12 Nisan 2014 Cumartesi

Hastalıkların tedavisinde dua gerçekten etkili mi?


Hastalıkların tedavisinde dua gerçekten etkili mi?
Hasta olan insan hem aczini, hemde Rabbinn kendine ne kadar yakın olduğunu hisseder.

Yıllarca tedavi gören kanserhastaları, günlerce diyalize giren böbrek hastaları, bedenlerinde çok ağrı hisseden romatizma hastaları, sedef hastaları… Tüm bu insanlar bedenlerindeki büyük acizlikle savaşıyorlar. Böyle ağırhastalıklarda insan ölüme ne kadar yakın olduğunu, bu dünyanın ne kadar boş olduğunu ne kadar iyi anlıyor değil mi? Böylesine ağır bir hastaya ne verseniz dönüp bakmaz, dünya onun için nerdeyse bitmiş gibidir. Şimdi tek sarılacağı Allah’tır, tek yardım isteyeceği Allah’tır. Hastaların Allah’a yönelmesi, sadece O’ndan yardım dilemeleri, dünya hayatına değil ahirete yönelmeleri açısından son derece önemlidir. Dünya hayatı hepimiz için bir imtihan yeridir, bu gerçeği aklımızdan çıkarmamamız için Allah bizi sürekli deneyerek imtihan eder.
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)
Peki gerçekten dua hastalıkların tedavisinde etkili mi? Şimdi biraz bu konuya değinelim. ABD’de yayımlanan ünlü haber dergisi Newsweek bir sayısında, “Allah ve sağlık: Din iyi bir ilaç mı? Bilim neden inanmaya başlıyor?” başlığı altında dinin hastalıkları iyileştirici tesirini kapak konusu yaptı. Allah inancının insanınmoralini yükseltip hastalıktan daha kolay kurtulmasını sağladığına değinilen makalede, bilimin de inançlı insanların hastalıklarını daha kolay ve çabuk atlattığına inanmaya başladığı belirtildi. Newsweek’in anketine göre, insanların % 72'si dua ederek hastalıktan daha çabuk kurtulduklarına, duanın iyileşmeyi kolaylaştırdığına inanıyorlar.
Kişinin kendisine yaptığı dua fayda verebileceği gibi, başkasına yapacağı dua da faydalı olabilir. “Şefaat” duası adı verilen ve başkası tarafından yapılan duanın San Francisco General Hospital’da Koroner Kalb Bakım Ünitesi’ndeki 393 kalb hastasına nasıl bir tesirde bulunduğu Dr. Byrd tarafından araştırılmıştır. Hastanenin dışında bulunan duacılar, hasta taburcu oluncaya kadar duaya devam etmişlerdir. Dua edilen grubun diğer gruba göre daha az kalb tıkanıklığı gösterdiği, daha az antibiyotik tedavisine ve idrar söktürücüye ihtiyaç duyduğu, daha az zatürreye yakalandığı ve daha az oksijene ihtiyaç duyduğu ortaya konmuştur.
Duke Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya anjiyo operasyonu geçiren kalb hastaları katılmış, bunların bir kısmı için gıyaplarında dua edilmiştir. Komplikasyon oranları, dışarıdan dua edilmiş hastalarda, kendilerine dua edilmemiş hastalara göre daha az; hastaneden çıktıktan sonraki altı ay içinde ölüm nispeti de daha düşük çıkmıştır.
Dini ve manevi çöküntülerin önüne geçilmesinin, ruhsal rahatsızlıkların tedavi sürecini hızlandıracağı ve olumlu etkide bulunacağı yönünde araştırmalar da var. Bunlardan biri, David ve Susan Larson’un Los Angeles’de 400 hasta üzerinde yaptığı araştırmadır. Buna göre, % 60'ı dua olmak üzere dini hayatın güçlendirilmesiyle, obsesif-kompulsif (takıntı-saplantı), aşırı hassasiyet, fobik anksiyete (korkuya dayalı endişe), paranoyak düşünceler, psikotik durumlar ve genel hastalık belirtilerinin azaldığı tespit edilmiştir.
dua (1)
Hastalıkların tedavisinde dua gerçekten etkili mi?
Carson ve Huss’un dua ve şizofreni arasındaki ilişkiyi belirlemek için yaptıkları çalışma, duanın etkilerini görmek bakımından anlam taşımaktadır. Onlar, 20 kronik şizofren hastaya birer yardımcı vererek iki gruba ayırdı. Grubun biri bakıcılarıyla beraber dua etmeye ve kutsal kitaplardan okumalar yapmaya gönüllü olurken, diğer grup duasız bir tedavi aldı. On hafta sonrasında dua eden ve edilen grupta duygularını belli etme kabiliyetinde artma, hayatlarındaki değişimler hakkında daha pozitif bir bakış açısı ve bedeni şikayetlerinde azalmalar gözlendi. Benzer bir çalışmada şizofrenik halüsinasyonlarla başa çıkma ile dini faaliyetler arasındaki ilişki incelenmiş; dua eden, dini kitaplardan bölümler okuyan ve dinleyen Suudi hastaların, diğer başa çıkma metodu kullanan İngiliz hastalardan daha mantıklı bir tutum içinde oldukları tespit edilmiştir.
dua
Hastalıkların tedavisinde dua gerçekten etkili mi?
Duanın iyileşme sürecindeki etkisi, bilim dünyasının en çok tartışılan konularından biridir. Bazı bilim insanları duanın bilimsel olarak araştırılamayacağını ileri sürse de, bu konudaki araştırmalar devam etmektedir. Sadece ABD’de federal hükümet, dua araştırmalarına milyon dolarlık fon ayırmıştır.
Yapılan araştırmalara göre 41 Yıl boyunca koroner bakım ünitesine başvuran 393 Yahudi-Hristiyan hastanın 192'sine gıyaben dua edildi, 201'ine ise edilmedi. Hastanede iken dua edilen grupta hastalığın seyri çok daha hafifti. Dua edilmeyen grupta ise, dua edilenlere göre daha sık solunum desteği, daha çok antibiyotik ve diüretik (idrar söktürücü) ilaç gerekli oldu. Bu veriler de, koroner bakım ünitesine başvuran hastalarda duanın iyileştirici rolünü ortaya koymaktadır.
Kanser hastalarının iyileşmesinde de duanın etkisi büyük. Hastanın iyileşmesi için önemli bir unsur olarak görülen moral ve motivasyon, hastanın inancı ve dindar çevresi tarafından sağlanabilir. Buna göre, iyimser duygulara sahip olan hasta, depresyondan ve stresten uzak duracak, böylece hastalığın iyileşme hızı da artacaktır. Son dönemde, 162 AIDS ve kanser hastası ile yapılan bir araştırmada manevi ihtiyaçlarının farkında olan ve dini görevlerini düzenli olarak yerine getirenlerde, daha az depresyon belirtisi görülmüştür. Bir başka araştırmada da dua edenlerde kanserin tesirlerinin azalabileceği gözlenmiştir.
Bizler Allah’a gönülden bağlı müminler olarak Rabbimize her zaman dua ediyoruz, hastalıkta, sağlıkta, zorlukta, güzellikte. Hem kendimiz için hem de tüm dünyadaki insanlar için O’ndan başka vekil, dost ve yardımcı olmadığını biliyoruz. Bizi içine düştüğümüz sıkıntıdan yalnızca Allah kurtarır. Doktorlar ve ilaçlar yalnızca bir vesiledir. Önemli olan hastalığın içine düşmüş kişinin imtihan olduğunu bilmesi, yalvararak Allah’tan yardım dilemesi ve daima Allah’tan razı olmasıdır. Asla isyan etmemesi ve “neden ben” dememesidir. En nihayetinde hepimiz bir gün O’na döneceğiz, Rabbimize kavuşacağız. Yeter ki bu imtihanlar sonucunda eğitilmiş, mutmain bir nefisle cennet kapılarından karşılanalım, yeter ki Allah’ın razı olduğu kullardan olalım…
“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.” [2-Bakara Suresi, 186.ayet]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder