9 Nisan 2014 Çarşamba

Kuran okunurken susup dinlenmesi gerektiğini birçok insan bilmiyor


Kuran okunurken susup dinlenmesi gerektiğini birçok insan bilmiyor
Bir Müslüman hayatını Kuran'a göre yaşamakla yükümlüdür.

Allah ayetinde:Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun. Umulur ki esirgenmiş olursunuz. ”(Araf Suresi, 204) diye buyuruyor. Ayette Kuran okunduğu zaman Allah hemen susup dinlenmesini emrediyor, ama insanlar bu ayeti uygulamıyorlar.
Mesela camilerde yüksek sesle Kuran okunuyor, orada toplanmış olan insanlar hala aralarında konuşuyorlar. Böyle yaparak harama giriyorlar. Kuran okunurken konuşulmaz, hemen susup dinlenir. Evde de televizyon açık olduğunda Kuran okunmaya başlarsa hemen susup dinlemek gerekiyor. Yine cenaze evlerinde gelen hoca Kuran okuduğunda insanların arasında konuşmaları kesinlikle uygun değildir, haramdır. Müslümanların bu konuya çok dikkat etmeleri, farz olan bu ayeti yerine getirmeleri ve birbirlerine hatırlatmaları gerekir.
İnsanların böyle göz ardı ettikleri birçok Kuran ayeti var. Bu konularda da yazıp Müslüman kardeşlerimi bilgilendireceğim. Samimi Müslümanlara düşen Kuran’ı tam yaşamak, Kuran ahlakını tam uygulamaktır.
Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine Kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 109)




PKK bu kafayı değiştirmeden silahı bırakıp dağdan inse ne olur?


PKK bu kafayı değiştirmeden silahı bırakıp dağdan inse ne olur?
PKK'nın ne karşılığında silah bırakacağını da dile getiren yok.

Abdullah Öcalan diyor ki bir konuşmasında imanını nasıl kaybettiğini, nasıl bir iman mücadelesi verdiğini şöyle anlatıyor: “Bizim din ile ilişkimiz yok. Halkımız Tanrı’dan, ideolojiden kopmalıdır. Ben çok uğraştım, sonunda TANRI’DAN KOPTUM. TANRI’YI AŞTIM. Böylece Abdullah Öcalan olabildim.” İşte bebek katilinin sapkın zihniyeti bu. Dağa çıkan teröristleri de bu zihniyetle, Darwinist, materyalist, komünistzihniyetle eğitip azılı bir katile dönüştürüyorlar.
Şimdi PKK diyor ki “böyle terörle sürekli canınızı yakarız, sürekli şehit verirsiniz, para da harcıyorsunuz, bırakın rahat edin, sizi de çok uğraştırmak istemiyoruz,Güneydoğu’yu uygun bir isimle teslim edin de bu konu kapansın. Biz PKK olarak ayrı bir komünist rejim kurmak istiyoruz.” Biliyorsunuz komünistlerin böyle kibar bir konuşma tarzı da var. Sonuçta adamların bir ülküsü var. Peki biz neyle cevap veriyoruz? Hangi ideolojiyle, hangi fikirle? Hiçbirşeyle, sadece “silahlarınızı bırakıp çıkın” diyoruz.
Karşı cephe olarak bizim de bir ülkümüz, bir ideolojimiz olması lazım. Güneydoğu’ya bilimin, sanatın, gerçek İslam’ın gelmesi lazım. “PKK yanlıştır” deniyor ama yerine konan fikir yok. Şimdi diyorlar ki “on binlerce PKK’lı silahını bırakıp gitsin.” Şimdi onbinlerce PKK’lı silahını bırakıp gitmez. Gitse de Suriye’de Irak’da yapılanacaklar. Yeni bir PKK üssü oluşacak, orada talim yapmaya, eğitime devam edecekler. Şimdi PKK  kafasındaki çirkin fikirle oraya gidiyor, komünist fikirlerle oraya gidiyor. “Silahını bırak” diyorsun ama “beynindeki sapkın fikirleri, ideolojileri bırak” demiyorsun. Bu komünistler beyinlerindeki bu sapkın ideolojiyi değiştirdiklerinde silahlarını bıraksalar da bırakmasalar da fark etmez. Ama aksi taktirde beynindeki silahla hareket ediyorlar. Gittikleri yere zalim ideolojilerini de götürüyorlar. Sen bu teröristlerin kafalarındaki komünist, materyalist, Darwinist zihniyeti yıkmadıkça başarılı olamazsın.
Bildiğiniz gibi en iyi savunma karşı ataktır. Pasif savunma malubiyetle sonuçlanır. “PKK’ya karşı bizim fikrimiz yok ama onlara karşıyız” diyorlar. Adamlarla tartışmıyorsun, fikrinle çek git diyorsun. Bu teröristler Türkiye’den çıksalar bile, gittikleri yerde çoğalırlar, onbinlercesi birleşip geri dönerler. Sonuçta bu uygulanan yöntem doğru değil. Mutlaka Güneydoğu’da Darwinist, materyalist, komünist eğitimin yerine imanı, Kuran ahlakını, Allah sevgisini koymak gerek ve mutlaka bu yönde eğitim verilmesi gerek. Ayrıca Türkiye’nin asla bölünmeyeceğini üzerine basa basa sürekli söylemek gerek.



Kuran’ın matematiksel mucizelerinden biri: Kuran’da Kuantum fiziği


Kuran’ın matematiksel mucizelerinden biri: Kuran’da Kuantum fiziği
Kuran uzaktan seyretmemiz için değil, okuyup öğrenmemiz ve düşünmemiz için gönderildi.

Uzun süredir KuranMucizelerini anlatan yazı yazmıyordum ama bugün Kuran’ın matematiksel mucizelerinden biri hakkında önemli bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Kuran gerçekten de insanı hayrete düşüren, olağanüstü güzellikte bir kitap. İnsanı manen çok üst seviyelere çıkardığı gibi, aynı zamanda içinde birçok mucize saklıyor.
Bugün anlatacağım Kuran mucizesi Ömer Çelakıl’ın “Kuran-ı kerim’de Evrenin Yapıtaşları” adlı kitabından alındı. Bu bilgilerin doğruluğu da teyit edildi.
Kuran’da Kuantum Fiziği:
Kuran-ı Kerim'in indirildiği çağda, kuantum fiziği ve atomaltı parçacıklar bilinmiyordu. Fakat Kuran-ı Kerim gerek işaret ettiği bilimsel bilgiler, gerekse harf dizilimleri açısından geçmiş ve gelecek tüm bilimleri kapsayan işaretler içermektedir. Bunun bir başka örneği de Kehf Suresi'nin 37 ve 39. ayetlerde görülmekte; evrenimizi oluşturan bu temel parçacıkların isimlerine ve ağırlıklarına işaret eden bir mucize yer almaktadır.  Tabii en doğrusunu Allah bilir.
"Nötron" kelimesini oluşturan harfler (Arapça Nun-Te-Re-Nun harfleri), tüm Kur'an-ı Kerim'de baştan sona sadece iki ayette geçmektedir. Bunlardan birisi 18:39 no'luayettir ve "nötron kütlesi = 1839 me" olarak ifade edilmektedir.
Görüldüğü üzere, Kehf Suresi'nin 39. ayetinde hem nötron ismine hem de ayet numarasıyla nötronun ağırlığına açıkça işaret edilmektedir. Diğer binlerce ayette bu harfler yan yana gelmemekte, tam 18:39 numaralı ayette "nötron" kelimesi ortaya çıkmaktadır.
   
Aynı durum "Proton" için de geçerlidir. Proton kelimesini oluşturan harfler (Arapça Be-Re-Te-Nun harfleri) Kuran'ı Kerimde nötrona oranla daha fazla sayıda geçmektedir. Ancak Kehf Suresi'nin 37. ayetinde, yani 18:37no'lu ayette, proton kelimesini oluşturan harfler soldan sağa yan yana gelmektedir. Proton'nun kütlesi ise "1836-1837 me arasındadır" ve "1837 me" olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla burada da ayetin numarası 18:37, protonun ağırlığı olan "1837 me"ye işaret etmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.)

* Arapça'da "P" harfi yoktur, bu sese denk olarak "Be" harfi kullanılmaktadır.
"Nötron" ve "Proton" kelimeleri Türkçe, İngilizce, Arapça ve farklı dillerde hemen hemen aynı şekilde yazılıp okunmaktadır. Atomları, zerreleri oluşturan bu parçacıklara Kuran'da işaret edilen bir başka ayet ise şöyledir:
... Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)



Hz. Mehdi’nin sakalı ile ilgili peygamberimizin hadislerde bildirdiği detaylar


Bazı Nur talebeleri çıkıp nedense “ahir zamanda gelecek Hz. Mehdi sakalsız olacak” diye bir iddia ortaya attılar. Bunlardan biri de Nur talebelerinden Mehmet Ali Kaya isimli kişi.
Şimdi peygamberimiz Hz. Mehdi’nin sakallı olacağına dair bunca detaylı hadis söylemişken, böyle iddiaları ortaya atmaları son derece anlamsızdır. Bakın hadislerde Hz. Mehdi’nin sakalı ile ilgili nasıl ayrıntılar peygamberimiz tarafından bildiriliyor:
SAKALI SIKTIR:
Sakalı SIKTIR. 1
Sakalı BOL VE SIK olacaktır. 2
SAKALI SİYAHTIR:
SİYAH SAKALLIDIR. 3
SAKALI CEZM EDİLMİŞ, YANİ DÜZELTİLMİŞTİR:
... (Hz. Mehdi (as)) ...MECZUM (CEZM EDİLMİŞ YANİ YANLARINA NAZARAN DAHA UZUN AMA DÜZELTİLMİŞ SAKAL ŞEKLİNE SAHİP),... Bir adam ki, ona Şuayb bin Salih denilir. ... 4
Bu hadiste Peygamberimiz, Hz. Mehdi’ye Şuayb bin Salih diye hitap etmektedir. Hadisi şerh eden büyük İslam alimi Heytemi Hazretleri, Hz. Mehdi için kullanılan Şuayb kelimesinin şubecik anlamında kullanıldığını ifade etmiş, bu ifade ile Hz. Mehdi’nin çok sayıdaki inkarcılara karşı fikri mücadele verecek olan arkadaş grubunun sayısının son derece az olduğunun ifade edildiğini söylemiştir. Yine Bin Salih ifadesiyle de Hz. Mehdi’nin babasının da salih bir insan olduğuna dikkat çekildiğini açıklamıştır.
SAKALI YANLARDA DAHA AZDIR:
... (Hz. Mehdi )..., KEVSEC (SAKALI YANLARDA AZ)... 5
O ... (Hz. Mehdi)... SAĞ YANAĞINA DOĞRU SAKALSIZ BİR GENÇTİR. 6
Birçok hadiste Hz. Mehdi’nin sakallı olacağını haber veren Peygamberimiz  bu hadisinde de bu sakalın şekliyle ilgili detaylar bildirmiştir. Hz. Mehdi’nin sakal cinsinin ince yapılı olduğunu, şekil olarak da yanlardan az yani ince olarak inen, aşağı kısmı ise uzun olacak bir şekle sahip olduğunu ifade etmiştir.
HZ. MEHDİ’NİN SAKALI HAFİF OLUP SAKALI YANLARDA AZ, AŞAĞI TARAFI İSE UZUN OLACAKTIR ...(Hz. Mehdi) orta boylu, esmer, MECZUM (CEZM EDİLMİŞ YANİ YANLARINA NAZARAN DAHA UZUN AMA DÜZELTİLMİŞ SAKAL ŞEKLİNE SAHİP), KEVSEC (SAKALI YANLARDA AZ)... Bir şahıs ki, ona şuayb bin salih denilir... 7
Hadisteki "meczum" yani "cezm edilmiş, yanlarına nazaran daha uzun ama düzeltilmiş sakal" ifadesiyle Hz. Mehdi’nin sakal şekli; ayrıca kevsec ifadesiyle de sakalının hem yanlardan ince olarak inen hem de ince tüylü bir yapıya sahip olduğu anlaşılmaktadır. Aynı zamanda hadisteki kevsec ifadesiyle Hz. Mehdi’nin sakalının sert sakal şeklinde değil aynı Peygamberimiz 'de de olduğu gibi ince tüylü sakal şeklinde olduğu da anlaşılmaktadır.
Kaynaklar:
1.       (Kıyamet Alametleri, s.163)
2.       (El-Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s.23)
3.       (Mer'iy b. Yusuf b. Ebi bekir b. Ahmet b. Yusuf el-Makdi'si "Fevaidu Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-Muntazar")
4.       (Fetava-i Hadîsiyye, Ebü'l-Abbas Şehabeddin Ahmed İbn Hacer el-Heytemi-41)
5.       (Fetava-i Hadîsiyye, Ebü'l-Abbas Şehabeddin Ahmed İbn Hacer el-Heytemi, s.41)
6.       (Mehdi ile ilgili gelen haberler, (Nurul Ebsar) Ehl-i Beyt & Oniki İmam, Kutuplar ve Mezhep İmamlarının Menkıbeleri Şeblenci (1250),Tercüme: Saim Güngör, (Pamuk Yayıncılık, Nisan 2004, cilt: 628, 77, 93) s. 588-589)
7.       (Fetava-i Hadîsiyye, Ebü'l-Abbas Şehabeddin Ahmed İbn Hacer el-Heytemi-41)



Federasyon, özerklik, muhtariyet, eyalet sistemi gibi sözler Türkiye bölmenin kibar isimleridir!


Federasyon, özerklik, muhtariyet, eyalet sistemi gibi sözler Türkiye bölmenin kibar isimleridir!
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bu memleketi böldürmeyeceğine güveniyoruz.

Federasyonözerklikeyalet sistemi gibi sözcükler bu ülke için son derece tehlikeli. Bu tarz eylemler mutlaka ülkeninbölünmesi ile sonuçlanır. Türkiye zaten küçük bir ülke. Bu küçük toprakları da alabildiğince bölüp parçalamak istiyorlar.  Biran önce bu federasyon işi bitsin diye müthiş bir dayatma var şu anda. Şimdi soruyorum size, Kurtuluş savaşı’nda ne yaptı bu millet? Sonuna kadar direnmedi mi? Şimdi üç beş teröriste ve çapulcuya ülkeyi kendi elimizle teslim mi edeceğiz? Biz savaşta “İngilizlere verelim de kurtulalım mı” dedik? “Fransızlara verelim de kurtulalım mı” dedik? Kanımızın son damlasına kadar tek bir çakıl tanesi vermemek için savaşmadık mı? Şimdi “PKK ya ver kurtul” diye bir şey yok, bu asla söz konusu olamaz. PKK teröre devam ederse o zaman tüm millet kenetlenip ülkemizi savunuruz, bu böyle bilinsin.  
Uzun süredir Türk milletine zorla dayatılan ve son derece makul gösterilmeye çalışılan “federasyon, özerklik, muhtariyet, eyalet sistemi” gibi sözler Türkiye bölmenin kibar isimleridir. Bizim şehitlerimiz bu memleket bölünüp parçalara ayrılmasın diye şehit oldular. Bu federasyon sistemini kabul etmedikleri için şehit oldular. Hiçbir Türk, Türk’ü zayıflaştıracak, Türk devletini bölecek bu sistemi kabul etmez. Kürtler, Lazlar, Çerkezler hepimiz kardeşiz ve bu memlekette kardeşçe yaşayacağız, birbirimizden kopup ayrılmayacağız.
“Osmanlı döneminde de eyaletler vardı” diye de ortaya çıkıyor bazıları. Evet doğru ama Osmanlı gücüyle kuvvetiyle her yeri titretiyordu, muazzam askeri gücü vardı. Şimdi de Amerika’nın muazzam askeri gücü var. Şu anda Amerika’nın eyalet sistemini getirip güçlü olmayan Türkiye’ye uygulamaya kalkarsan o zaman çok büyük yanlış yapmış olursun. Türkiye ancak Türk İslam Birliği’ni kurup müthiş bir güce kavuşursa o zaman istedikleri sistemi kursunlar, kimse karışmaz, kimse bir şey söylemez. Ama şu anda bunu yapmak Türkiye’nin sonunu hazırlamaktır.  
Şimdi bildiğiniz gibi Türkiye’de kurmak istedikleri eyalet sisteminin meclisi ayrı, ordusu ayrı, başbakanı ayrı, polisi ayrı, askeri olacak. Yani Türkiye bilmem kaç parçaya ufak ufak bölünecek. Daha sonra PKK silahların gölgesinde seçim yapacak ve sandıkları kendileri dolduracak. Böylece güya seçimle küçük küçük dinini kaybetmiş, millet inancını kaybetmiş, kimliğini kaybetmiş bölgeler oluşturacaklar. Ardından da istedikleri gibi at oynatacaklar. Ortada onların sinsi planlarına göre ne Türkiye kalacak, ne de Türk milleti.
Başbakan yaptığı konuşmalarda ülkenin bölünmesine asla izin vermeyeceğini söylüyor, her Türk vatandaşının kendisine destek olması gerekir. “Tek devlet, tek millet, tek bayrak” diyor, işte bizim sloganımız bu! Kimse uyumasın. Federasyon adı altında, özerklik ya da eyalet sisitemi adı altında kibar kibar söylemlerle bu toprakları aç kurt gibi bekleyenlere yedirmeyeceğimizi herkes anlasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder