Namazı terk eden öldürülmeli mi?
İnsanları dinimizden uzaklaştıran yobazların nefret dolu uydurmaları ve dehşet veren uygulamalarıdır.
Yobazların o kadar karanlık, o kadar korkunç bir dünyaları var ki, umarım bu yazılarım onların uydurdukları sahte dinin sevgi dolu dinimizle hiçbir alakası olmadığının anlaşılmasına katkıda bulunur. Bizim dinimiz sevgi, şefkat, fedakarlık ve ihlas dinidir. Bizim dinimizde hiçbir konuda baskı ve zorlama yoktur. Çünkü İslam dini samimiyet ve ihlas üzerine kuruludur. Bakın yobazlar namaz konusunda da nasıl hadis uydurmuşlar:
Namazı terk edenler öldürülebilir. (2117-Ebû Dâvud)
İslam’ı terk edenlerin katledilmesine hükmeden uydurma hadisin bir diğer muadili de bu hadistir. İbadetlerde ve hiçbir konuda zorlama olmayacağının açıkça belirtildiği bir dinde bir insanın baskıyla namaz kılmaya zorlanmayacağı da çok açıktır. “... Sen onların üzerinde bir zorba değilsin...” (Kaf Suresi, 45) diye emreden bir dinde hangi hükme göre böylesine vahşet dolu bir baskıcılık yapılabilir? Elbette yapılamaz. Kuran’a baktığımızda bir Müslümanın, namaz kılan veya kılmayan her insana saygı ve şefkat duyması gerektiğini açıkça görebiliriz.
Zorlama ile gerçekleşecek bir ibadet, ibadet niteliğini yitirebileceği gibi aynı zamanda da nefret ve öfkenin kaynağı olabilir. Bir insan namaza zorlandığında, zorla bir Müslüman haline gelmez. İstemeye istemeye, zorla namaz kılan bir insan, ikiyüzlü bir münafık, bir din karşıtına dönüşebilir. Namazı bıraktığında öldürüleceğini düşünen bir insan, öldürülme riskini göze almaktansa dindar taklidi yapacak, ikiyüzlü davranacak ve daima o yaşadığı hayattan da, dolayısıyla kendisine dayatılan dinden de nefret edecektir. Bir münafık oluşturmak ise, İslam’a yöneltilmiş en büyük zarardır. Dolayısıyla baskı, zulüm ve ölüm tehdidiyle ayakta tutulan bir dindarlık, hiçbir zaman gerçek dindarlık değildir. Bu sadece İslam’a zarar verir.
Eğer bir insan zihinsel ve fiziki bir özrü olmadığı halde namazı terk ettiyse, bunun çeşitli sebepleri olabilir. Bu kişi, yeteri kadar dindar olmayabilir, Allah kalbine yeterince güçlü bir iman koymamış ya da yeterince Allah’tan korkmuyor olabilir. Hidayet Allah’ın elindedir ve hidayeti sağlayacak olan hiçbir zaman bir insan değildir. Namaz kılmıyor olması bu kişiyi dinden çıkarmaz. Namazı terk eden, yarın bir gün tekrar namaza başlayabilir; bu onun için büyük bir kazanç olur. Veya başlamayabilir ama iyi ve faydalı bir insan olur; ya da bunların hiçbiri olmayabilir. Dini tamamen terk etse bile kişi Müslümanlar tarafından şefkatli bir tavır görmelidir. Kuran’a göre yapılması gereken budur. Herkesin hükmü Allah Katındadır.
Böyle bir sebeple bir insanı öldürmek ise tam anlamıyla cinayettir. Ve bunun asla ve asla Kuran’da yeri yoktur.
Zaman içinde hadislere ve çeşitli itikatlara göre türetilen ve İslam dinine dahil edilen dört mezhep pek çok konuda birbiriyle çelişkili adeta dört ayrı din gibidir. Dört mezhep, tembellik yüzünden namazı bırakanlara çeşitli cezalar yüklemiş fakat bu hükümde de birbirleriyle ihtilaf etmişlerdir. Örneğin Hanbelilere göre namazı tembellik yüzünden terk edenin hükmü ölümdür. Hanefilere göre ise tembelliğinden dolayı namazı terk eden kimse küfre girmez ve öldürülmez. Fakat namaz kılıncaya kadar hapsedilip kan akıncaya kadar dövülmesi gerektiği düşünülür. (Reddil Muhtar Haşiyesi 1/62) Oysa bunların hiçbiri Kuran’da yoktur.
Kuran dışında bir din arandığında işte böyle çelişkiler, vahşet hükümleri ve din dışı uygulamalar ortaya çıkar. Kuran dışında bir din yaşandığında işte böylesine nefret ve öfke insanları meydana gelir. Bağnazların dini, Kuran’ın hükümlerini reddetmiş ve yetersiz bulmuş insanların uydurma dinidir. (Kuran’ı tenzih ederiz). Kuran’da bu uygulamaların hiçbiri yoktur. Bağnazların dini, uydurma bir dindir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder