12 Nisan 2014 Cumartesi

Yahudiler ve 'Finansman'


Yahudiler ve 'Finansman'
Yahudilerin ekonomik gücü ve bu gücü kullanarak Yeni Dünya Düzenine yön verdikleri bilinen bir gerçek. Yeni Dünya düzenine yön verenlerle ilgili Lionel Rothschild'ın 1844 yılında müstakbel İngiltere Başbakanı Benjamin Disraeli'ye söylediği bir söz var:
Görüyorsun sevgili dostum Coningsby, dünya, olayların perde arkasını bilmeyen insanların sandığı kişilerden çok daha farklı kişiler tarafından yönetilmektedir."
Yahudilerin parayla ilişkisinin nasıl geliştiğine bakarsak, bu ilişkibüyük ölçüde İbrani öğretisinden kaynaklanır. Bildiğiniz gibi Yahudi dini, dünya-merkezli ve maddeye yönelik bir dindir. Bu nedenle, İslam ve Katolik dinlerinde uzak durulması söylenen "para hırsı", tam aksi bir şekilde, Yahudilikte meşru, hatta teşvik edilen bir dürtüdür. Bu nedenle de sözkonusu iki dinde yasaklanan faiz, Yahudilikte serbest bırakılan, hatta tavsiye edilen bir kazanç yöntemidir. Max Weber de, Yahudi-para ilişkisinin dini boyutunu özenle vurgulayarak, "Yahudilerin parasal işlemler konusundaki tercihlerinin nedeni ritüel telakkileriydi" der.1
Faiz, Ortaçağ'daki Yahudi ekonomik gücünün de temelini oluşturmuştur. Kimsenin tefecilik yapmadığı bir ortamda, bunu bir dini emir olarak gören Yahudiler tefecilikle özdeşleşmişlerdir. Judaica, Ortaçağ'da Yahudi tefecilerin genelde % 30 civarında faizle borç verdiklerini ancak bu oranın zaman zaman % 100'lere bile vardığını yazıyor (enflasyonsuz bir ortamda bu rakamın büyüklüğü elbette çarpıcıdır). Ortaçağ boyunca "Yahudi" ve "tefeci" kavramları o kadar özdeşleşmiştir ki, bazı dillerde aynı anlamda kullanılır olmuştur. O dönemdeki bazı Almanca kitaplarda "wucherer" (tefeci) kelimesinin "Yahudi" anlamında; "judaizare" (Yahudileşme) sözcüğünün de "faiz alma" anlamında kullanıldığına rastlanır.
Yahudi tefecilerin önemli bir özelliği de, mesleklerini sürekli olarak babadan-oğula aktarmaları ve bu şekilde sürekli katlanan bir sermaye ile büyük bir ekonomik güce ulaşmalarıdır. Bu nedenle Ortaçağ'da pek çok Kral Yahudilerden borç almışlardır. İspanya Kraliçesi İsabella'nın Granadalı Müslümanlara karşı girişip 1492'de kazandığı savaşı da (aynı zamanda da bir Kabalacı olan) Isaac Abrabanel adlı tefecinin finanse ettiğini biliyoruz. Kolomb'un yolculuğu da Abrabanel ve diğer başka bazı Yahudilerce finanse edilmişti. Bunlar, "finansman" kavramının, en başından beri Mesih Planı'nda önemli bir yer tuttuğunun işareti olarak yorumlanabilir.
17. ve 18. yüzyıllarda doğan yeni bir sınıf ise Yahudilerin ekonomik gücünü siyasi alana da taşıdı. Bu sınıf, "Saray Yahudileri" (Court Jews) olarak adlandırılıyordu ve yeni kurulmaya başlanan merkezi mutlak devletin finansman ihtiyacından doğmuşlardı. Bu Yahudiler, özellikle Protestan reformunun ardından Papa'nın otoritesinden bağımsız olarak kurulan yeni merkezi devletlerin yardımına koşan varlıklı tefecilerdi. Özellikle Avrupa'nın Protestan ve Katolik güçleri arasındaki kanlı Otuz Yıl Savaşları, hem savaş sırasında hem de sonrasında büyük bir finansman açığı doğurmuştu ve işte bu açık Yahudilerce kapatıldı. Bunun yanında yeni kurulan merkezi devlet mekanizması, tüm yetkileri elinde toplamak istiyordu ve bunun için de öncelikle büyük bir finansman ihtiyacıyla karşı karşıya kalmıştı. Yeni devlet aygıtının; ordu toplayıp beslemek, bürokrasi oluşturmak, otoritesini sağlamlaştırmak için ihtiyaç duyduğu parayı karşılayan Yahudiler, doğal olarak yeni mutlak yöneticilerin yanında büyük bir güç ve saygınlığa kavuştular.
Merkezi devletlerin giriştiği savaşların finansmanı da, sözkonusu "Saray Yahudileri"nden sağlanıyordu.Judaica, örneğin Osmanlı'ya karşı giriştiği savaşlar sırasında Avusturya'nın tüm bütçesinin üçte birinin Yahudilerden alınan borçlarla karşılandığını bildiriyor.2 Bu "savaş finansörlüğü", Saray Yahudileri'nin başta gelen işlevlerinden biri haline geldi. Öyle ki, çoğu zaman karşılıkla savaşan her iki devlet de, masraflarını Yahudilere borçlanarak karşılıyordu. Bu nedenle de, savaş finanse etmek ve bu kirli işten kar yapmak, kısa sürede Yahudilerle özdeşleşen bir "meslek" halini aldı. Bu "savaş finansörlüğü", Kuran'da bildirilen, Yahudilerin yeryüzünde "savaş amacıyla ateş alevlendirdikleri" ve "yeryüzünde bozgunculuğa çalıştıkları" [Maide Suresi, 64] haberine de uygundu kuşkusuz.
"Saray Yahudileri"nin en önemli özelliği ise yüksek bir "ırk bilinci"ne sahip olmalarıydı. Judaica, hem Protestan hem de kimi zaman Katolik kral ve prenslerin yanında büyük bir güce ulaşan bu Yahudilerin tamamına yakınının, kendi çıkarlarını değil, Yahudi toplumunun genel çıkarlarını koruduğunu anlatıyor ve bu nedenle de Yahudi toplumlarının lider ve temsilcileri (İbranice Shtadlan) haline geldiklerini bildiriyor. "Yahudi Ansiklopedisi", ayrıca Saray Yahudileri'nin Yahudi politik eşitliğinin sağlanmasının öncüleri olduğunu da vurguluyor.3
Avrupa'nın politik ve sosyal gelişimini konu eden kaynaklar, merkezi devletlerin kurulmasının, ticari çıkarlarını koruyacak bir otorite (elbette "seküler" bir otorite) arayan "burjuvazi"nin desteğiyle olduğunu söylerler. Buna göre, "burjuvazi", merkezi monarşilerin kurulmasıyla birlikte ekonomik konumunu güçlendirmiş, Fransız Devrimi ile de, aristokrasiyi ve dini otoriteyi ortadan kaldırarak, doğrudan iktidarı ele geçirmiştir. İşte "burjuvazi" olarak adlandırılan bu sınıfın en ilginç fakat dikkat çekilmeyen özelliği, büyük bölümünün Yahudilerden oluşmasıdır. Tefecilik yoluyla asırlardır katlanarak büyümüş bir sermaye birikimine onlardan başka kim sahipti ki?...
Fransız Devrimi'nin ardından Saray Yahudileri devri kapandı ve yeni bir dönem, Yahudi bankerler dönemi başladı. Bu bankerlerin gücü, eski Saray Yahudileri'nden çok daha fazlaydı. Goldschmidt, Oppenheimer, Seligmann hanedanlarının kurduğu finans imparatorlukları bu dönemde, 19. yüzyılın başında doğdu. Bu finans imparatorluklarının en ünlüsü ve kuşkusuz en önemlisi ise Rothschildlar'dı...
Bir perde her zaman gereklidir. Gücümüzün büyük bölümü gizlenmekten kaynaklanır. Bu yüzden de, her zaman bir başka derneğin adı altında gizlenmeliyiz."
(İllüminati locasının 1794'teki bir metninden; Die neuesten Arbeiten des Spartacus und
Philo in dem Illuminaten-Orden, 1794, s. 143)
Kaynaklar:
1 Stanislav Andreski. Max Weber on Capitalism, Bureaucracy and Religion, Londra: George Allen & Unwin, 1983, s. 129.
Encyclopaedia Judaica, vol. 5, s. 1009.
Encyclopaedia Judaica, vol. 5, s. 1008.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder