10 Nisan 2014 Perşembe

İçi bomboş çizgilerle dolu bir defterle bu dünyadan gitmek...


İçi bomboş çizgilerle dolu bir defterle bu dünyadan gitmek...
Gözünüzü çevirip dünyaya şöyle bir bakın. Japonya’da, Amerika’da, İsrail’de, Avusturya’da ve Türkiye’de ve diğer ülkelerde milyarlarca insan yaşıyor. Hepsi ayrı bir yaşam kavgası içinde, hepsi ayrı bir derdin peşinde, hepsi ayrı bir koşturmacanın kısır döngüsünde. Bunlardan biri de sensin, biri de benim. Ama burada önemli olan milyarlarca insanın içinden biri olman değil. Bu milyarlarca insanın içinde uyuyanlardan mısın, yoksa uyanık olanlardan mı? İşte esas sorulması gereken soru bu, işte esas önemli olan konu bu.
“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” diyor peygamberimiz bir hadisinde. Burada tarif edilen uyku öyle hafif bir uyku değil. Tam tersine çok derin bir uyku, adeta hipnoz gibi. Uyandırılmadığın anda uyanamaz insan. Her şeyden önemlisi uyanması kendi isteğine bağlı değildir. Ancak Allah uyandırır. Bu sığ, kalitesiz, kalabalığın içinde kaybolmuş bir şekilde yaşayıp gider insan ve öldüğü anda da uyanır. İşte ölüm meleklerini gördüğü zaman şuuru çok net bir şekilde açılır. Allah Kuran’da bu insanların şuurlarının kapalı olduğunu ve adeta yaşayan ölüler olduklarını şöyle anlatıyor:
Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)
İman etmeyen ve Allah’tan habersiz olan, hayatı yalnızca bu dünyadan ibaret sanan, ölümden sonra her şeyin biteceğine inanan insanlar derin uykuda olanlar… Bunlar gerçekten de içi bomboş bir hayat yaşıyorlar. Bakıyor ama Allah’ın delillerini göremiyorlar, yaşıyor ama imtihan olduklarını fark edemiyorlar. Günler geçiyor ama bir gün daha ölüme yaklaştıklarını düşünmüyorlar. Derin uykuda oldukları için yiyor, içiyor, çalışıyor, dizi seyredip uyuyor, sonra aynı kısır döngüde hayatlarına devam ediyorlar. Günler geçip geçip gidiyor, hepsi birbirinin aynı şekilde arka arkaya sıralanıyor. Ama o insanlar farkında bile olmadan her gün bir adım dahacennete ve cehenneme yaklaşıyorlar.
Bu gördüğünüz milyarlarca insanın hepsinin de yanında hiç görülmeyen defterleri var. Onlar ne yapsa bu defterlere satır satır işleniyor. Tüm günahları, sevapları, güzellikleri, düşünceleri, söyledikleri, içinden geçirdikleri, hiçbir detay atlanmadan tek tek yazılıyor. Bu yüzden insanlar ölüp de tekrar diriltildiklerinde ellerine verilen defterin nasıl olup da her şeyi sayıp döktüğüne hayretler içerisinde kalıyorlar:
(Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkarların, onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: “Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp herşeyi sayıp-döküyor?” Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf Suresi, 49)
Bir de bu milyarlarca insanın içinde bu güruhun arasına kapılıp gitmeyenler var. İman edip kendini Allah’a teslim edenler var. Bunlar Allah’ın dilemesiyle o derin hipnozdan uyanmış ve gerçekleri görebilmiş insanlar. Onlar hayatlarını Allah’a adayıp, Allah rızası için yaşıyorlar. Bu dünyanın geçici olduğunu, asıl sonsuz hayatın ölümden sonra başlayacağını çok iyi biliyorlar. Gördükleri her görüntüyü Allah’ın gösterdiğini anlıyor, tefekkür ediyor ve sürekli şükrediyorlar. Her gün Allah’a ibadet ederek O’na olan derin sevgilerini gösteriyorlar. Hastalıkta, zorlukta, sıkıntıda hep Allah’a yöneliyorlar. Onlar bir gün gelip de ölüm melekleriyle karşılaşacaklarını çok iyi biliyorlar. Bir gün gelip de her yaptıklarının, her söylediklerinin bir defterle önlerine konacağını çok iyi biliyorlar. Ahirette Allah’ın karşısında güvenle durabilmek için ellerinden gelen tüm samimiyetle gayret edip defterlerini salih amellerle donatıyorlar.
De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” (En’am Suresi, 162)
Son olarak söylemek istediğim şu. İçi bomboş çizgilerle dolu bir defterle de bu dünyadan çekip gidebilirsin. Bu dünyada yıllarca şuurun kapalı bir şekilde yaşayabilirsin. Her gün aynı rutinde yaşayıp sessizce bu dünyayı terk edersin. Ama ölünce mutlaka ama mutlaka uyanacaksın. O zaman şaşırmamak ve pişman olmamak için hemen şimdi kendini uyandır. Bu dünyaya Allah’a kul olmak için geldiğini, yaratılış amacının bu olduğunu fark et. Allah için yaşamanın güzelliğini fark et. O’na yöneldiğinde nasıl muhteşem bir dost edindiğini fark et. O’na bir adım attığında on adımla sana geldiğini fark et. Her gününü salih amellerle donatmanın güzelliğini keşfet. Allah’ı anmanın, şükretmenin, sabretmenin zevkini keşfet. Allah için şerefli ve onurlu bir hayat yaşamanın içi bomboş bir hayata asla tercih edilmeyeceğini fark et…
Gerçekten Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da: “Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim” diyecek. (Nebe’ Suresi, 40)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder