10 Nisan 2014 Perşembe

Üçleme inancı ile Yunan mitolojisindeki Dionisos karakteri arasındaki benzerlikler


Üçleme inancı ile Yunan mitolojisindeki Dionisos karakteri arasındaki benzerlikler
Hz. İsa geldiğinde Hıristiyanları üçleme inancından çıkarıp tek ve bir olan Allah'a döndürecek.

Hıristiyan kardeşlerimin büyük kısmı İncil’in değiştirildiğini hiçbir şekilde kabul etmek istemiyor ve sapkın olan üçleme inancına inanıyorlar. Babaoğul,kutsal ruhtan oluşan bu sapkın inanç kuşkusuz yaşadığımız bu dönemde tekrar yeryüzüne dönecek olan Hz. İsa tarafından sona erdirilecek, ama Hz. İsa zuhur edene kadar da biz doğruları Hıristiyan kardeşlerimize anlatmakla yükümlüyüz.   
İlk devir Hristiyan belgeleri ile Hristiyan cemaatlerini incelediğimizde, Hz. İsa'nın; Allah'ın varlığı ve birliği konusunda ne Hz. Musa'dan ne de Hz. Muhammed'den farklı bir öğreti getirmediğini görürüz.
Hz. İsa'dan sonra Hristiyanlık, havariler tarafından yayılmıştır. Onlar, özellikle Orta Doğu, Kudüs, Antakya ve Urfa gibi tevhid inancının hakim olduğu bölgelerde tebliğ yapmışlardır. Bu bölgeler Peygamberlerin zuhur ettiği bölgeler olduğu için, tevhid inancına zaten aşina olan pek çok kişi hızlıca Hristiyanlığı seçmiştir.
O döneme kadar var olmayan teslis inancının Hristiyanlığa yerleşmesi ise, Hz. İsa'dan çok sonra, Hristiyanlığın Yunan-Roma putperestliğinin hakim olduğu bölgelerde yayılmasıyla ortaya çıkmıştır.
Bunun sebebi, Mısır'daki İskenderiye, Yunanistan, İtalya ve Anadolu gibi bölgelerde putperestlikten dönmüş olan Hristiyanların, eski inançlarının tesiriyle adına teslis dedikleri bir Hristiyanlık oluşturmaya başlamalarıdır.
Üçleme yanlılarının Hz. İsa’ya yönelik yaptıkları izahlar, M.Ö. 1000 yılına kadar devam ettiği tahmin edilen Yunan mitolojisindeki Dionisos karakteri ile de benzerlikler taşımaktadır:
Dionisos, ölümsüz tanrı babadan doğan ölümlü tanrı oğuldur.
Dionisos, Semele isimli ölümlü bir anneden doğmuştur.
Ölümlü insanlar tarafından öldürülmüştür.
Dünyaya kurtarıcı olarak gönderilmiştir.
Dionisos bedenen öldükten sonra yeniden bedenen dirilecektir.
Dionisos yarı Tanrı olduğu halde insanlar arasında insan görünümünde ve insanların acizlikleri ile yaşamıştır.
Dionisos kendisinin insanlar tarafından yakalanıp öldürülmesine özgür iradesi ile bir fedakarlık olarak izin vermiştir.
Eski Yunan'da Dionisos takipçileri, Dionisos'u hatırlamak ve şükran için et yiyip şarap içerlerdi. Bunu Dionisos'un etini yiyip kanını içmekle eş tutarlardı ve bunun onları Dionisos'a yaklaştıracağına inanırlardı. Yuhanna İncili'nde bu pagan ayini ilginç bir şekilde Hz. İsa (as)'a uyarlanmıştır:
"Size doğrusunu söyleyeyim, insanoğlunun bedenini yiyip kanını içmedikçe , sizde yaşam olmaz. Bedenimi yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim. Çünkü bedenim gerçek yiyecek, kanım gerçek içecektir. Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda." (Yuhanna 6:53-56)
Başka bir bölümde ise, İsa kendi eliyle havarilerine şarap içirir ve bunun kendi kanı olarak algılanmasını söyler:
"Yemek sırasında İsa eline ekmek aldı, şükran duasını yapıp ekmeği böldü ve öğrencilerine verdi. "Alın, yiyin" dedi, "bu benim bedenimdir. " (Matta 26: 26)
"Sonra bir kâse alıp şükretti ve bunu öğrencilerine vererek, 'Hepiniz bundan için' dedi. 'Çünkü bu benim kanımdır, günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır.'" (Matta 26: 27, 28)
Putperest inanca paralel geliştirilen üçleme inancı nasıl yaygınlaştırıldı?
Hristiyan tarihçi ve teologlar, teslis inancının ilk olarak Pavlus tarafından yaygınlaştırıldığı konusunda hemfikirdirler. Bu konudaki tarihi belgeler ve Pavlus'un 4 İncil'de yer alan mektupları göz önünde bulundurulduğunda, bu iddianın doğruluğu anlaşılabilmektedir.
Pavlus, Hz. İsa'nın havarisi değildir. Havarisi olmak şöyle dursun, sağlığında ona şiddetle karşı çıkan bir kişidir. Hz. İsa'nın göğe alınmasından dört yıl sonra ani vizyon geçirdiğini iddia ederek kendisini havari ilan etmiş ve ilk Hristiyan cemaati arasına girmiştir.
Pavlus'un amacı Hristiyanlığı Batı'da yayabilmektir. Bunu yapabilmek için Batı'da çeşitli bölgelere sürekli mektuplar göndermiş, bu mektuplardan 14 tanesi "değiştirilemez" kutsal metin olarak İncil'e eklenmiştir.
Pavlus, Musevi halkının konuştuğu Aramice ve İbranice'den başka Grekçeyi de iyi konuşan bir Roma vatandaşıdır. Romalıları iyi tanımakta, onlara karşı nasıl bir politika yürüteceğini iyi bilmektedir.
Dolayısıyla Pavlus, Batı'da fikirlerini yaygınlaştırabilmek için o bölgenin putperest inancına uygun bir Hristiyanlık inancı oluşturmuştur(anlatımlarının söz konusu putperest topluluk tarafından yanlış yorumlanmış olması ihtimali de elbette vardır). Baba ve Oğul kavramlarını Roma putperest inancına uygun hale getirmiş ve putperestlikteki baba ve oğulların oluşturduğu üçlü tanrı inancına benzer bir kavram geliştirmiştir. Bunu Hristiyanlığın bu yöntemle kolay yaygınlaşacağını umduğu için yapmış olma ihtimali yüksektir.
İncil'e dahil edilen mektuplarında, baba ve oğul ifadeleri sıkça yer almıştır.Hristiyanlığa dahil edilmiş bu putperest inanç, -Batı'nın putperest görüşleriyle uyduğu için- kolaylıkla bölgede yaygınlaşmıştır. Zamanla, Batı Roma ve Bizans toprakları maddi ve siyasi olarak da güçlenince, Doğu Hristiyanlığın tevhid anlayışı üzerinde bir baskı politikası başgöstermiştir. Doğu Hristiyanlığının tevhid inancı yok edilmeye çalışılmış ve bu çabalarda da büyük ölçüde başarılı olunmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder