12 Mart 2015 Perşembe

Tevrat, Moşiyah ve dua…


Tevrat, Moşiyah ve dua…
Ahir zamanda insanlar Moşiyah'ın (Mehdi) çevresinde toplanacaklar

"Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?” diyor Allah bir ayetinde… Gerçekten de insanın Allah’tan başka sığınacak kimsesi yok, dua edecek, yardım isteyecek kimsesi yok. İnsanın duasından başka neyi var? Tabii ki Allah’a yalvaracak,  tabii ki Allah’a sığınacak. Allah insanları Kuran’da sürekli duaya şu ayetiyle çağırıyor:
Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma. (Araf Suresi, 205)
Tevrat’ta da çok güzel dua ile ilgili sözler var. Bildiğiniz gibi Museviler’de ahir zamanda çıkacak Hz. Mehdi (Moşiyah)’ın çıkması için her gün içli içli, yalvara yalvara dua ediyorlar. Musevi kaynaklarına göre Moşiyah’ın geliş vakti 1999- 2012’dir. Musevi takvimine göre vakit tamam. Tevrat’taki alametlerinin tamamı çıktı. Dolayısıyla Musevilerin, Allah’a Moşiyah’ın çıkışı için dua etmeleri, yalvarmaları en önemli vazifeleri şu an.Allah, Moşiyah’ın çıkmasını istiyor, Hz. Mehdi’nin çıkmasını istiyor. Çünkü kurtuluş buna bağlı. Bu Tevrat’ta çok önemli bir husus olarak geçiyor. Hadislerde çok önemli bir husus olarak geçiyor. Allah dünyayı Moşiyah-Mehdi’ye göre dizayn ediyor şu an. Bu yüzden Musevilerin dua örtülerini örtüp, “Ya Rabbi! Bize Moşiyah’ı gönder” diyerek sürekli dua etmeleri gerek. Tevrat’ta dua ederek Allah’a yönelmeye çok dikkat çekiliyor:
Rab Kendisi'ne yakaran, içtenlikle yakaran herkese yakındır. Dileğini yerine getirir Kendisi'nden korkanların, feryatlarını işitir, onları kurtarır.Rab korur Kendisi'ni seven herkesi... (Mezmurlar, 145:18-20
... Rab'be yalvarmak, herşeye egemen Rab'be yönelmek için hemen yola çıkalım... (Zekeriya, 8:21)
İlkbaharda Rab'den yağmur dileyin. O'dur yağmur bulutlarını oluşturan... (Zekeriya, 10:1)
Soluğum tükenince Seni andım, ya Rab, duam Sana... (Yunus, 2:7)
Bunun üzerine yüzümü Rab Allah'a çevirdim. Duayla, yakarışla, oruçla O'na yalvardım; çul kuşanıp külde oturdum. Rab Allah'ıma dua edip günahlarımızı açıkça kabul ettim. Şöyle dedim: "Ya Rab, Kendisi'ni sevenlerle, buyruklarına uyanlarla yaptığı antlaşmaya bağlı kalan, sürekli sevgi gösteren yüce ve görkemli Allah! (Daniel, 9:3-4)
… Gece İlahi söyler, dua ederim yaşamımın Allah'ına. (Mezmurlar, 42:8)
Dua ettiğinde Allah ondan hoşnut kalır, o da Allah'ın yüzünü görüp sevinir. Allah onun durumunu düzeltir. (Eyüp, 33:26)
... "Allah'ım, ellerime güç ver" diye dua ettim. (Nehemya, 6:9)
... Durmadan dua etsinler... (Mezmurlar, 72:15)
Yüksek sesle yakarıyorum Rab'be, yüksek sesle Rab'be yalvarıyorum... Sana haykırıyorum, ya Rab:"Sığınağım, yaşadığımız bu dünyada nasibim Sensin" diyorum. (Mezmurlar, 142:1, 5)
... Alçakgönüllülüğü takınır, Bana yönelip dua eder, kötü yollarından dönerse... günahlarını bağışlayıp ülkelerini sağlığa kavuşturacağım. (2. Tarihler, 7:14)
... Biz Allah'ımıza dua ettik... (Nehemya, 4:9)
Halk şöyle dua etti: "Tek Rab Sensin. Gökleri, göklerin göklerini, bütün gök cisimlerini, yeryüzünü ve içindeki her şeyi, denizleri ve içlerindeki her şeyi Sen yarattın. Hepsine Sen can verdin. Bütün gök cisimleri Sana tapınır." (Nehemya 9:6)
Dünyayı yaratan, yerini alsın diye ona biçim veren, adı Rab olan şöyle diyor: "Bana yakar da seni yanıtlayayım; bilmediğin büyük, akıl almaz şeyleri Sana bildireyim." (Yeremya, 33:2-3)
Yüksek sesle yakarıyorum Rab'be, yüksek sesle Rab'be yalvarıyorum… Bunalıma düştüğümde, gideceğim yolu Sen bilirsin. Tuzak kurdular yürüdüğüm yola… Sana haykırıyorum, ya Rab: "Sığınağım, yaşadığımız bu dünyada nasibim Sensin" diyorum.
"Haykırışıma kulak ver, çünkü çok çaresizim; kurtar beni ardıma düşenlerden, çünkü benden güçlüler." (Mezmurlar, 142:1-6)
How I love to meditate in Your Law!

Peygamberimizin hayvan sevgisi nasıldı – 2


Peygamberimizin hayvan sevgisi nasıldı – 2
Allah tüm müminleri peygamberimizin güzel ahlakıyla ahlaklandırsın.

Kadın nefreti yobazlarda, hayvan nefreti yobazlarda. Bağnazlar hayvanları kendi kafalarınca lanetlemiş, birçok hadis uydurmuşlar. Oysa Allah Kuran’da hayvanların yaratılışından bahseder ve müminleri bu muhteşem yaratılış örnekleri konusunda düşünmeye çağırır. Hayvanlar bir güzellik olarak Allah tarafından çeşit çeşit yaratılmışlardır. Müminlerin kalpleri bu hayvanlara baktığında Allah sevgisiyle dolar. Peygamberimizde hayvanlara karşı son derece sevgi doluydu. Şimdi peygamberimizin hayvan sevgisine örnekler verelim.
Peygamberimiz’in Anne Köpek ve Yavrularına Şefkati:
Peygamberimiz savaş sırasında, on bin kişilik ordusuyla ilerlerken, yolları üzerinde yeni doğum yapmış dişi bir köpekle yavrularını görür. Efendimiz Suraka oğlu Cuayl'i çağırarak emir verir. “Anneyle yavrularının önünde duracak ve ordunun tamamı geçinceye kadar onlara nöbetçilik edip, ezilmekten koruyacaksın.”  (eş-ŞÂMÎ, Sübülü'l-hüda ve'r-reşâd, VII, 51) Peygamberimiz’in şefkatiyle dişi köpekle yavrularını rahatsız etmemek için on bin kişilik ordu istikametini değiştirmiştir.
Peygamberimiz’in Hayvan Sevgisini Gösteren Bir İfadesi, “Tüm Köpeklerin Canı Muhteremdir”
"Yalnız faydalı olan köpekler değil, zararı olmadığı, saldırgan ve yırtıcılığa soyunmadığı sürece bütün köpeklerin canı muhteremdir, dokunulamaz."  (Haşyetu'l-Beycermî Ala'l-Menhec-el-Mektebetu'ş-Şamile, I/474)
Peygamberimiz’in Kedisi “Müezza”:
Peygamberimiz’in kedisinin ismi Müezza’dır. Peygamberimiz, kedisi Müezza'yı o kadar çok severdi ki, Müezza bir gün sedirde oturan Peygamberimiz’in giysisinin ucunda uyuyakalınca, kediye kıyamayan Peygamberimiz, giysisini keserek sedirden kalkmayı tercih etmiştir.
Ek Bilgi: Peygamberimiz’den hadisler aktaran Ebu Hureyre’nin anlamı “kedi babası”dır.
Peygamberimiz’in Anne Kuş ve Yavrularına Şefkati:
“Allah'ın Resulüyle birlikte idik. Yanında iki yavrusu bulunan serçe biçiminde bir kuşa rastladık. Yavruları yakalayıverdik. Bunun üzerine anneleri, feryat ederek kanatlarını çırpmaya başladı Hz. Resulullah dönüp de yaptığımızı görünce: 'Bunu yavrusundan kim ayırdı? Yavrularını iade edin (yerine koyun)’ dedi. Biz de onları serbest bıraktık.”  (Ebu Davud, "Edeb", 163-164)
Keçinin Yavrusu:
Peygamberimiz, bir keçiyi sağan adama uğradığında ona şunları söylemiştir: "Sağdığında yavrusu için de süt bırak."  (Mecmua'z-Zevaid, 8:196)
Aç Bırakılan Deve ve Sahibi
Peygamberimiz Medineli Müslümanlardan birinin bağında bir devenin açlıktan bağırdığını görmüş bundan rahatsız olmuştu. Devenin yanına gelerek onu okşamış ve sahibinin kim olduğunu sormuş ve öğrenmişti. Sonra da: “Hayvanlara gösterdiğiniz muamelede Allah’tan korkmuyor musunuz?”  (Ebû Davud, "Cihad", 44) buyurarak devenin sahibini uyarmıştı. Başka bir hadiste ise Peygamberimiz: “Konuşamayan bu hayvanlar hakkında Allah’tan korkun!” (Ebû Dâvûd, Cihâd, 44/2548) buyurmuştur.
Uyuyan Ceylan:
Peygamberimiz, bir sefer esnasında sıcak bir gölgede kıvrılıp uyumakta olan bir ceylan görmüştü de, bir sahabisine, herkes geçinceye kadar orada bekleyip kimseye hayvanı rahatsız ettirmemesini emretmişti.  (Muvatta, Hacc, 79; Nesâî, Hacc, 78)
Yüzü Dağlanmış Merkep:
Hazret-i Peygamber, bir gün yolda yüzü dağlanmış bir merkep gördü ve: “Allah’ın laneti onu dağlayanların üzerine olsun!”  (Müslim, Libâs, 107) buyurdu. İşaret olarak yapılan dağlamanın, hayvanların acı vermeyecek yerlerine uygulanmasını tavsiye etti.
Peygamberimizin kadınlara gösterdiği şefkat, yanındaki sahabelere gösterdiği şefkat, hayvanlara gösterdiği sevgi ve merhamet tüm müminlere örnektir. Kuran ahlakına uyan müminin kalbi tüm yaratılmışlara karşı sevgi dolu olur, tavırlarında asalet, merhamet ve şefkat olur.
Yazımın ilk bölümünü bu linkten okuyabilirsiniz:

Ben Rabbime tevekkül ettim, son dönüş O’nadır…


Ben Rabbime tevekkül ettim, son dönüş O’nadır…
Tevekkül bir saniye bile unutulmaması gereken dünyadaki en büyük nimetlerdendir.

Bu aralar hep tevekkül ve Allah’a teslimiyet konularında yazıyorum. Çünkü biliyorum ki tevekkül insanın adeta can damarı gibi. Allah bize şah damarımızdan daha yakın. Yaşadığımız her olay, ama her olay, ağzımızdan çıkan her söz, insanların ağzından çıkan her söz Allah’ın kontrolünde. İnsanların kendilerine ait bir güçleri yok. Hepsi kaderlerini yaşıyor, hepsi kaderlerinde daha onlar doğmadan kendileri için belirlenen adımları atıyor. Bu adımlar hiçbir zaman şaşmıyor, aksamıyor, ertelenmiyor. İnsanlar saniyesi saniyesine Allah tarafından çok hikmetli ve hayırla dolu imtihanlara tabi tutuluyor.
Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık. (Kamer Suresi, 49)
Eğer olayları, söylenen sözleri, size yapılan hareketleri insanlara değil de Allah’a verirsek, daha derin düşünüp “Allah bana ne söylemek istiyor, Allah beni nasıl eğitiyor, Allah burada nasıl davranmamı istiyor” dersek o zaman Kuran’la düşünmüş ve temiz bir akılla hareket etmiş oluruz. O zaman olaylar karşısında tevekkül edip, Kuran ahlakıyla güzel tavırlar sergileyebiliriz. Herşeyden önemlisi başımıza gelen imtihanlar sonucunda Allah’ın razı olacağı şekilde davranabiliriz.
Ama yaşadığımız olayları, terslikleri insanlara verip, haksızlığa uğradığımızı, yanlış anlaşıldığımızı, hak etmediğimiz tavırlarla karşılaştığımızı düşünürsek o zaman şeytan daha da üzerimize çöker. Kuran’la düşünülmediği için ve tevekkül edilmediği için kalbimiz sıkıldıkça sıkılır, daraldıkça daralır. Bütün olayların Allah’ın kontrolünde olduğu unutulduğunda insanda son derece zahir bir bakış açısı gelişir. Sıkıntı ve gerginlik o insanı boğar. İnsan böylece sadece kendisine acı çektirir. Şeytan ise mümini üzmekten, sıkıntıya sokmaktan müthiş zevk alır. Ve mümini her ne pahasına olursa olsun Kuran’ın yolundan ayırmak ister. Mümin üzülürse şeytan bir köşede sevinç çığlıkları atar. Bu yüzden müminin daima Kuran’la düşünmesi, Kuran’a göre hareket etmesi, insanlara benlik vermeyi mutlaka bırakması ve tevekkül etmesi gerekir.
Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. (Enfal Suresi, 2)
De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)
Ayette Allah’ın bildirdiği gibi insanlara yalnızca Allah’ın dilediği imtihan isabet eder. Allah’ın dilemediği hiçbir şey olmaz. Mümin başına gelen imtihanı her zaman, ama her zaman hayırla ve güzellikle karşılar. Tıpkı Hz. Yusuf’un kuyuya tek başına atılırken, yine Hz. Yusuf’un yıllarca zindanda kalırken, Hz. Musa bir anda öfkesine yenilip adam öldürürken, Hz. İsa kendisini öldürmek için insanlar toplanırken yaptıkları gibi. Peygamberlerin başına gelen zorlu imtihanları düşünün. Onlar hiçbir zaman Allah’a isyan etmediler, daima kaderlerinde olana boyun eğip, çok güzel bir tevekkülle tevekkül ettiler, hep sabrettiler. Böylece Allah onları olgunlaştırdı, nefislerini eğitti ve onlara derin iman nasip etti.
Müslüman da ne yapıp edip tevekkülünü geliştirecek, şirk koşmayacak, Allah’tan gelen her şeyden razı olacak, her imtihanı güzel karşılayacak. Bu konuda asla taviz vermeyecek. Kaderini yaşadığını bilecek. Asla şikâyet etmeyecek, üzülmeyecek, böylesine zayıf bir imanı kendisine asla yakıştırmayacak.
Mümin gönlünü sadece Allah’a bağlayacak, Allah’ın ipine sımsıkı yapışacak ve O’nu asla bırakmayacak ve her seferinde “Rabbim bunda kimbilir ne kadar güzel hayırlar var, bu imtihanımın hikmetini anlamamı nasip et, her seferinde Senin razı olacağın adımları atmamı bana ilham et, beni utandırma, beni yanıltma, beni bağışla, Sen benim Rabbimsin, ben yalnızca Sana sığınıyorum” diyecek…
"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" (Hud Suresi, 56)
Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)a tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O'nun haberdar olması yeter. (Furkan Suresi, 58)
…de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka İlah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur."(Tevbe Suresi, 129)

Bir Kuran mucizesi paylaşalım: Gece hareketliliğin azalması…


Bir Kuran mucizesi paylaşalım: Gece hareketliliğin azalması…
Gece olması insanlar için çok büyük nimettir, bir dinlenme vaktidir.

Bu, Allah'ın kitabı şüphesiz hak olarak indirmesindendir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içindedirler. (Bakara Suresi, 176)
Allah Kuran’ı hak olarak indirmiştir. İçinde hiçbir çelişki, hiçbir çarpıklık, hiçbir tutarsızlık yoktur. Bu durum kuşkusuz Müslümanlar için çok büyük nimettir. Çünkü bildiğiniz gibi hem İncil hemde Tevrat değiştirilmiş, Kuran’ın tek bir harfine bile dokunulmamıştır. Kuran Allah’ın koruması altında olan bir kutsal kitaptır. İçindekimucizeler de müminlerin imanlarının artmasına ve Allah’a daha çok bağlanmalarına vesile olur. Bugün size yine bir Kuran mucizesinden bahsetmek istiyorum. Allah ayetinde şöyle buyuruyor.
... Geceyi bir sükun (dinlenme), Güneş ve Ay'ı bir hesap (ile) kıldı... (Enam Suresi, 96)
Yukarıdaki ayette geçen Arapça "sekenen" kelimesi, "sükun, dinme, istirahata çekilme vakti, mola vakti" anlamlarına gelir. Allah'ın Kuran'da dikkat çektiği gibi, gece insanlar için dinlenme sürecidir. Geceleri vücutta salgılanan melatonin hormonu insanı uykuya hazırlar. Bu hormon insanın fiziki hareketlerini yavaşlatan, uykulu ve bitkin yapan; ruh halini dinginleştiren doğal bir sakinleştiricidir. Uyku boyunca kalp atışları ve nefes alıp-verme ritmi yavaşlar, kan basıncı düşer. Sabah olduğunda ise bu hormonun üretimi durur ve vücut uyanmak üzere uyarılır.
Uyku, aynı zamanda vücuda kasların ve diğer dokuların tamir olması, yaşlanan veya ölen hücrelerin yenilenmesi için de imkân sağlar. Uyku esnasında enerji tüketimi azaldığı için, gece boyunca vücutta enerji depolanır. Ayrıca bağışıklık sistemi için önemli bazı kimyasallar ve büyüme hormonu da uyku esnasında salgılanır.
Bu nedenle kişi yeteri kadar uyumadığı takdirde, bu durumdan bağışıklık sistemi derhal etkilenir ve vücut hastalıklara daha açık hale gelir. Bir kimse iki gece uyumadığında konsantrasyonu zorlaşır, dikkati azalır, hata yapma oranı artar. Kişi üç gün uyumazsa halisünasyon görmeye başlar ve mantıklı düşünemez hale gelir.
Gece vakti insanlar için olduğu kadar diğer canlılar için de bir dinlenme vaktidir. Allah'ın "gecenin bir sükun kılınması" ayetiyle haber verdiği bu durum, çıplak gözle tespiti mümkün olmayan önemli bir gerçeğe işaret eder: Yeryüzünde gündüz gerçekleşen pek çok faaliyet, gece boyunca yavaşlar, dinlenmeye geçer. Örneğin bitkilerde Güneş'in doğmasıyla birlikte, yaprakta terleme ve buna bağlı olarak fotosentez artmaya başlar. Öğleden sonra ise bu olay tersine döner; yani fotosentez yavaşlar, solunum artar, çünkü sıcaklığın artmasıyla birlikte terleme de hızlanır. Geceleyin ise sıcaklığın azalmasıyla birlikte terleme yavaşlar ve bitki rahatlar. Eğer geceyi sadece bir gün bile yaşamasak, bitkilerin çoğu ölürdü. Bu bakımdan gece, aynı insanlar için olduğu gibi, bitkiler için de bir dinlenme ve dinçleşme anlamına gelir.
Geceleri moleküler düzeyde de hareketlilik azalmaktadır. Gündüzleri Güneş'in yaydığı radyasyon, Dünya'nın atmosferindeki atom ve molekülleri hareketlendirerek onların daha yüksek enerji seviyelerine ulaşmalarına sebep olur. Karanlık çöktükçe, atom ve moleküller daha düşük enerji seviyelerine iner ve radyasyon yaymaya başlarlar.
Kuran'da Enam Suresi'nin 96. ayetiyle yukarıda bahsettiğimiz bu bilimsel bilgilere işaret ediliyor olması muhtemeldir ve bu da Kuran'ın sayısız mucizesinden bir diğeridir. Tabii en doğrusunu Allah bilir.

Peygamberimizin hayvan sevgisi nasıldı-1


Peygamberimizin hayvan sevgisi nasıldı-1
Peygamberimiz hayvanları çok seviyordu.

Son yazdığım yazılarımda yobazların nasıluydurma hadislerle hayvanları kötülediklerini, insanlardan uzaklaştırmaya, hatta onları öldürmeyi makul göstermeye çalıştıklarından size bahsettim. Yobazların sevgisizliği, gaddarlığı, acımasızlığı hayvanlar konusunda da bu uydurma hadislerle ortaya çıkmıştır. Kuran’a göre hayvanlar sevilir, onlara şefkat gösterilir. Müminler hayvanlara bakıp onların ne kadar güzel yaratıldıklarını düşünüp Allah’a ham ederler. Kuran’da ayrıca hayvanların sürekli Allah’a secde ettikleri ve Allah’ı teşbih ettikleri bildirilir:
Görmedin mi ki, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah'a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azab hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar. (Hac Suresi, 18)
Yobazların hayvanları kötüleyen uydurma hadislerine karşılık peygamberimizin hayvan sevgisini ve hayvanlarla ilgili hadisleri paylaşmakta fayda var. Peygamberimiz hayvanlara zulmeden çirkin adetleri ortadan kaldırmıştır. Peygamberimiz tebliğ görevine başladığı sırada toplumdaki cehalet, hayvanlara olan muamelelerine de yansıyordu; canlı hayvanları ok atışlarında hedef dikerler, kendi hayvanlarını diğerlerinden ayırmak için kulak ve kuyruklarını keserler, hatta dağlarlardı. Çölde acıktıkları zaman canlı devenin hörgücünü yarıp bir parça yağ çıkararak ilgili yeri tekrar dikerlerdi.
Peygamberimiz, cahiliye toplumunun bu konudaki çirkin âdetlerini de tamamen ortadan kaldırdı.Hayvanların da merhamete muhtaç olduklarını öğretti. Hayvanlara zulmeden tüm uygulamalar Peygamberimiz tarafından durduruldu.
Peygamberimiz tarafından hayvanların aşırı çalıştırılmaları da yasaklandı. Yüzyıllardır devam eden hayvan sırtlarında karşılıklı oturarak saatlerce yapılan hitabet ve şiir törenleri yasaklandı. Sahiplerinin sadece gerçek ihtiyaç süreleri kadar hayvanlarına binmelerine izin verildi. Peygamberimiz: "Hayvanlarınızın sırtını minberler yerine koymayın. Şurası muhakkak ki tek başınıza güçlükle gidebileceğiniz bir yere sizi götürmeleri için Allah onları sizlere musahhar (hizmetçi) kıldı. Arzı da sizin (durma yeriniz) kıldı, öyleyse ihtiyaçlarınızı (duran hayvanının sırtında değil) arz üzerinde görün." Ebu Davud, Cihad 61, (2667) şeklinde uyarıda bulunmuştur.
Bir başka hadis ise şöyledir: “Hayvanlarınıza, onları yormadan güzelce binin ve (kullanmadığınız zaman da) güzel bir şekilde bırakıp istirahat ettirin! Onları, yollardaki ve sokaklardaki konuşmalarınız için kürsü edinmeyin (sırtlarında durup muhabbet etmeyin).”  (Ahmed, III, 439)
Peygamberimiz ayrıca, çalıştırılan hayvanlara, insanlar gibi dinlenme hakkı vermiş ve yolculuk sırasında yapılan dinlenmelerde öncelikle hayvanların ihtiyaç ve istirahatlerinin sağlanması gerektiğini vurgulanmıştır.
Peygamberimiz hayvanlara eziyet ve işkence yapılmasını yasaklamıştır. Peygamberimiz, “Cenab-ı Hakkın haksız olarak bir serçeyi öldürenden kıyamet gününde hesap soracağını”  (Ebu Davud, 2/11) bildirmiş; “Kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta ve yavrularının alınmamasını” (Buhari Edebü’l-Müfred, 139) emretmiştir.
Peygamberimiz bindiği hayvanın yüzüne sert bir şekilde darbe atan birini gördüğünde durdurur ve bu hareketinin Allah’ın hukukunu çiğnemek anlamına geldiğini belirterek, Allah hayvanları bunu yapasınız diye yaratmadı”  (Ahmed, Müsned, 4/131) demiştir.
Yazımın ikinci bölümünde yobazların hayvan düşmanlığını ve peygamberimizin hayvan sevgisini sizlere anlatmaya devam edeceğim.
Yazımın ilk iki bölümünü bu linklerden okuyabilirsiniz:

Allah unutulduğunda acı ve azap insanın yakasını bırakmaz…


Allah unutulduğunda acı ve azap insanın yakasını bırakmaz…
Üzülmek haşa Allah'ın yarattığı kaderi beğenmemektir.

Şöyle bir çevrenize bakın. Allah’ı unutan ne kadar çok insan var değil mi? Kalbinde Allah yok, dilinde Allah yok, zikrinde Allah yok. Öyle ki kendisini yaratanı ve kendisine onca nimet bağışlayanı, hem de bütün bunları dünyaya gözlerini açtığı andan beri yapanı nasıl da unutmuş, nasıl da terk etmiş…
“Kendileri Allah’ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın.” (Haşr Suresi, 19)
Allah işte insanları böylesine nankör olmaktan bu ayetle sakındırıyor. Hiç durmaksızın yiyip içip tüketen, yeni bir ev aldığı için havalara uçan, arabasını değiştirdiği için havalara uçan, sınırsızca yığıp biriktiren ve hiç şükretmeyen, hiç düşünmeyen insanlardan olmamanız için size ayetler indiriyor.
Ama insanlar dünyaya kendilerini öyle bir kaptırıyorlar ki, nasıl yaratıldıklarını, hangi amaçla yaratıldıklarını, neden bu dünyaya gözlerini açtıklarını tamamen unutuyorlar.  Allah değil mi onları tek bir hücreden muhteşem bir yaratılışla dünyaya getiren? Allah değil mi onlara Kendinden bir ruh bağışlayan? Onların amacı sadece iyi bir üniversiteye gitmek, iyi bir kariyer sahibi olmak, zengin biriyle evlenmek, güzel bir semtte oturmak gibi çok sığ oluyor. Onlar Allah’ı unuttukça Allah da onları unutuyor. Böylece yıllar akıp gidiyor. Ve sonunda Allah onlara kendi nefislerini bile unutturuyor. İmansız olan insan bir kere bile durup “acaba ben ne için yaratıldım” demiyor. “Bu dünyaya kul olmaya mı geldim” demiyor. “Beni yaratana karşı sorumluluklarım neler” demiyor. Sadece sınırsız bir şekilde istiyor, istiyor, istiyor. İstemekten bir an bile bıkmıyor. Menfaatiyle çatıştığı anda da feryadı basıyor.
Kendi yaratılış amaçlarını unuttukları için Allah da iman etmeyenlere bu dünyada hiç huzur ve mutluluk vermiyor. Bir an için durup düşünsünler, akletsinler, Allah’a sığınsınlar diye imtihan üstüne imtihan veriyor ama onlar yine de anlamamakta direniyorlar. Yine de iman etmiyor ve Allah’a yönelmiyorlar.
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)
Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35)
Allah’ı unutan bu imtihan dünyasında mutlu olabilir mi? Huzurlu olabilir mi? Allah’tan uzak olan hiçbir insan mutlu olmaz. Allah’a tevekkül etmeyen insan hiçbir şekilde bereket bulamaz, ferahlık bulamaz. “Kalpler ancak Allah’ı anmakla felah bulur” diyor Allah. İnsanlarda mutluluğu Allah’tan uzak bir ruhla bulacaklarını sanıyorlar ama boş yere çabalıyorlar. İnsanın mutsuzluğunun kaynağı sadece kendi nankörlüğüdür, kendi kibiri, kendi vurdumduymazlığıdır, kendi imansızlığıdır…
Allah bize en yakın dosttur, Allah sonsuz güzelliktir, sonsuz sevgidir, sonsuz akıl, sonsuz nimet Sahibidir. Bize tüm bu sahip olduğumuz nimetleri veren Allah’tır, eşimizi, çocuklarımızı, evimizi, mallarımızı, mülklerimizi bize bağışlayan Allah’tır. Bütün bunları görmezden gelen insan ise çok nankördür. Bütün bu nimetleri sınırsızca tüketen insanların tek yapması gereken şükretmek ve imtihan olduklarında sabırla tevekkül etmektir. Unutmayın ki Allah’ın bizim şükrümüze ihtiyacı yoktur, çünkü tüm kâinat istese de, istemese de O’nun gücü ve kudreti önünde saygıyla eğilir. Ama son derece aciz yaratılan insanın Rabbine şükretmeye ve O’na yönelmeye her şeyden çok ihtiyacı vardır…
Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin. (Bakara Suresi, 152)
Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. (İbrahim Suresi, 34)

Bizim dinimize göre hayvanlar lanetli mi- 2


Bizim dinimize göre hayvanlar lanetli mi- 2
Hayvanlar insanlar için çok güzel bir dost olmak üzere yaratılmışlar.

Yazımın ilk bölümünde hayvanların lanetli olduğunu uyduran yobazların şu hadislerinden sizlere bahsetmiştim:
Av, koyun ve çoban köpekleri dışındaki köpekleri öldürün.  (4949-Buhârî-Müslim-Muvatta-Tirmizî-Nesâî)
“Tüm kara köpekleri öldürünüz. Çünkü onlar şeytandır.” (Hanbeli 4/85, 5/54)
Eşeğin şeytan gördüğü için anırdığı söylenir.  (Müslim)
Farenin aslında Yahudi olduğu, bu yüzden deve sütü içmediği başka bir hadistir.  (Müslim Zühd)
Karganın sapkın (fasık) olduğu da hadistir.  (Buhari 59/16; Hanbeli, Müsned 2/52)
Güvercin şeytandır. (5331-Ebu Davud-İbnu Mace)
Yobazlara göre hayvanlar lanetlidir, eve sokulmaz, hayvanlara sevgi gösterilmez. Fakat Kuran’a göre hayvanlara sevgi ve şefkat gösterilir, Allah ayetlerinde şöyle bildiriyor:
O (Süleyman) da demişti ki: "Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbim'i zikretmekten dolayı tercih ettim." Sonunda buatlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar. "Onları bana geri getirin" (dedi). Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. (Sad Suresi, 32-33)
Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesin." (Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat." (Neml Suresi, 18-19)
Kuran’da Allah ayetleri Allah’ın yaratılış mucizesi olarak ve üzerinde düşünülmesi gereken iman hakikatleri olarak şöyle bildirir:
Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? (Ğaşiye Suresi, 17)
Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz. (Bakara Suresi, 26)
Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. (Hac Suresi, 73)
Kuran’da hayvanların akıllı olduğuna dikkat çekiliyor:
Derken, Allah, ona, yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman olmuştu. (Maide Suresi, 31)
Yazıma üçüncü bölümde devam edeceğim. Bu yazı dizimi okuyan müminler yobazların uydurma hadislerine karşı çok dikkatli olsunlar ve daima Kuran’a yönelsinler.
Yazının ilk bölümünü bu linkten okuyabilirsiniz:

İnsan kaderinde yazılanı yapıyorsa neden cehenneme gidiyor?


İnsan kaderinde yazılanı yapıyorsa neden cehenneme gidiyor?
Cehennem ehli özel yaratılıyor. Yani onlar hidayet verilmemiş özel varlıklar. Küfür karakteriyle yaratılıyorlar.













Çok fazla insan aynı soruyu sorduğu için bu önemli konuya bir açıklık getirmek amacıyla bu yazıyı yazıyorum. “Eğer insanın her yaptığı, her söylediği, her konuştuğu, kısaca tüm günahları dakaderindeyse, o zaman neden bu insancehenneme gidiyor?” İnsanlar bu sorunun cevabını çok merak ediyorlar. Aslında bu sorunun cevabı Kuran ayetlerinde gizli. Bakın Allah ayetinde nasıl bildiriyor:
Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)
Gördüğünüz gibi Allah ayetinde “cehennem için çok sayıda kişi yarattık” diyor. Yani cehennem için özel olarak Allah tarafından yaratılan insanlar var. Bu insanlar bir değil, bin değil, milyonlarca kişi. Dünyada aramızda dolaşıyorlar, konuşuyorlar, gülüyorlar. Bir şey söylediğimizde cevap veriyorlar. Ama Allah ayetinde bu insanların gözleri olup aslında görmediklerinden, kulakları olup işitmediklerinden bahsediyor. Kalplerinin de kaskatı yaratıldığını söylüyor. Bu ne demek? İman edecek ruha sahip değiller demek. İman eden bir insan onlara tebliğ yaptığında aslında duymuyorlar, ayetler kalpleri kapalı olduğu için onlara etki etmiyor. Gözleri var ama Allah’ın delillerini görmüyorlar. Dolayısıyla yaşıyorlar ama adeta yaşayan bir ölü gibiler.
Bakın Allah ayetinde bu insanları bir ilim üzerine saptırdığını nasıl bildiriyor:
Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz? (Casiye Suresi, 23)
Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. (Kehf Suresi, 57)
Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır. (Bakara Suresi, 7)
Sonuç olarak kalpleri mühürlenmiş milyonlarca insan bize dünyada bir imtihan olarak gösteriliyor. Onlar yiyor, içiyor, çalışıyor, eğleniyor, bu dünya hayatında aramızda geziniyorlar. Hâlbuki daha doğarken kimin cennete kimin cehenneme gideceği belli. Allah cennete gidecekleri iman edecek bir kalple, ruhla ve basiretle yaratıyor. Onlar da Allah’ın delillerini görerek iman ediyor, ibadetlerini yapıyor, hayatları boyunca Allah’ı anıp, kendileri için hazırlanan cennete girmeyi bekliyorlar. İnkâr edenler de ne kadar anlatırsan anlat, ne kadar delil gösterirsen göster asla iman etmiyorlar. Çünkü hidayeti vermek Allah’ın elinde. “Sen sevdiğini hidayete eriştiremezsin, ancak Allah eriştirir” diyor Allah bir ayetinde. Anlatılan Kuran ayetleri arada görünmez bir perde olduğu için karşı tarafı etkilemiyor. Bu yüzden kendi bildiklerini yapıp, dünyaya dalıp, oyalanıyorlar ve ayetlerden yüz çeviriyorlar.
Son olarak şunu da söylemekte fayda var. Allah’a inanan, iman eden ve ibadetlerini yapan bir insan cehenneme gitmez. Allah kullarına karşı çok adil, çok bağışlayıcıdır. Allah’ın ilmi sonsuzdur, insanın bu ilmi tam anlamıyla kavraması ise imkânsızıdır. Bu yüzden müminler daima Allah’a güvenir, daima O’ndan taraf olur ve daima O’nun sevgisine ve merhametine sığınırlar.
Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)

Hz. Yusuf gibi Hz. Mehdi’de yaşadığı toplumda bir süre tanınmayacak…


Hz. Yusuf gibi Hz. Mehdi’de yaşadığı toplumda bir süre tanınmayacak…
Ahir zamanda kurtuluşu gerçekleştirecek olan lider Hz. Mehdi'dir.

Kardeşleri tarafından daha küçücük yaşta bir kuyuya terk edildi Hz. Yusuf. Daha sonra haksız yere zina ile suçlanarak hapse atıldı ve yıllarca hapis kaldı. O hiç yılmadan hapiste tebliğ yapmaya devam etti ve Allah onu hapisten çıkarıp kavminin başına geçirdi. Hz. Yusuf kavminin başına geçene kadar bir kuyuya ölüme terk edildi, köle olarak satıldı, yıllarca hapiste yaşadı. İçinde bulunduğu kavim bu eziyetleri birpeygambere yaptıklarının şuurunda değildi…
Hz. Yusuf’u içinde bulunduğu toplum nasıl yıllarca tanımadıysa, Hz. Mehdi’de aynı onun gibi kendi içinde yaşadığı toplum tarafından yıllarca tanınmayacak:
Ama Hüccet (Mehdi) halkı tanır, halk ise onu tanıyamaz. Tıpkı Yusuf gibiYusuf halkı tanıdığı halde onlar Yusuf'u inkâr ederlerdi. Sonra Hz. Ali şu ayeti okudu: "Kullara yazıklar olsun, Resül onlara geldikçe onunla alay ediyorlardı." (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 162)
Yaşadığı toplumdaki insanlar Hz. Mehdi’nin üstün özelliklerini, yürüttüğü hayırlı faaliyetleri açıkça gördükleri halde, Hz. Mehdi ve cemaatini tam olarak fark edemeyeceklerdir. Hz. Mehdi’nin bu durumu Hz. Yusuf’un hayatıyla büyük benzerlik gösterir. Kuran'ın, "(Kuraklık başlayınca) Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler, ONU TANIMADIKLARI HALDE kendisi onları hemen tanıdı." (Yusuf Suresi, 58) ayetiyle, kardeşlerinin Hz. Yusuf’u tanıyamadıkları, ancak Hz. Yusuf’un ise kendi kardeşlerini tanıdığı haber verilmiştir. Hadislerin işaretine göre, Hz. Mehdi de, aynı Hz. Yusuf gibi olacak; ilk başlarda o insanları görecek ama insanlar onu fark edemeyeceklerdir.
Hz. Yusuf gibi Hz. Mehdi’de kendisinden ümidin kesildiği bir dönemde çıkacak:
"Sen gerçekten Yusuf musun, sensin öyle mi?" dediler. "Ben Yusuf'um" dedi. "Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz." (Yusuf Suresi, 90)
Kardeşleri bir düzen kurarak Hz. Yusuf’u bir kuyuya atmış, babalarına da ‘Hz. Yusuf’u bir kurdun yediğini' söyleyerek üzerine yalandan kan sürülmüş gömleğini getirmişlerdir. Babası bu anlatılanların bir düzen olduğunu anlamıştır. Ancak babası da, kardeşleri de uzun yıllar Hz. Yusuf'dan haber alamamışlardır. Daha sonra Allah, beklemedikleri bir zamanda, Hz. Yusuf’u Mısır'ın hazinelerinin başında "güç ve iktidar" sahibi olarak karşılarına çıkarmıştır:
(Yusuf) Dedi ki: "Beni (bu) yerin (ülkenin) hazineleri üzerinde (bir yönetici) kıl. Çünkü ben, (bunları iyi) bir koruyucuyum, (yönetim işlerini de) bilenim." (Yusuf Suresi, 55)
İşte böylece Biz yeryüzünde Yusuf'a güç ve imkan (iktidar) verdik. Öyle ki, orada (Mısır'da) dilediği yerde konakladı. Biz kime dilersek rahmetimizi nasib ederiz ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız. (Yusuf Suresi, 56)
Bu ayetler, Hz. Mehdi’nin de çıkışından ümidin kesildiği, insanların "Mehdi" diye bir kimsenin olmadığı iddiasında bulundukları bir dönemde ortaya çıkacağına işaret etmektedir. Yine ayetlerin işaretine göre bu dönemde Allah Hz. Mehdi’yi, "güç ve iktidar sahibi ve tüm inananların manevi lideri olarak" ortaya çıkaracaktır. Peygamberimiz de bu durumu hadislerinde şöyle müjdeliyor:
İnsanların ümitsiz olduğu ve "Hiç Mehdi falan yokmuş" dediği bir sırada Allah Mehdi (as)'ı gönderir... (Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)
... Mehdi (as), Resulullah (sav)'in bayrağı ileinsanların başlarına bela üzerine bela yağdığı ve çıkışından ümit kesildiği bir sırada çıkar... (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)

Bugün de mutsuzluktan ölmedik çok şükür…


Bugün de mutsuzluktan ölmedik çok şükür…
Allah sevgisi olmayınca Allah insan neşe vermiyor, huzur vermiyor, mutluluk vermiyor...













Dün gece rastladım bu söze, twitterda, “Bugün de mutsuzluktan ölmedik çok şükür…”  Tek bir cümle ama içinde kitaplar yazılacak kadar anlam taşıyor. Tek bir cümleyle bir insanın içinden gelen isyan, öfke, yılmışlık, tükenmişlik, sevgisizlik, acımasızlık, kıskançlık, korku, terk edilmişlik ne kadar da güzel dışarı yansıyor…
Neden mutsuzlar insanlar bu kadar? Neden bu kadar ümitsizler? Neden içlerinde biriken binbir çeşit korkuyla, sevgisizlikle, şüphelerle yaşamaya çalışıyorlar? Bu sorunun tek bir cevabı var:İmansızlıktan… Bunu twittera yazan daha okul çağında bir genç. Düşünün, o bile kendisini bu kadar mutsuz ve tükenmiş hissediyor. Çünkü iman nedir bilmiyor, tevekkül nedir bilmiyor, kendisini yaratanı tanımıyor, şükretmeyi bilmiyor. İman etmeyen insanların kalbini Allah sıktıkça sıkıyor, kalplerini daralttıkça daraltıyor, bunalttıkça bunaltıyor. Bu insanlar için bir acı bitiyor, daha nefes bile almadan diğeri başlıyor. Onlar Allah’ı unutuyorlar, Allah da onları unutuyor. “Madem nankörsünüz, madem verilen onca nimetin farkında değilsiniz, madem hiç şükretmeyip sürekli isyan ediyorsunuz, o zaman hiç gülmeyin, sürekli ağlayın”diyor Allah. Onlar da durmadan ağlıyorlar. Ama gerçekte iman etmedikleri için bu kadar mutsuz olduklarının farkında bile değiller.
Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)
Dediler ki: "Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz." (Mü'minun Suresi, 106)
Twittera “bugünde mutsuzluktan ölmedik çok şükür” diye yazan kişi bir sabah kalktığında kör olarak uyansa acaba gözlerinin değerini anlar mı? Ya da felç geçirip bir daha yürüyemese acaba ayaklarının ne kadar büyük zenginlik olduğunu kavrar mı? Bir gece soğukta sokakta tir tir tireyerek ve donarak yatsa, birkaç gece aç yatsa acaba içinde yaşadığı sıcacık evinin değerini anlar mı? Ama insan o kadar nankör ki, sürekli Allah’tan ister, ister, ister. İstemekten bir an bile bıkkınlık duymaz, bir an bile yılgınlaşmaz. Her şeyi alır ama en ufak bir istediği olmadı mı da yaygarayı koparır.
İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, ye'se düşen bir umutsuzdur. (Fussilet Suresi, 49)
Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. (İbrahim Suresi, 34)
İnsan iman etmeyince tevekkül etmeyi de bilmez. Bütün dünya adeta üzerine çöker. Omuzlarına öyle bir yük biner ki, nasıl kaldıracağını, nasıl taşıyacağını bilemez. Sağa döner, kimse yok, sola döner kimse yok, yanında tek bir dost bile bulamaz. Çünkü o Allah’ı terk etmiştir, Allah da onu tek etmiştir, Allah’ı dost edinmeyen yanında gerçek dost bulamaz.
Bu dünyada tevekkülün sırrını yakalayan, onu bulan, ona sarılan, dünyanın en büyük nimetine, en büyük ferahlığa sarılmıştır. Kalpler ancak Allah’ı anarak ve O’na yönelerek huzur bulur. Aksi takdirde dünyanın en zengini de olsanız, en güzel malikânelerde de otursanız kaskatı bir kalple, Allah’tan uzak bir kalple aslamutlu olamazsınız…
Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.(Ra'd Suresi, 28)