10 Nisan 2014 Perşembe

Reyhanlı saldırısının ardından Türkiye Suriye ile sınır kapılarını açsın!


Reyhanlı saldırısının ardından Türkiye Suriye ile sınır kapılarını açsın!
Zulme seyirci kalan zulmeden ile aynı saftadır.

Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde dün düzenlenen ve 40’tan fazla kişinin ölümüne 100’den fazla kişinin de yaralanmasına neden olan bombalı saldırının ardından Suriye’ye tepkiler büyüyor. Suriye Ulusal Koalisyonu hunharca işlenen bu terörsaldırısının amacının Türkiye ve Suriye’nin arasını bozmak olduğunu açıkladı. Gerçekten de birçok insan Suiye’deki iç çatışmalar nedeniyle Türkiye sınırına yığılan binlerce mültecinin kamplardan atılması gerektiğini hiddetle söylemeye başladı.
Oysa Suriye’deki savaştan ve zulümden kaçanlara sınırı kapamak, onları kamplara almamak çok yanlış bir karar olduğu gibi aynı zamanda zulüm olur. Türkiye tam tersine Suriye ile sınır kapılarını açmalıdır. Tüm partiler de bu kararı desteklemelidir. Allah Kuran’da müşrikler eman isteseler onlara eman vermeyi ve onları güvenlikli yere ulaştırmayı emreder:
Eğer müşriklerden biri, senden 'emanisterse', ona emanver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.' Bu, onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir. (Tevbe Suresi, 6)
Burada Türkiye’den eman isteyenler müşrikler değil, bizim Müslüman kardeşlerimiz. Biz nasıl olurda vicdanımızı kapatıp onlara yardım eli uzatmayız? Orada masum çocuklar öldürülüyor, zavallı kadınlara tecavüz ediliyor. Binlerce insan bu vahşet ortamından kaçıp çaresizce Türkiye’ye sığınıyor. Şimdi aynı durumda kendiniz olsanız, kendi çocuklarınız, analarınız, eşleriniz olsa yine aynı acımasızlığı gösterebilecek misiniz? Sınırda bekleyen kendi aleniz olsa yine de kapılar kapatılsın diyebilecek misiniz?
Burada çok önemli bir konuya daha değinmek istiyorum. Eğer biz Türk devleti olarak sınırları kapatıp oradaki masum çocukların ve kadınların katledilmelerini izlersek bizde katillerle aynı safta oluruz. Hiçbir Müslüman böyle davranamaz. Zulme sessiz kalmak ve yardım etmemek aynı şekilde suçu üzerine almaktır. Türk devleti bunun bilincindedir.
Sonuç olarak sınırlar açılsın, gelsinler içeriye. Geçici olarak da değil, yerleşik gelsinler. Onlara prefabrik evler yapalım. Yavaş yavaş ödesinler sonra. Mesela ayda çok çok cüzi bir miktarla ödesinler. Herkes onları işe alsın. Tarım işçisi olarak da görev yapabilirler. Aslan gibi insanlar. Oraları yeşillendirir onlar, bayağı güzelleştirirler. Bence hayati bir konu bu. Hem de zulümden kurtulmuş olurlar, çok da iyi olur. Gelsin Hatay’da yerleşsinler. TOKİ ev yapsın onlara. Vergisini biz öderiz. 200 bin ev, 100 bin hane gelmiş olsa, 200 bin kişi de olsa, 100 bin ev yapılır.
Türkiye şu anda oldukça hassas bir dönemden geçiyor. Ülkemizdeki çözüm sürecini, terörün bitmesini hazmedemeyenler bu tür eylemler gerçekleştirebilirler. Ama bu Müslümanların arasını açamaz. Sınırda 20-25 bin mülteci yaşam mücadelesi veriyor. Türkiye hepsine sahip çıkmalı, o insanları da vatandaşlığa almalı. Hepsi Hatay ilçesine yerleştirilebilir ve Türk vatandaşı olabilir.
Suriye’nin 2039 gibi Hatay’la ilgili olarak yeniden bir referanduma gideceği biliniyor. “Hatay Türkiye’de kalsın mı kalmasın mı?” şeklinde 100 yıllık bir anlaşma var. İşte o anlaşma Hatay halkına yeniden sorulacak: “Suriye’ye mi, Türkiye’ye mi bağlanmak istiyorsunuz?” diye. Suriye bu referandum için şimdiden Hatay’da yoğun propaganda yapıyor ve adamlarını yerleştiriyor Hatay’a. İşte buna karşı Hatay’a gelen mülteci kardeşlerimizin oraya yerleştirilmesi, Esad'ın bütün planlarını alt üst edecek bir durumdur.Oraya 200 bin mülteci yerleştirildi mi Esad’ın bütün rüyaları alt üst olur. Türk vatandaşlığına geçen mülteciler Türk dostu olacaklardır. Referandumda da Esad yine kaybeden taraf olacaktır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder