Bir Kuran mucizesi paylaşalım: Kuran’da Firavun kelimesi
Firavunun cesedi Kuran'da bildirildiği gibi ibret olarak korunmuştur.
1400 yıl önce peygamberimiz vesilesiyle tüm İslam âlemine gönderilen kutsal kitabımız Kuraniçinde birçok mucize barındırır. Allah büyük bir mucize olarak Kuran’la 1400 yıl önceki bilimle hiçbir şekilde bilinemeyecek detay bilgiler verir. Denizlerin birbirlerine karışması, evrendeki mükemmel yörüngeler, yer altı suları ve suyun çevrimi, bebeğin rahimdeki üç karanlık evresi, bulutların ağırlığı, dağların hareket etmesi bunlardan birkaç tanesidir. Bilim adamları kâinattaki sırları araştırdıkça ve bunların Kuran’daki izlerini tespit ettikçe büyük bir heyecana kapılmışlardır. Bugün de sizlere yeni bir Kuran mucizesinden bahsetmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi Eski Ahit'te Hz. İbrahim ile Hz. Yusuf zamanındaki Mısır hükümdarındanFiravun diye bahsedilir. Hâlbuki Firavun hitabı her iki peygamberden çok sonra kullanılacaktır.
Kuran'da Hz. Yusuf dönemindeki Mısır yöneticisinden söz edilirken "hükümdar, kral, sultan" anlamlarına gelen Arapça "El melik" kelimesi kullanılır:
Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin."... (Yusuf Suresi, 50)
Sana geçmişlerin haberlerinden bir bölümünü böylece aktarıyoruz. Gerçekten, sana katımızdan bir zikir verdik. Kim bundan yüz çevirirse, şüphesiz kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir. (Taha Suresi, 99-100)
Hz. Musa dönemindeki Mısır yöneticisinden ise "Firavun" kelimesi ile bahsedilir. Kuran'da yapılan bu ayrım, Eski ve Yeni Ahit'te ya da Musevi tarihçilerce yapılmaz; sadece Firavun ifadesi kullanılır.
Nitekim gerçekten de Mısır tarihinde "Firavun" teriminin kullanımı sadece geç döneme aitti; Firavun hitabı ilk olarak MÖ 14. yüzyılda Amenhotep IV döneminden itibaren kullanılmaya başlamıştır. Hz. Yusuf ise bu tarihten en az 200 yıl önce yaşamıştır.
Encylopedia Britannica'da, Firavun kelimesi için yeni krallıktan itibaren (18. Hanedandan başlar; MÖ 1539-1292) 22. hanedana dek (MÖ 945-730) kullanılan bir saygı ünvanı olduğu, daha sonraları bu hitabın kralın ünvanına dönüştüğü, daha önceleri ise bu ünvanın hiç kullanılmadığı ifade edilir. Bu konudaki başka bir bilgi ise Academic American Encyclopedia'da verilir ve Firavun lakabının Yeni Krallık'tan itibaren kullanılmaya başlandığı belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi Firavun kelimesinin kullanımı belli bir tarihten itibaren söz konusu olmuştur. Dolayısıyla Kuran'da bu ayrımın tam olarak yapılması-Hz. Yusuf zamanındaki hükümdardan hep "Kral" olarak söz edilirken, Hz. Musa zamanındaki hükümdardan her seferinde "Firavun" olarak bahsedilmesi- Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu ispatlayan bir başka delildir.
Firavun'un cesedi de Kuran'da bildirildiği gibi ibret olarak korunmuştur.
Biz, İsrailoğulları'nı denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince (Firavun): "İsrailoğulları'nın kendisine inandığı (İlah'tan) başka İlah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi. (Yunus Suresi, 90)
Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın. (Yunus Suresi, 91)
Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler. (Yunus Suresi, 90-92)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder