31 Ağustos 2013 Cumartesi

İnsan depremde enkaz altında neler yaşar, neler hisseder, bedenine neler olur?

İnsan depremde enkaz altında neler yaşar, neler hisseder, bedenine neler olur?
Van'daki depremde yakınlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum.

Elbette kolay değil ama uzmanlara göre, enkazaltında sakin olabilmek, sabırlı olabilmek hayatta kalma imkanını önemli oranda artıyor. Çünkü stres hormonlarının aşırı salgılanması kalbi fazla çalıştırıyor ve hızla kalp yetmezliğine yol açıyor. Peki, enkaz altında olmak kalp,akciğer ve böbrek gibi hayati organları nasıl etkiler, hangi organ ne kadar dayanır? İnsan enkaz altında neler yaşar, neler hisseder, bedenine neler olur?
• İnsan 7 gün susuzluğa dayanır. Enkaz altında herkes 4-5 gün yaşayabilir. Havanın soğuk olması bu açıdan avantaj. Sıvı kaybı daha az olur. Bu üzden ümit yitirmemek, hızla çalışmalar yapmak, enkaz altındakinin de bunu bilerek sükunetle beklemesi çok önemli.
• Enkaz altındaki insanda stres hormonları aşırı salgılanabilir. Büyük bir panik ve kalp çarpıntısı yaşanır. Hayatta kalmak için sakin olmaya çalışmak şart. Bir süreliğine uyumak enkazdan sağ kurtulmanın en büyük formülü. Çünkü stres hormonlarının kalbi yorması engellenmiş olur.
• Vücudu sıkışan, kolu bacağı enkaz altında kalan insanın dokuları ezildiği için sinirleri tahrip olur. Dolaşım sistemi bozulur. Bu yüzden kalp fazla kan pompalamaya çalışır.
• Tansiyon hızla yükselir. Kalp daha hızlı çalıştığı için yorulur ve kalp yetmezliği gelişebilir.
• Enkaz altında sürekli toz, toprak, kireç solumak yabancı maddelerin akciğere yığılmasına yol açar. Nefes alıp verme bozulur. Akciğer yetmezliği, akciğer zarının yırtılması ve akciğerin hava kaçırması başlayabilir. Bu tablo çok risklidir. Bu yüzden ilk 10 saat en kritik saattir.
• Enkaz, kalktığı anda da büyük bir risk var. Vücudun üstündeki yük kalkınca baskı altındaki yaralı veya ölü dokudan salgılanan maddeler böbrekleri iflasa götürebilir.. Uzmanların o an müdahalesi çok önemli.
• Enkaz altındaki kişiye özellikle hemen kurtarıldıktan sonraki saatten sonra böbrek yetmezliğine karşı sıvı takviyesi yapılması gerekiyor.
• Enkaz altında kalan özellikle gençler daha iyi dayanabilir. Çünkü 60 yaş üstündekilerde şekerleri hızla düşmeye başlar. Hele bir de yüksek tansiyon gibi sorunlar varsa daha zor dayanabilirler.
Dünyada tüm depremleri inceleyen ve enkazdan sağ kurtulanları ele alan araştırmaya göre, kurtulan insanlar sakin kalarak hayatta kalabilmişler. Mesela en son Haiti depreminde birisi 24 gün kadar enkazın altında kaldı ve çıktığında durumu gayet iyiydi. Genç bir insandı. En önemlisi su olan bir bölgedeydi ve sakindi. Bu çok önemli bir nokta. Çünkü korktuğumuzda, strese girdiğimizde, kaygılandığımızda salgılanan stres hormonları kalp ritmini hızlandırır.
Tüm dünyada enkaz altında uzun süre sağ kalanların ortak cevabı şudur: “uyudum.”
Sakin kalmak hayat kurtarır. Uzmanlar özellikle şunu öneriyor: “Depreme karşı bir kişisel eylem planınız olsun. Eğer sarsıntı başladığında kendinizi çelik kasa, buzdolabı, çamaşır makinesi, mutfak tezgâhı gibi sağlam bir eşyanın yanına atabilirseniz, bu eşyalar sizi kurtarabilir. Sonra hiç bağırıp çağırmadan, çığlık atmadan sakin bir şekilde beklemeye başlayın ve ritmik sesler çıkarın. Mesela bir eşyaya belirli aralıklara vurarak ses çıkarın, mutlaka sizi bulacaklardır. Japonya' ve Haiti depremlerinde hayatta kalanların çok büyük bir çoğunluğu mutfak tezgâhlarının önünde kalarak kurtuldu."
Tabii ki bütün bu yapacaklarınız imkanlarınız ölçüsünde alacağınız tedbirlerdir. Önemli olan enkaz altında mutlaka Allah’a dua etmek, tevekkül etmek ve sabretmektir. Allah’a günahlarımızı bağışlaması için yalvarmaktır. Belkide göçük altındaki saatlerimiz son saatlerimizdir. Hepimizin kaderi Allah tarafından belirlenmiştir. Her insanın canı ecel vakti geldiğinde ölüm melekleri tarafından alınır. Bu yüzden Allah’a tam teslim olmamız, gerçek hayatın ölümden sonra başlayacak olan ahiret hayatımız olduğunu bilmemiz gerekir. Unutmayın ki depremde her vefaat eden kişi şehit konumundadır, malları da Allah yolunda infak edilmiş hükmündedir.

"... Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez" [Yusuf Suresi, 87.ayet]
De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler". [Tevbe Suresi, 51.ayet]

Sizce kalbin her hücresi elektrik üretmeyi nasıl bilir?

Sizce kalbin her hücresi elektrik üretmeyi nasıl bilir?
Kalp ihtiyacı kadar elektriği kendisi üretiyor.

İnsan düşünmeye, soru sormaya sonra araştırmaya başlayıp daha sonra da öğrenip akledince gerçekten insan olmayı hak ediyor bence. Öbür türlü insan alışkanlıkların, vurdumduymazlığın, düşünmemenin getirdiği hafifliğin içerisinde adeta kayboluyor. Yaşıyor gibi ama aslında yaşamıyor, adeta derin uykuda gibi oluyor. Bir bakıyorsunuz, son derece hayret uyandıran olaylarla karşı karşıya iken, kendi vücudunda bile binlerce mucize aynı anda gerçekleşirken bunlardan tekini bile göremez hale gelmiş, anlayamaz, kavrayamaz hale gelmiş. Söylediğim gibi insanı insan yapan en önemli özellik önce düşünmesi, sonra araştırması, sonra da akledip iman etmesidir. Çünkü hiçbir mucize boş yere yaratılmamıştır. Eğer insan onu göremiyorsa bu yalnızca onun kendi problemidir. Unutmayın ki mutlaka düşünen ve gören, hepsini kalbinde hisseden binlerce insan vardır. Sadece kalp üzerinde bir kez olsun durup düşünün.  
Eğer kalbi bir mikroskop altına koyarsanız, bir milyondan fazla hücreyle karşılaşırsınız. Bunların her birinde son derece kompleks biyokimyasal işlemler gerçekleşir. Bu hücreler şeker molekülleriyle beslenir ve oksijen yakarlar. Her kalp hücresinin kendine ait pompaları ve kanalları vardır, bağ dokusuyla komşularına bağlanırlar.
Kalpte yorulmak bilmeden kasılan kas hücrelerinin, elektrik akımı geldiği anda çalışabilecek tasarıma sahip olmaları gereklidir. Kendilerine ulaşan tek bir sinyale bile kayıtsız kalmamalı, dakikada ortalama 72 kez üretilen sinyalin her birine cevap vermelidirler. Nitekim mikroskop camındaki bir kalp hücresi taze kan elde ettiği sürece tek başına bile atmaya devam eder.
Kalp kası hücreleri son derece kompleks sistemlerdir. Bu uzun ve ince her hücre, kasılma yeteneği olan lif benzeri proteinler ve hücreyi dışarıdan ayıran bir hücre zarı içerir. Hücre zarına gömülü proteinler önemli sinyalleri ya da maddeleri bir taraftan diğerine taşır. Çok küçük pompalar artı ve eksi yüklü iyonları hücre zarından taşır ve hücrenin içinde ve dışında iyonların farklı şekilde yoğunlaşmalarını sağlar. Bu, hücreyi elektrik yükü bakımından "kutupsal" hale getirir ve hücre içiyle, dışı arasında bir voltaj farkı oluşturur. "Zar potansiyeli" denilen bu fark, hücre zarında iyon kanalları olarak bilinen bir kısım proteinin kapı gibi işlev görmesini sağlar. Açıldıklarında, iyonlar içeriye akın eder.

Kalp hücreleri, iyon pompaları ve kanallarının hassas etkileşimleri sonucu, hücre zarı boyunca meydana gelen elektriksel ve kimyasal farklılıklar sayesinde kasılırlar. Kasılmanın ardından kanallar kapanır ve iyon pompaları iyonları hücrenin dışına doğru iterek, hücrenin ilk haline dönmesini sağlar. Sağlıklı bir hücrede bu dönüşüm saniyeden daha kısa bir sürede gerçekleşir.
İnsan bütün bu olayların farkında bile değilken üstün akla sahip olan Yaratıcımız onu böyle mucizelerle donatmıştır.
"... Rabbim, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" [En'am Suresi, 80.ayet]
Kaynak:
  1. Mark Buchanan, "The heart that just won't die", New Scientist, cilt 161, no. 2178, 20 Mart 1999, s. 24

Hz. Mehdi ile ilgili bu hadisleri biliyor musunuz?

Hz. Mehdi ile ilgili bu hadisleri biliyor musunuz?
Hz. Mehdi geldiğinde tüm dünya adalete, güzelliğe, sevgiye, merhamete doyacak.

Bugün sizlerle Hz. Mehdi hakkında az bilinen hadisleri paylaşmak istiyorum.Peygamberimiz sahabelere günde defalarca Hz. Mehdi’den bahsediyordu.Hz. Ali, Hz. Mehdi’yi çok görmek istiyor, tüm Müslümanlar çok büyük bir şevkle ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi hakkında anlatılanları dinliyordu. Bakın Hz. Mehdi hakkında ne kadar güzel detaylar hadislerle bildirilmiş:
Tanınmış şair Ağa Seyyid Hasan Hazretleri’nden Hz. Mehdi’den şöyle söz etmişt: “Güzelliği temiz yüzünden yükselir, sabah meltemi huzur veren çehresinden yayılır.”
Hz. Mehdi’nin çoğunlukla beyaz elbiseler giyecek:
“Aban bin Tağlib der ki: ‘İmam Cafer-i Sadık’ın şöyle buyurduğunu duydum, ben Kaim’i (Hz. Mehdi görür gibiyim, Necef’in arkasında Resulullah’ın beyaz zırhını giyecek ve zırhı giydikten sonra bedeni tıpkı Resullah (s.a.v.)’ın bedeni gibi genişleyecek. Cennet ipeklerinden bir elbise zırhı örtecek.’
Hz. Mehdi insanların imanlarına vesile olacak ancak kalp gözleri kör olanlar Kuran ahlakından uzak duracaklar:

“Bir kişi kör olup ondan yararlanamasa bile, Hazretleri (Hz. Mehdi) bir güneş gibi herkese fayda sağlar (İmam Mehdi’nin Hayatı, Allame Bakır Şerif El-Kureyşi)
Hz. Mehdi geniş karınlıdır:
“Yahya bin Nufal’den, hatta Musa bin Cafer (a.s.) ikindi namazından sonra ellerini kaldırır ve dua eder, ona kimin için dua ettiğini soruyorum. O şöyle der: ‘Muhammed ailesinden El-Mehdi için’ ve devam etti: ‘geniş karınlıdır.’”
Hz. Mehdi hem gece, hem gündüz tebliğ yapacak:
Onun gecesi Allah’a boyun eğerek ve secde ederek yıldızlara nöbet tutarak geçecektir.
Kendisini suçlayanların attığı suçlar onu Allah’ın huzurunda etkilemeyecektir.
Allah’ın emri ile çıkacaktır.
Hz. Mehdi en büyük veli en yüksek ilim sahibi kişi o olacaktır. Müslümanlar’ı tam sahiplenecektir.
Müminlerin Emiri Hazretleri, İmam Mehdi’nin faziletleriyle ilgili şöyle söyler, “En fazla korunak sağlayan ve en yüksek ilme sahip olan ve en çok ‘Sile-i Rahim’ (akrabalarına iyilikte bulunan) yapan odur.” [Gaybet-i Numani]
Hz. Mehdi zamanında İslam ahlakı bir köy evinden çöldeki çadıra kadar tüm dünyaya hakim olacaktır.
“Mikdad b. Esved şöyle der: Resulullah aleyhi ve alih’in: ‘Yeryüzünde islam dininin girmediği toprak, çamurdan yapılmış bir ev ve (çölde) bir çadır kalmaz.’ buyurduğunu duydum.
“Hazretleri’nin (Hz. Mehdi (a.s.)’ın) varlığı bir nimettir; onun yönetimi bir başka nimettir.” [Şerh-i Tecrid, Tusi, s. 389 (İran Baskısı)]
Son veli Hz. Mehdi’dir, velayet onunla son bulacaktır.
Hz. Mehdi, mülkün dönemi onunla biter ve velayet onunla hatme erer.” (El-Cevabü’l-Müstakim amma Seele anhü et-Türmizi el-Hakim, Bayezid, no: 3750, 242b yaprağı)
Dünya Hz. Mehdi ile bitecek, velayet onunla birlikte sona erecektir. Hz. Mehdi kıyametin durmasına sebeptir. Peygamberimiz  “Kıyamet’in kopmasına bir gün dahi kalsa Allah o gün kıyameti durdurur ve evlatlarımdan Hz. Mehdi’yi yeryüzüne hakim eder” buyurmuştur. Ahir zamanda, kıyametten önce Hz. Mehdi çıkıp tüm dünyaya son kez İslam’ı hakim edecektir.

30 Ağustos 2013 Cuma

PKK’nın şah damarı anti-komünist ilmi çalışmayla kopar!

PKK’nın şah damarı anti-komünist ilmi çalışmayla kopar!
PKK'nın sorunu imansızlıktır, dinsizliktir, komünist felsefeye inanıp dağa çıkmaktır.

Sadece silahla değil, fikren, terörün beslendiği ideolojik fikirleri çürüterek ve dağıtarak savaş vermektir teröre karşı verilmesi gereken savaş. Çünkü PKKterörünün gerçek hedefi Kürt Kardeşlerimizin özgürlüğü ve hakları değildir.. bugün artık herkesçe de bilindiği gibi açıktır ki PKK terörünün altında çok başka tehlikeli hedefler var.
PKK'nın ideolojik yapısı hakkında bilgili olmamız ve ortak bir nitelendirme yapabiliyor olmamız son derece önemlidir. Çünkü bu, aynı zamanda mücadele edilecek hedefi de işaret etmektedir. Terörle mücadele konusunda bugün gelinen noktada, terörü yalnızca askeri bir girişim ile yok etmenin mümkün olamayacağı, mutlaka fikri yönden de yapılacak bir mücadele ile terörün ideolojisinin etkisiz kılınması gerektiği tartışılmaz bir gerçektir.
PKK, materyalist fikirleri ve materyalizme dayalı komünist ideolojinin propagandasını yaparak özellikle gençlerin beyinlerini yıkamakta ve kamplarına komün yaşamına almaktadır.
PKK ateist fikirleri yayarak din ahlakına ve vicdanlarımızın sesini dinlediğimiz yaşamımıza karşı çıkmakta, bu durum kamplarına aldığı militanlara her türlü kötülüğü yaptırmasına yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla küçük yaşlardan itibaren din ahlakına düşman olarak yetiştirilen, vicdandan ve her türlü güzel ahlaktan yoksun olan örgüt üyeleri, devletimizin istikrarı ve halkımızın güvenliği için büyük bir tehdit olmaya devam etmektedir.
PKK, terörist olarak yetiştireceği kişilere öncelikle diyalektik materyalizm felsefesinin eğitimini vermektedir. Bu durum bilinen ve çeşitli kaynaklarla ıspatlanabilecek bir durumdur. Dolayısıyla bizlerin bunun farkında olması ve devlet organları olsun, sivil toplum kuruluşları olsun veya bireysel olarak halkımız olsun, PKK’nin beslendiği fikir ve ideolojilerin farkında olarak teröre karşı doğru, silahlının yanında fikri mücadeleyi hep beraber vermemiz şarttır.
Burada özellikle medyamızın, aydınlarımızın, sivil toplum kuruluş yöneticilerin tüm vatandaşlarımıza doğru olan mesajları vermesi, ayrılıkçı habercilik ve analiz yerine sevgi, barış, ortak tarihi, kültürel ve dini temellerimiz hakkında bilgi verilmesi, kardeşliği aşılaması, güzel haberleri alışkanlık edinmesi son derece önemlidir.
Terörü temelli olarak ortadan ancak böyle bir çalışma kaldırabilir. Yani PKK’nin dayandığı fikri temelleri çürüterek ve beslenmesine olanak tanımayarak, gençleri militan olmaktan alıkoymak, onları toplumumuza sağlıklı, vicdanlı, sevgi dolu, Allah’tan korkan ve O’nu seven bireyler olarak yetiştirmek.
Bu tür mücadele sadece bugün için değil, asıl ileri tarihler için çözüm getirecektir. PKK terörünün dayandığı felsefenin farkına vardıkça vatandaşlarımız biribirine düşürme oyunlarına karşı da daha dikkatli olarak bilinçlenecek, teröre karşı daha dik, daha bilgili, güçlü ve hazrılıklı duracaklardır.
“Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.” [Ali İmran Suresi, 169.ayet]
"İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur." [Enfal Suresi, 73.ayet]

Bir ayet açıklayalım: çoğunluğa uymamak, Enam Suresi, 116

Bir ayet açıklayalım: çoğunluğa uymamak, Enam Suresi, 116
O, diriltir ve öldürür. Ve O'na döndürüleceksiniz. (Yunus Suresi, 56)

İnsanların çoğunda “çoğunluğa uyma psikolojisi” var. “Eğer çoğunluk yapmıyorsa bende yapmam, çoğunluk yapıyorsa bende yaparım” diyorlar ve hayatlarını bu felsefe üzerine kuruyorlar. Mesela çevrelerinde kimse namazkılmıyor, “o zaman bende kılmam, zaten kimse yapmıyor” diyor. “Çevremdeki herkes yalan söylüyor, o zaman bende dürüst olmayacağım” diyor. “İşyerimdeki herkes kendi çıkarı için başkasını eziyor, o zaman bende ezerim”diyor. İnsanlar böyle düşünürken yalnızca tek başınaAllah’ın huzurunda hesap vereceklerini unutuyorlar.
‘‘Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle’ yalan söylerler.’’ (En’am Suresi, 116)
Kuran ahlakına uygun yaşamayan toplumların ortak özelliği işte böyle kitlevi bir aldanış içinde olmalarıdır. Bu ayetten de anlaşıldığı gibi, böyle bir toplumun bireylerinin pek çoğunun aynı yapıda olması, bir tür “sürü” psikolojisi meydana getirir ve zaten var olan yanlışı daha da kuvvetlendirir. Allah’ın ve ahiret hayatının varlığını kavrayamayan bu tür toplumları Allah Kuran’da “cahiliye” toplumu olarak tanımlar. Çünkü toplumun üyeleri her ne kadar fizik, tarih, biyoloji ya da başka bir bilim dalıyla ilgileniyor olsalar da, Allah’ın gücünü ve büyüklüğünü tanıyabilecek akıl ve vicdana sahip değildirler. Dolayısıyla bu anlamda cahildirler.
Böyle bir toplumun bireyleri, Allah’a bağlı olmadıklarından dolayı O’nun yolundan farklı yollara saparlar. Aynı kendileri gibi aciz birer kul olan insanlara tabi olur, o insanları örnek alır, o insanların düşüncelerini mutlak doğru olarak kabul ederler. Gittikçe kendi kendini körleştiren, kendi kendini akıl ve vicdandan koparan bireyler haline gelirler. En belirgin özelliklerinden biri, bu insanların dinsizlik telkinleri doğrultusunda hareket etmeleridir.
Dinsizlik sisteminin hüküm sürdüğü toplumlarda, hak din hakkında sayısız önyargı oluşmuş durumdadır. Fakat din ahlakını anlamaya çalışırken, temel kıstas, insanların din hakkında ne dedikleri değil, insanın kendi vicdanı olmalıdır. “insanların çoğunluğuna” uymanın insanı doğruya götürmeyeceği Kuran’da bu ayetle açık bir şekilde ifade edilmiştir.
“Topluluk” ya da diğer adıyla “sürü psikolojisi”nden kurtulup, kendi vicdanı ile düşünmeye başlayan insan, bu Kuran ayetinde vurgulanan gerçeği bizzat kendisi görür. O artık, “insanların büyük çoğunluğundan” farklı olarak yeni bir dünyaya adım atmıştır. Bu adımı, kendisini eski dünyanın tüm karanlığından, sıkıntısından, darlığından uzaklaştırıp, Allah’ın izniyle din ahlakının taşıdığı sonsuz güzelliklere ve derin hikmetlere götürecektir.

Tüm dünyada terörün silahı sevgi ve güzel ahlak olmalı, öyle değil mi?

Tüm dünyada terörün silahı sevgi ve güzel ahlak olmalı, öyle değil mi?
Bir toplumun içinde insanlar kendi rızalarıyla, kendi irade ve istekleriyle kötülük yapmaktan, kötü düşünmekten sakınmayı öğrenirse o toplumda terör örgütlerinin beslenme ve yaşama alanı, sempatizan ve militan bulması mümkün olmaz.
İnsanların kötülükten sakınan insanlar olması için iyi ahlak , vicdan ve Allah korkusu şarttır. Yani bu anlamda bireylerin küçük yaştan iyi yetiştirilmesi ve eğitilmesi, sevgi ve ilgi görmesi gerekir.
İyi ahlak ve Allah korkusunun yerleşik olduğu toplumlarda, şiddet yanlısı pek çok örgütün ortaya çıkmasına neden olan sorunlar da doğal olarak ortadan kalkmış olur.
Toplumun geneli dürüstlük, fedakarlık, sevgi, şefkat, adalet gibi yüksek erdemlere sahipse bu toplumda fakirlik, gelir eşitsizliği, adaletsizlik, haksızlık, mazlumun ezilmesi, özgürlüklerin kısıtlanması gibi olumsuzluklarla karşılaşılmaz. Tam tersine ihtiyaç içinde olanların ihtiyaçlarının giderildiği, zengin olanın fakir olanı kolladığı, güçlü olanın zayıf olanı koruduğu, sağlık, eğitim, ulaşım gibi sosyal imkanlarda herkesin en iyisini kullanabildiği, farklı etnik kökenler, dinler ve kültürler arasında anlayışın hakim olduğu bir toplum düzeni olur. İşte bu nedenledir ki, güzel ahlak, pek çok toplumsal sorunun çözümünün anahtarıdır.
Bu anlayışın ve güzel ahlakın kaynağı da elbette Allah inancı ve Allah sevgisidir... Çünkü Allah'ını seven ve korkan insan kötülük yapmaktan, bölünmekten, şiddetten, fesattan sakınır..

Hz. Mehdi döneminde Müslümanlara çok baskı olacak, ama Mehdi talebeleri yılmayacak

Hz. Mehdi döneminde Müslümanlara çok baskı olacak, ama Mehdi talebeleri yılmayacak
Hz. Mehdi canilik ve zulmün çok arttığı, ahir zamanda olduğumuz bu dönemde çıkacak.

Hz. Mehdi inkarcıların en azgın oldukları dönemde gelecek ve küfrün baskısını çok şiddetli bir şekilde hissedecektir. Hz. Mehdi’yi iftiralarla hapsedecekler ve toplumda infial oluşturmaya çalışacaklardır. Bu yüzden Hz. Mehdi halkın arasında gizlenecek ve çok uzun süre tanınmayacaktır.Peygamberimiz Hz. Mehdi’nin kırk yıl boyunca gizlenerek İslam’ı tüm dünyaya anlatacağını söylüyor.Hadislerden Hz. Mehdi’nin hem insanların gözlerinin önünde olduğunu, hem de farkedilmediğini anlıyoruz. Hz. Mehdi’ye 313 talebesi inanacak ve onunla birlikte inkarcıların tüm baskılarına rağmen yılmadan Kuran’ı ve İslam’ı tebliğ etmeye devam edeceklerdir.
Hz. Ali, Mehdi cemaatinin asla korkuya kapılmayacağını şöyle anlatıyor:
Hz. Ali'den anlatıldığına göre adamın biri kendisine Hz. Mehdi'yi sordu. Hz. Ali ise "O (Hz. Mehdi (as)) ahir zamanda çıkacaktır. Kişinin "Allah" dediği için ölüme mahkum edileceği bir zamanda gelecektir" diye cevap vermiştir. Devamında"ALLAH, ONUN ETRAFINDA HİÇBİR ŞEYDEN KORKMAYAN VE HİÇBİR MENFAAT İÇİN SEVİNMEYEN BİR TOPLULUK MEYDANA GETİRECEKTİR". (Sıddık Rasan Han, el-İzan, s.128)
Hz. Mehdi’nin cemaatindeki gençler çok yiğit kişiler olacaktır, Allah onlara hep zafer nasip edecektir:
(Hz. Mehdi (as)'ın) Dostları yiğit, şecaatli, salih, imanlı kişilerdir, ona itaatte gayretlidirler. Nereye ve hangi işe yönelseler mutlaka zafere ulaşırlar... (Bihar’ul- Envar, c.52, s.279 ve c.53, s.12. İkmal’ud- Din, c.2, s. 367)

Kuran’ın matematiksel mucizeleri: Kuantum fiziği

Kuran’ın matematiksel mucizeleri: Kuantum fiziği
Din bilime yol gösterir, bilim adamları Allah'ın ilhamıyla Allah'ın kanunlarını keşfederler.

Elimden geldiğince kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’in mucize yönlerini sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Bugün sizlerle paylaşmak istediğim konu Ömer Çelakıl’ın “Kuran-ı Kerim’de Evrenin Yapıtaşları” isimli kitabından alınmıştır.
Kuran-ı Kerim'in indirildiği çağda,kuantum fiziği ve atomaltı parçacıklar bilinmiyordu. Fakat Kuran-ı Kerim gerek işaret ettiğibilimsel bilgiler, gerekse harf dizilimleri açısından geçmiş ve gelecek tüm bilimleri kapsayan işaretler içermektedir. Bunun bir başka örneği de Kehf Suresi'nin 37 ve 39. ayetlerde görülmekte; evrenimizi oluşturan bu temel parçacıkların isimlerine ve ağırlıklarına işaret eden bir mucize yer almaktadır.
"Nötron" kelimesini oluşturan harfler (Arapça Nun-Te-Re-Nun harfleri), tüm Kur'an-ı Kerim'de baştan sona sadece iki ayette geçmektedir. Bunlardan birisi 18:39 no'luayettir ve "nötron kütlesi = 1839 me" olarak ifade edilmektedir.
Görüldüğü üzere, Kehf Suresi'nin 39. ayetinde hem nötron ismine hem de ayet numarasıyla nötronun ağırlığına açıkça işaret edilmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.) Diğer binlerce ayette bu harfler yan yana gelmemekte, tam 18:39 numaralı ayette "nötron" kelimesi ortaya çıkmaktadır.
Aynı durum "Proton" için de geçerlidir. Proton kelimesini oluşturan harfler (Arapça Be-Re-Te-Nun harfleri) Kuran'ı Kerimde nötrona oranla daha fazla sayıda geçmektedir. Ancak Kehf Suresi'nin 37. ayetinde, yani 18:37no'lu ayette, proton kelimesini oluşturan harfler soldan sağa yan yana gelmektedir. Proton'nun kütlesi ise "1836-1837 me arasındadır" ve "1837 me" olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla burada da ayetin numarası 18:37, protonun ağırlığı olan "1837 me"ye işaret etmektedir.
"Nötron" ve "Proton" kelimeleri Türkçe, İngilizce, Arapça ve farklı dillerde hemen hemen aynı şekilde yazılıp okunmaktadır. Atomları, zerreleri oluşturan bu parçacıklara Kuran'da işaret edilen bir başka ayet ise şöyledir:
... Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)

Bakın peygamberimiz ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi’yi nasıl anlatıyor

Bakın peygamberimiz ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi’yi nasıl anlatıyor
Hz. Mehdi tüm dünyaya son kez İslam'ı hakim edecek.

Şu anda ahir zamandayız, Hz. Mehdi çıktı ve görevde. Yanlız zaman çok zorlu olduğu için, bir yandan inkarcılar, bir yandan münafıklar saldırdığı için Hz. Mehdi gizleniyor ve ortaya çıkmıyor. Allah onu gözlerden gizlediği için onu göremiyoruz. Peygamberimiz Hz. Mehdi’nin çıkış alametlerinin hepsini bir ir saymış, dış görünüşünü de çok detaylı tarif etmiş. Bugün sizlerle Hz. Mehdi’nin dış görünüşünü bildirenhadisleri paylaşmak istiyorum:
Hz. Mehdi’nin yüzü:
[HZ. MEHDİ]  BENİM NESLİMDEN, KIRK YAŞIN ÇOCUĞUDUR, OĞLUDUR, YÜZÜ PARLAK İNCİ YILDIZ GİBİDİR. 1
Hz. Mehdi’nin cildi parlaktır:
Hz. Mehdi’nin yüzü altın-bronz bir metal gibi parlar. Öyle parlak ki neredeyse cildinin asıl rengi görünmeyecek.2
Hz. Mehdi geniş omuzlu olacak, kemik yapısı genç olacak:
(HZ. MEHDİ’NİN) OMUZ UCU KEMİĞİ MÜLAYİM, İRİ,...İKİ OMUZUNUN ARASI GENİŞTİR.3
Sağ Bacağında Siyah Bir İz Vardır:
(Hz. Mehdi'nin) Sağ bacağında SİYAH BİR İZ VARDIR.4
Alnında Bir Ben Vardır:
Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır veya Cafer-i Sadık aleyhisselam (tereddüt raviden kaynaklanıyor). Şöyle buyurdu: "Ey Ebu Muhammed! Kaim'in iki alâmeti (veya alâmetleri) vardır. BAŞINDA BİR BEN ve bir iz vardır ve iki kürek kemiğinin arasında bir ben vardır. Sol kürek kemiğinin sol alt tarafında bir yaprak vardır, tıpkı mersin yaprağı gibi.5
 
Alnında Bir İz (Yara İzi) Vardır:
Humrân bin A'yân der ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam'a şöyle arzettim: ... ALNINDA İZ VARDIR, yüzünde ise ben.6
 
Çekik Gözlüdür:
Humrân bin A'yân der ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam'a şöyle arzettim: ... Hz. Mehdi'nin GÖZLERİ ÇEKİKTİR, ...7
Sırtında Yaprak Şeklinde Bir Ben Vardır:
Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır veya Cafer-i Sadık aleyhisselam (tereddüt raviden kaynaklanıyor). Şöyle buyurdu: "... iki kürek kemiğinin arasında bir ben vardır. SOL KÜREK KEMİĞİNİN SOL ALT TARAFINDAN BİR YAPRAK VARDIR, tıpkı mersin yaprağı gibi."8
Burada kastedilen, yaprak gibi kenarları olan ben, ten rengi olacağı, fakat zeminden yüksekte kenarlıklı bir ben olduğu ve yapısıyla yaprağı andıran, solmuş yaprak renginde bir ben olacağı anlaşılmaktadır. Bütün bu hadisler Hz. Mehdi’yi anlatan yüzlerce hadisin yalnızca bir kısmıdır ve Hz. Mehdi gelmeyecek diyenlere verilecek en güzel cevaptır.
Kaynaklar:
1.      Risale-i Mehdiyye al-i resul (r.a.) Ebu’l- Hasan Nureddin Ali b. Sultan Muhammed Ali El-Kani
2.      (Bihar-ül Envar, Cilt 13, Sayfa: 263)
3.      (Bihar :Cilt:13 Sayfa 8,9,10,11,109,110,112,115,118,119,125,167 ve Yenabi-ul Meveddet Cilt:3 Sayfa:407 ve İsbat-ul Huda Cilt:3 Sayfa 593 ve Şerhi Neçhul Belağa(İbni Ebil Hadid) Cilt:1 Sayfa 281,282 ve En Necm-us Sağıb Cilt:1 Sayfa 279 ve El Fusulil Muhimme Sayfa:289-290 ve Elam-ul Veri: Cilt:2 Sayfa 294 ve Umdet-i uyun-i Sahib-ul Ahbar Cilt:2 Sayfa 499 ve Mucem-i Melahim-i Fiten Cilt :1 Sayfa:203-214 ve Cilt:3 Sayfa 76-80)
4.      (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 251)
5.      (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 253)
6.      (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 252)
7.      (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 252)
8.      (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 253)

Dünyada yaşanan terörü dinle bağdaştıramazsınız!

Dünyada yaşanan terörü dinle bağdaştıramazsınız!
Dindar bir insan asla terörist olamaz, masum bir insanın canını alamaz.

Kiliselere, havralara, camilere düzenlenen bombalı saldırılar, Amerika’da ikiz kullere yapılan saldırılar, haince pusu kurularak öldürülen insanların yanında kasıtlıca bırakılan yalan kanıtlar, bütün bu suçları dindar insanlar işlemiş gibi gösterme çabaları, Radikalİslamcılar, Siyonistler, dindar Hıristiyanlar yapmış gibi basına yansıtmalar…Oysa gerçekten dindar bir insan asla terör eylemine karışamaz, asla masum bir insanı öldüremez. Asla masum birçok insanın toplu ölümüne neden olacak eylemler düzenleyemez. Dolayısıyla dünyada yaşanan terörü ne İslam’la ne Musevilikle ne de Hıristiyanlıkla bağdaştıramazsınız.
Son din olan İslam sevgi, barış, merhamet dinidir. Bu dine uyan her insan Allah sevgisiyle ve Allah korkusuyla doludur.  Adaleti emreder, masum insanların haklarını korur, ırk, soy, cinsiyet ayrımı yapmaz. Allah Kuran’da insanlar arasındaki üstünlüğü belirleyen tek özelliğin iman olduğunu şöyle bildirir:
“Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.”(Hucurat Suresi, 13)
Dünyadaki terörist eylemler ise Kuran tarafından kesinlikle kınanır. Bu eylemleri yapanlar Müslüman olduklarını iddia etseler de, bu cinayetlere “İslami terör” denemez. Bu gibi zulümlerin arka planında maddi çıkarlar ya da cehalet yatar.
Allah Kuran’da masum insanların öldürülmesini, bozgunculuğu, yeryüzünde fesat çıkarmayı kesin olarak haram kılmıştır. Tek bir masum insanı öldüren bütün dünyadaki insanları öldürmüş gibi olur:
“…Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur...”(Maide Suresi, 32)
"Allah, bozgunculuğu sevmez".(Bakara Suresi, 205)
Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere 'tecavüz ve haksızlıkta bulunanların' aleyhinedir. İşte bunlara acıklı bir azab vardır.(Şura Suresi, 42)
Çok açıktır ki, kötülüğe kötülükle karşılık vermek insanları hiçbir sonuca ulaştırmaz. Bu, ancak felaketlere, masum insanların zarar görmelerine, huzursuzluğa, kan dökülmesine neden olur ve hiçbir insan böyle bir ortamda yaşamak istemez. İnsanın ruhu ferahlıktan, barıştan, sevgiden, şefkatten, merhametten zevk alır. Nitekim Allah bize ayetlerde bunun gibi güzel ahlak özelliklerini haber vermektedir:
“İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir.”(Fussilet Suresi, 34)
Terör ise dinin zıttıdır; acımasızdır, kan dökmek, öldürmek, acı çektirmek ister. Dolayısıyla bir terör eylemine fail ararken, kaynağı dindarlıkta değil, dinsizlikte aramak gerekir. Olayın kökenini, faşist, komünist, ırkçı, materyalist düşüncedeki insanlarda aramak gerekir. Teröristlerin hangi ismi taşıdığı, kimliğinde ne yazdığı önemli değildir. Terörist, Allah'tan korkmayan, tek amacı kan dökmek ve acı çektirmek olan bir canidir. Bu nedenle, "İslami terör", "Yahudi terörü", "Hıristiyan terörü" son derece hatalı kavramlardır. Çünkü İslam dininde, Hıristiyanlıkta ve Musevilikte hiçbir şekilde teröre yer yoktur. Aksine, İslam'a göre "terör" olarak adlandırdığımız eylemler (yani masum insanlara karşı işlenen cinayetler), büyük birer suçtur ve Müslümanlar bu eylemleri engellemek, yeryüzüne barış, huzur ve adalet getirmekle sorumludurlar.

Hücrelerimizin taşıdığı bilgiler, muazzam bir detay, sırlarla dolu bir dünya!

Hücrelerimizin taşıdığı bilgiler, muazzam bir detay, sırlarla dolu bir dünya!
İnsan bedeni o kadar eşsiz ki, nereye bakarsanız bakın inanılmaz detaylarla karşılaşıyorsunuz. Kalbe bakıyorum, doğduğum andan öleceğim ana kadar bir salise bile ara vermeden çalışıyor, böbreklerim hiç durmadan kanımı temizliyor, beynim vücudumun bütün organlarını bir saniye bile ara vermeden kontrol ediyor. Nefes alıp verirken, hava akciğerlerime dolarken hiç hesap yapmıyorum, sadece nefes alıyorum o kadar. Bütün bunlar olurken, kendi vücudumda milyonlarca detay ard arda gerçekleşirken ben bütün bu olanlardan habersiz gazetemi okumaya, televizyonumu seyretmeye, yemeğimi yemeye devam ediyorum! Ve bütün bu olaylar gerçekleşirken kolumu bile kıpırdatmıyorum!
Ya vücudumuzda yer alan 100 trilyon hücrenin bilgi taşımasına ne demeli? Tüm hücreler bilgi taşırlar. Ünlü bir moleküler biyolog olan Profesör Michael Denton, hücrenin nasıl bir yapıya sahip olduğunu anlatmak için şöyle bir benzetme yapar:
“Moleküler biyoloji tarafından ortaya çıkarılan yaşam gerçeğini kavrayabilmek için, bir hücreyi yaklaşık bin milyon kez büyütmemiz gerekir. Bu durumda hücre, New York ya da Londra gibi büyük bir şehri kaplayacak boyutta dev bir uzay gemisine benzeyecektir. Hücrenin yakınına gelip onu incelediğimizde, üzerindeki milyonlarca küçük kapıyla karşılaşırız. Ve eğer bu kapıların herhangi birinden içeri girersek, olağanüstü bir teknoloji ve bizi şaşkınlığa düşürecek bir komplekslikle yüzyüze geliriz” (Denton, 1985).
Bedendeki her atom adeta yüksek bir bilinçle donatılmış gibidir. Tüm bilgi insanın hücrelerinde mevcuttur. Bunlar insanların hayatları ile ilgili bütün ayrıntıları içeren kitapların bulunduğu eşsiz bir kütüphaneler gibidir. Bu kütüphaneler içinde sınırsız sörf yapabildiğimiz internet kütüphaneleri ve film arşivleri gibidir..
“.. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır." [Sebe Suresi, 3.ayet]

25 Ağustos 2013 Pazar

Aldatmaca uzmanı Portia Örümcekleri!

Aldatmaca uzmanı Portia Örümcekleri!
Taklit ustası Portia örümcekleri

Örümcekler yaptıkları muhteşem ağlarla,avlanma taktikleriyle insanları oldukça şaşırtıyor. Öyle simetrik ve mükemmel bir ağla karşılaşıyorsunuz ve bir de bunu yapan küçücük örümceğe bakıyorsunuz ve şaşıp kalıyorsunuz. Belli ki ilhamla hareket ediyor diyorsunuz, yoksa küçücük hayvan böyle milimetrik bir ağı nasıl yapsın?
Çoğu insan örümcekleri sadece, avlanmak için ağ kuran hayvanlar olarak bilir. Bu eksik bir bilgidir çünkü birer mimarlık ve mühendislik harikası olan bu ağlar, örümceklerin avlanmak için kullandıkları tek yöntem değildir. Örümcekler, ağ örmenin yanısıra avlanmak için son derece şaşırtıcı taktikler de kullanırlar.
Portia Fimbriata örümceği diğer pek çok örümceğin aksine hem ağ kurarak, hem de kendi ağından uzağa giderek avlanır. Portia'nın başka bir özelliği de böcekler yerine kendi türdeşlerini yiyecek olarak tercih etmesidir. Bu nedenle Portia'nın ağ sahası genellikle diğer örümceklerin ağlarıdır. Bunu yaparken son derece ilginç bir taktik izler.
Genelde rüzgar eserken ya da bir böcek ağdan kurtulmaya çalışırken Portia ağın üzerine yerleşir. Çünkü bu sırada oluşan titreşimler sayesinde kendini farkettirmeden ağa gizlice yerleşebilir. Görünüşte rüzgarda ağa takılmış bir bitki parçasını andırır. Avı gördüğünde telaş içinde atlayan diğer örümceklerin aksine Portia son derece yavaş bir yürüyüşe sahiptir. Ağa yerleştikten sonra tuzağa düşen bir böcek gibi bacaklarını yavaşça sallayıp ağa takılmış böcek taklidi yapar. Bu titreşime aldanan ağ sahibi yaklaşırken, Portia ağın üstünde pusuda beklemektedir.

Portia örümcekleri kendi türdeşlerinin de taklidini yaparak onları kandırırlar. Örneğin kıvrık bir yaprağın içinde yaşayan Portia, Euryattus örümceğinin çiftleşme hareketini taklit ederler. Kıvrık bir yaprağın üstüne yerleşen Portia, Euryattus'un erkeği gibi davranmaya başlar. Bu kandırmayaca aldanan dişi örümcek yuvasının dışına çıkar.
Portia değişik örümceklerin sinyallerini nasıl taklit edebilmektedir ve neden böyle farklı bir avlanma şekli seçmiştir sizce? Bir örümceğin "taklit yeteneğine" sahip olduğunu ve bunun için de böyle ilginç bir avlanma şekli seçtiğini öne sürmek hiç de akılcı olmayacaktır. Örümcek Allah tarafından bu şekilde yaratıldığı için taklit yaparak avlanmaktadır.

Küçücük bir sinekkuşu bu kadar karmaşık işlemleri nasıl yapabiliyor?

Küçücük bir sinekkuşu bu kadar karmaşık işlemleri nasıl yapabiliyor?
En küçük göçmen kuş: Sinek kuşu

‘Journal of Current Biology’ dergisinde yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, havada sabit durarak beslenen sinekkuşlarının ne zaman ve hangi çiçeklerden nektar aldıklarını hatırlayabildikleri belirlendi. İnsandan 7000 kat daha küçük bir beyne sahip olan sinekkuşu nasıl bu kadar akılcı ve karmaşık işlemler yapabiliyor?
Araştırma Kanada'nın Rocheuses dağlarında, 3 tane erkek sinekkuşunun, 8 tane yapay çiçekten beslenme zamanları incelenerek yapıldı. Bilimadamları 8 yapay çiçekten 4'üne 10 dakika arayla, diğer 4'üne ise 20 dakika arayla nektar koydu. Sinekkuşlarının, 10 dakika arayla nektar konulan çiçeklere 10 dakika sonra, 20 dakika arayla nektar konulanlaraysa, 20 dakika sonra geldikleri gözlemlendi.
Yani bu kuşlar hem ne zaman ve hangi çiçekten nektar aldıklarını hafızada tutabiliyor, hem de bir daha ne zaman gelmesi gerektiğini bilip, zamanı da hesaplayabiliyor. Bu kadar işlemi aynı anda minicik bedeninin minicik beyninde yapabiliyor bu kuş...
En küçük göçmen kuş olarak bilinen sinekkuşları, yaklaşık 3.2 gr ağırlığındadır.Her yıl 6.000 km'den fazla yol kateden sinekkuşlarının, bu yolu katedebilmek için güçlerini çok akılcı kullanmaları gerekmektedir. Kanada'nın Alberta eyaletindeki Lethbridge Üniversitesi'nden Profesör Andrew Hurly “Bu yeteneğin Kanada ve Meksika arasında 1500 km yolu uçabilmek için güçlerinden tasarruf etmeleri gereğine bağlı olabileceğini, çiçeklere nektar kalmadığında gelselerdi çok enerji kaybedeceklerini'' ifade etmiştir.
Profesör Andrew Hurly ayrıca ''araştırmanın, bu hayvanların sandığımızdan daha iyi bir hafızaya sahip olduklarını ve karmaşık işleri yapmak için büyük bir beyne sahip olmaya gerek olmadığını gösterdiğini'' belirtmiş, ''Bu kuş, bizimkinden 7 bin kat küçük bir beyinle, yere ve zamana ilişkin bilgileri birleştirebiliyor, bu da çok karmaşık bir olay'' demiştir.
Sinekkuşunun minik beyinde bu işlemlerin hesaplanabiliyor olması ve kuşun enerjisini tasarruflu kullanacak şekilde özelliklere sahip olması onun yaratılışından ötürü gelir ancak. Ne kuş kendisi bunu geliştiremez, ne de başkası bunu kuşa öğretemez.