2 Mayıs 2016 Pazartesi

İslam adına söylenen yalanlara sakın inanmayın...


İslam adına söylenen yalanlara sakın inanmayın...
Kadınları hür olan ülke kalkınır, Allah onun yolunu açar. Kadına baskı varsa orası biter.

İslam ancak Kur'an’la yaşanır, Kur'an’a tam uyan gerçek anlamda, Allah’ın razı olduğu Müslümandır. Ahir zamanda olduğumuz bu dönemde yüzlerce uydurma hadisle insanların kafası karıştırılıyor. Kur'an’da hiçbir şekilde yer almayan ve helal olan şeyler bazı bağnazlar tarafından insanlara haram kılınıyor. O kadar çok yasak koyuyorlar ki insanlar sevgiyle yaşayacakları dinimizi yaşayamıyorlar, dini yaşamanın çok güç olduğuna inanıyorlar. Allah bu konuya ayette şöyle dikkat çekiyor:
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler. (Nahl Suresi, 116)

İngiliz eski Dışişleri Bakanı Lord Curzon: Türkler Avrupa’dan atılmalı!


İngiliz eski Dışişleri Bakanı Lord Curzon: Türkler Avrupa’dan atılmalı!
İngiliz derin devleti dıştan yıkamayacağı devletleri içten yıkacak politikalar üretir.

İngiliz derin devletinin çok derin bir Türk düşmanlığı var. Bazı yazarlar bu konuya dikkat çekince bende bilgi vermek istedim. İngiliz Derin Devleti, Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak ve Türkleri, başta İstanbul olmak üzere Anadolu’nun tamamından söküp atmak için her türlü faaliyeti hayata geçirmiştir. Osmanlı toprakları üzerinde gözü olan devletlerle gizli/açık ittifaklar yapmış, milliyetçi ve mezhepçi tüm akımların tamamını kışkırtmıştır. Osmanlı’yı, padişahları ve Türkleri karalayıcı faaliyetlerde bulunmuştur.
İngiliz eski Dışişleri Bakanı Lord Curzon Türklerle ilgili düşüncelerini şöyle ifade ediyor: “Türkler Avrupa’dan atılmalıdır!” (Erol Ulubelen, İngiliz Gizli belgelerinde Türkiye, İstanbul Çağdaş yayınları, Eylül 1982, s. 210)
Bakın yıllardır Türkiye’yi paramparça etmeye and içmiş terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ne diyor: “Bakın bizim konumuza en akıllı yaklaşan İngiltere’dir. İngilizlerin esas alanı Celal Talabani’dir. İngiltere bizimle siyasi ilişki kurmadı ama “BAZI LORDLAR BENİMLE GÖRÜŞÜP “Sizi destekliyoruz” dediler. Yani, aynı Şeyh Said konusu gibi, gizli olarak en büyük destek hep İngilizlerindir.” (Hasan Atilla Uğur, Abdullah öcalan’ı nasıl sorguladım kitabı)
İngiliz basınının bazı ünlü gazete ve dergileri, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ı hedef alan çok sayıda habere imza atmaktadır. İngiliz Basını’nda sık sık Erdoğan’ı Osmanlı padişahı gibi gösteren amaçlı bazı yayınlar yapılmaktadır. İngiliz basınında sık sık PKK’nın, terör örgütleri listesinden çıkarılması gerektiği yönünde de haberler yayınlanmaktadır.
İngiltere’nin uyuşturucu trafiği PKK’nın kontrolündedir. Aynı şekilde PKK’nın en çok hara topladığı ülkelerin başında İngiltere gelmektedir. PKK, AB terör listesinde olmasına rağmen medya organları İngiltere’de kolaylıkla faaliyet yapmaktadır. İngiliz hükümeti de bunlara karşı sessiz kalmaktadır.
İngiliz milletvekillerinin Öcalan ile görüştükleri, PKK’yı parlamentoda savundukları biliniyor. Bazı İngiliz milletvekilleri Şam’da Öcalan ile görüşmüştür. PKK’nın Avrupa temsilcisi olarak bilinen Kani Yılmaz’ın, İngiliz Parlamentosu’nda PKK’yı anlatmasına izin verilmiştir.
İngiliz derin devletinin Türkiye hakkında gerçek görüşü şudur:
“Arapça konuşan her yer Osmanlı İmparatorluğu’ndan alınmalı ve manda haline getirilmelidir.Türkler Anadolu’nun büyük bir kısmına sahip olacaklar, fakat Avrupa’da hiçbir toprak sahibi olamayacaklardır. Türklere boğazlarda ve denizlerde hiçbir yer verilmeyecektir. Türkler yüzlerce yıl Avrupa’da kaldılar ve Avrupa’daki bütün belaların başı oldular. İstanbul Türk değildir, Yunanlıdır. Türkler oradan atılmalıdır.” (Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, İstanbul: Çağdaş Yayınları, Eylül 1982, s. 215)
İngiliz derin devleti Türkiye’nin bölünüp paramparça olması için PKK’yı kuran devlettir. İngiliz derin devletinin 135 yıllık Türkiye’yi “böl, parçala, yönet” politikası ve PKK planına dur deme zamanı artık gelmiştir! Türk milleti kolayca kandırılacak bir millet değildir, topraklarını asla böldürmeyecek ve hem PKK’ya hem de bu sinsi planları kuran derin devletlere gününü gösterecektir.

İnsan kendini herşeyiyle Allah’a bırakmalı...

İnsan kendini herşeyiyle Allah’a bırakmalı...
Tevekkül ancak bir konsantrasyon, inanç ve kararlılıkla oluşur. Durduk yere tevekkül olmaz.

Hz. Musa kıssasında anlatılan tevekkül, derin teslimiyet tüm müminler için örnektir. Hz. Musa’nın annesi Hz. Musa’yı ölüm tehlikesine rağmen Allah’a güvenerek suya bırakmıştır. Müminler Kuran’da anlatılan tevekkülü esas alıp, hayatlarının her anında Allah’a gönülden bağlanmalı, kadere teslimiyetlerini en güzel şekilde göstermelidir.
Musa'nın annesine: "Onu emzir, şayet onun için korkacak olursan, onu suya bırak, korkma ve üzülme; çünkü onu Biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız" diye vahyettik (bildirdik). (Kasas Suresi, 7)
Bir müminin Allah’a olan teslimiyetinien güzel şekilde göstermenin yoludur tevekkül. Peygamberler ve sahabeler vicdanlarıyla, Allah korkularıyla, sarsılmaz tevekkülleriyle yaşadıkları kavimlere çok güzel örnek olmuştur. Hz. Musa kavga sırasında adam öldürdüğünde, Hz. Yunus öfkeyle kızıp kavmini terk ettiğinde, Hz. Yusuf zindana atıldığında, kardeşleri tarafından küçükken kuyuya atıldığında, Hz. İbrahim inkarcılar tarafından ateşe atıldığında hiç isyan etmemişler, daima karşılaştıkları imtihanlarda hayır görmüşlerdir.
Bir mümin hayatının her anında herşeyiyle kendini Allah’a bırakmalıdır. Ölürken de son nefesini “Allah’ım canımı Müslüman olarak al, ben ömrümü sana adadım” diyerek vermelidir. Her mümin Kuran’daki tevekkül ayetlerini tefekkür ederek Allah’ın istediği derin teslimiyete kavuşmalıdır.
Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, O?ndan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. (Ali İmran Suresi, 160)
Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. (Enfal Suresi, 2)
De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)
Eğer onlar yüz çevirirlerse, de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka İlah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur." (Tevbe Suresi, 129)
"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" (Hud Suresi, 56)
Göklerin ve yerin gaybı Allah'ındır, bütün işler O'na döndürülür; öyleyse O'na kulluk edin ve O'na tevekkül edin. Senin Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir. (Hud Suresi, 123)
Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)a tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O'nun haberdar olması yeter. (Furkan Suresi, 58)
Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. De ki: "Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki: "Allah, bana yeter. tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler." (Zümer Suresi, 38)

Tehlike durumunda vücutta olanlar insanı hayrete düşürüyor


Tehlike durumunda vücutta olanlar insanı hayrete düşürüyor
İnsan vücudundaki tek bir organdaki detaylar insanın iman etmesi için yeterlidir.

Tehlike anında vücudun arka arkaya aldığı olağanüstü tedbirler Allah’ın insanı nasıl koruyup kolladığını, ona karşı nasıl şefkatli olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Tehlike anında vücutta önce alarm veriliyor ve anında adrenalinhormonu salgılanıyor.
Karaciğere ulaşan adrenalinmolekülleri buradaki hücrelere, kana daha çok şeker karıştırmalarını emreder. Kandaki şeker miktarı artınca kasların ihtyacı olan fazladan yakıt sağlanmış olur.
Adrenalin molekülü kalp ve beyin hücrelerine giden damarları genişletir. Kalbin kasılmasını hızlandırır ve bu sayede kan basıncı artar. Ve kaslara fazladan ihtiyacı olan güç takviyesi sağlanmış olur.
Adrenalin hormonu karaciğere ve deriye giden damarları daraltır ki kan, o anda ihtiyacı olan beyin ve kalbe gidebilsin.
Kanın deriden çekilmesinin bir faydası da şudur; deri dışarıdan darbe alırsa kan kaybetme riski en aza inmiş olur. Bu nedenle öfke durumunda derideki kan çekildiği için yüz bembeyaz ve soğuktur.
Bu küçücük molekül ne zaman ne yapması gerektiğini bilir. İhtiyaç duymadığı sürece insan vücudunu asla alarma geçirmez. Hiçbir zaman kalbe be beyne giden damarlar daralıp, karaciğere ve deriye giden damarlar genişlemez.
Peki tüm bunları bu gözle görülmeyecek kadar az miktardaki sıvının kendi aklı ve iradesi ile gerçekleştirmesi mümkün mü? Elbette hayır... İnsandaki olağanüstü vucuda bakıp bunun evrimle meydana geldiğini savunanlar ve Allah’ı inkar edenler vicdanlarını kullanmıyorlar.
...Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak. (Neml Suresi, 14)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)
O, gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan ve sonra arşa istiva edendir. Rahman (olan Allah)dır. Bunu (bundan) haberi olana sor. (Furkan Suresi, 59)
"Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatandır." (Nisa Suresi, 126)
...Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, Bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar ediyorlardı. (Fussilet Suresi, 15)
Onlar görmüyorlar mı ki, gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan (Allah), ölüleri de diriltmeye güç yetirir. Hayır; gerçekten O, herşeye güç yetirendir. (Ahkaf Suresi, 33)

Hendeklerde sadece PKK yok, yabancı lejyonerler de var!


Hendeklerde sadece PKK yok, yabancı lejyonerler de var!
Bu ülkeyi asla böldürmeyeceğiz, etekle savaşan PKK istediği kadar hendek kazsın!

PKK’nın neden bir türlü yenilemediği ve giderek güçlendiği ortada. İngiliz derin devleti Türkiye’yi parçalamak için önce PKK’yı kurdu, şimdi de her türlü maddi desteği yapıyor. PKKGüneydoğu’da kazdığı hendeklerle oradaki Kürt kardeşlerimize kök söktürüyor.
Eski Bordo Bereli, güvenlik ve strateji uzmanı Mete Yarar, Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu'da sadece PKK ile değil, yurt dışından getirilen yabancı lejyonerlerle de savaştığını anlatıyor.
Eski Bordo Bereli, güvenlik ve strateji uzmanı Mete Yarar, Doğu ve Güneydoğu'da aylardır sürenterör operasyonlarıyla ilgili olarak PKK'nın elindeki silahlardan, kullandığı yönteme kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulunuyor ve PKK'lı teröristlerin hendeklerin etrafına nasıl bir sistem dahilinde yerleştiklerini de şöyle anlatıyor:
PKK'nın elinde M16'ların (ABD yapımı savaş tüfeği) sayısının anormal şekilde arttığını belirten Yarar, Türkiye'nin, sadece PKK ile değil, yurt dışından getirilen yabancı lejyonerlerle de savaştığını söyledi.
PKK'lı teröristlerin hendeklerin etrafına nasıl konuşlandıklarına dair bilgi veren Mete Yarar, "Her barikatın etrafında bir sistem var. Her barikatın etrafında, hem girişinde hem de çevresinde, en az 4 veya 5 tane bomba düzeneği var. Bunu yakın mesafeden koruyan kaleşli PKK'lı teröristler var. Biraz daha gerisinde de, roket mevzileri ve keşkin nişancı mevzileri var" dedi.
Türkiye Güneydoğu’da sadece PKK’ya karşı savaşmıyor, aynı zamanda kendisini yüzyıllardır bölmek için can atan ve bunun için elinden geleni ardına koymayan derin devletlerle savaşıyor...

Yobazlar hangi akla hizmet, kadınları böyle aşağılamışlar!


Yobazlar hangi akla hizmet, kadınları böyle aşağılamışlar!
Bağnazların elinden gelse kadınları tamamen eve kapatıp onları kendilerine köle yapacaklar!

Bağnazlar uydurma hadislerle kadınlara her türlü güzelliği, estetiği, güzel giyinmeyi, bakımlı olmayı, çalışmayı yasaklamışlar, uydurma hadislerle kadınları sürekli aşağılamışlar ve erkeğin kölesi haline getirmişler. Bakın dövmeyi yasaklayan, yüzdeki tüyleri almayı, kaş inceltmeyi yasaklayan uydurma hadisler şöyle:
Dövme yapan ve yaptırana, yüzdeki tüyleri aldıran ve estetik için dişlerini seyrelttiren kadınlara Allah lanet etsin.  (Sahih-i Buhari)
Takma saç takan, taktıran, kaşları incelten, kaşlarını incelttiren, dövme yapan ve dövme yaptıran lanetlenmiştir.  (Ebu Davut, Tereccul, 5)
Bağnazlar hangi mantıkla kadınlara güzel elbiseyle evden çıkmalarını da yasaklamışlar, anlaşılır gibi değil. Kadını daima erkeğe ihanet etmeye hazır, şeytana uymaya hazır bir varlık olarak görüyorlar da ondan. Bakın yine nasıl hadisler uydurmuşlar:
Resul-i Ekrem kızı Hz. Fatıma’ya hitaben şöyle buyurmuştur: “Ey Fatıma, herhangi bir kadın güzel bir şekilde süslenir ve güzel bir elbiseyle evinden çıkarak insanların dikkatini üzerinde toplar ve kendisine bakmalarını sağlarsa, yedi göğün ve yerlerin melekleri ona lanet eder ve ölüp de cehenneme girinceye kadar, Allah’ın gazabına mazhar olur. (Elbette tevbe edip dönüş yapar ve bir daha tekrarlamazsa o başka.)” (Şehab-ül Ahbar)
İmam Sadık: “Bir insanın alçalıp rezil olması için, onu meşhur edecek (yani başkalarının dikkatini üzerinde yoğunlaştırıp, parmakla gösterilecek duruma getirecek) bir elbise giymesi yeterlidir.” (Bihar-ül Envar, C.78, S.252)
Hz. Ali şöyle buyurmaktadır: “Kalın olan (vücudu göstermeyen) elbiseler giyin; zira elbisesi ince olanın dini de ince (gevşek) olur.”  (Bihar-ül Envar, C.79, S. 298)
Bir hadiste şöyle geçmektedir: “Allah Resulü, kadınları dışarıya çıkarken başkalarının dikkatini üzerinde toplayacak elbiseler giymekten ve ses çıkaracak takılar takmaktan nehyetmiştir.” (Müstedrek-ül Vesail, C.14, S.280)
Yobazlar yine verdikleri vaazlarda cehennemin çoğunun kadınlardan oluştuğunu söylüyorlar ve yine bu yönde de hadisler uydurarak peygamberimize şöyle iftira atıyorlar:
Cennete baktım, gördüm ki cennet ahalisinin en azını kadınlar teşkil ederler. Bu durum karşısında sordum: Kadınlar nerede? Cennetin hazini bana şu cevabı verdi: ”Onları iki kırmızı yani altın ve boyalı elbiseler cennetten meşgul etti.”
Yobazlar kadınları böyle aşağılayadursunlar, kişiliksiz ve önemsiz görsünler, Kuran kadınları sürekli yüceltir. Kuran’ın hiçbir yerinde yobazların uydurdukları bu hadislerden eser yoktur. Allah Kuran’da süsü ve güzel rızıkları haram kılanlardan şöyle bahseder:
De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır.” Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Araf Suresi, 32)
Kuran’a göre kadın süstür, değerlidir; kadın güzelliği çok büyük bir nimettir, kadın aklı çok geniş ufuklara toplumları yönlendirir. Allah hem bu güzel özellikleri kadına vermiş, onu ihtimamla korumuş ve onu övmüştür. Yukarıda mevzu hadislerde geçen bu uydurma ifadeler Kuran tarafından reddedilmiştir. Kuran’a uyan müminlerin kadınlara çok değer vermesi, onlara şefkat, merhamet ve sevgi yöneltmesi gerekir, aksini yapan ve kadınlara hayatı zindan eden mutlaka bu yaptığının karşılığını ödeyecektir.

Suriye'nin Medaya kasabasında insanlar açlıktan ölmemek için kedileri ve otları yiyorlar!


Suriye'nin Medaya kasabasında insanlar açlıktan ölmemek için kedileri ve otları yiyorlar!
İslam aleminin bir başı olsaydı Suriye'de, Irak'da, Afganistan'da yüzbinlerce insan katledilir miydi?












Suriye'nin Lübnan sınırı yakınlarında bulunan ve ordu ile Hizbullah güçleri tarafından aylardır kuşatma altında tutulan Medaya kasabasında yaşayanlar açlıktan ölmeye başladı...
Uluslararası yardım örgütü Kızıl Haç, başkent Şam'a 40 km mesafede olan Medaya ve bazı diğer kasabalarda hem tıbbi malzeme hem de gıda ihtiyacının kritik noktalara ulaştığını söylüyor.
BBC'ye bilgi veren Abdullah isimli bir Medayalı ise "Yiyecek bulamıyoruz. Çocuklar, kadınlar, herkes ölmeye http://img3.mynet.com/1x1/grey.gifbaşladı. Bazen ağaç yapraklarını, çimenleri bazen de kedileri yiyoruz"dedi. Abdullah, her gün onlarca çocuğun açlıktan öldüğünü söyledi.
Medaya'daki yardım gönüllülerinin sosyal medyada paylaştığı fotoğraflarda ise birçok Medayalının yürüyemeyecek kadar zayıf düştüğü görülüyor.
Peki Suriye’nin Medaya kasabasında yaşanan bu büyük zulmün karşısında Müslüman alemi ne yapıyor? Hiçbir şey. Sadece birbirlerine düşüp zulmün daha da artmasına vesile oluyorlar. Dünya sanki şeytanın eline geçmiş gibi deccaliyet tüm dünyayı acımasızca eziyor. Bu zulmün tek çözümü Müslümanların birlik olması ve Hz. Mehdi’nin zuhurudur. Hz. Mehdi zuhur etmeden bu acıların hiçbiri bitmeyecek, kan oluk oluk akmaya devam edecektir.
Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır. (Al-i İmran Suresi/104)
Kızıl Haç, Medaya kasabasına son yardım teslimatını Ekim 2015'te yapabildiklerini söylüyor.
Guardian gazetesi, kasabada pirincin gramla satıldığını, bir kilo pirincin fiyatının 250 dolara çıktığını aktarıyor.
Temmuz 2015'te başlayan kuşatmadan bu yana Medaya'da yaşayan yaklaşık 30 bin kişinin kasabayı terk etmesine izin verilmiyor.
Suriye ordusu ve Hizbullah güçleri, Ceyş el Fetih'in kontrolündeki kasabayı ele geçirmeye çalışıyor. Suriye’deki aktivistler, sadece Mezaya bölgesinde 40 kişinin açlıktan hayatını kaybettiğini ve 45 bin kişinin hayatının tehlikede olduğunu ifade etti.
Ahir zamanda olduğumuz bu dönemde aklı başında, samimi Müslümanların birlik olup İttihadı İslam’ı oluşturmaları ve Hz. Mehdi’nin gelişini büyük bir şevkle istemeleri farzdır. Her Müslüman gözlerinin önünde gerçekleşen zulüm görüntülerinden sorumludur.
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (Nisa Suresi, 75)