2 Eylül 2014 Salı

Evrimciler evrimi savunurken neleri göz ardı ederler -1


Evrimciler evrimi savunurken neleri göz ardı ederler -1
Türk halkının yüzde 95’i evrime inanmıyor.

Darwinevrim teorisini ortaya attığında, yani 1800’lerde bilim hiç gelişmiş değildi. Öyle ki Darwin son derece kompleks olan, içinde adeta apayrı bir dünya yaşanan hücreyi bile içi su dolu bir kesecik zannediyordu. Ancak 21. Yüzyılda sırlarının bir kısmı keşfedilmiş olan DNA’dan haberi bile yoktu. Darwin Beagle adlı gemiye binip Galapagos adalarında gezinirken “türlerin zamanla birbirine dönüştükleri gibi” son derece saçma, akıl ve mantık dışı bir teori geliştirip, birkaç anlamsız çizim yapıp, bu teoriye “evrim teorisi” ismini verip, sonra da buna nerdeyse tüm dünyayı inandırdı.
Ama 21. Yüzyılda bilim galip geldi. Yaratılışçılar yer altından çıkarılan milyonlarca fosili göstererek canlıların birbirlerine dönüşmediklerini ispatladılar. Ayrıca mikroalemde ilerleyen bilim hücrenin, DNA’nın ve proteinin son derece kompleks yapısını ortaya koydu. Bir proteinin meydana gelmesi için başka bir proteinin zaten var olması gerekiyordu. Dolayısıyla evrim teorisi bilimin karşısında tamamen köşeye sıkışıp çöktü. Bugün bilim adamlarının çoğu yıllarca bu köhne teoriye nasıl inandıklarına şaşırıyorlar, bir çoğu da yıllarca bu kadar mantıksız bir teoriye sadece yaratılışı kabul etmemek adına inandıklarını ve bu teoriyi savunduklarını itiraf ediyorlar. Yine de bu köhne teoriyi savunan kıyıda köşede kalmış evrimciler için evrimcilerin bu teoriyi savunurken neleri göz ardı ettiklerine bakalım.
Darwinistler bir dinozorun sineği yakalamaya çalışırken kanatlandığını iddia ederken, sineğin zaten mükemmel bir kanat ve uçuş sistemine sahip olarak saniyede 1000 kere kanat çırpıyor olduğunu düşünmezler.
Darwinistler yeryüzündeki tüm canlılığı meydana getirdiğini iddia ettikleri atomların şuursuz varlıklar olduğunu düşünmezler.
Darwinistler, fosfor, karbon gibi atomların tesadüfler sonucunda biraraya gelerek, yıldırımlar, volkanlar, ultraviyole ışınları, radyasyon gibi doğal olaylar sonucunda kendilerini kusursuzca organize ederek proteinleri, hücreleri, balıkları, kedileri, tavşanları, aslanları, kuşları, insanları ve tüm canlılığı meydana getirdiklerini iddia ederken bunların bilinçsiz, akılsız, yeteneksiz, bilgisiz ve cansız olduklarını düşünmezler.
Darwinistler canlılığın mutasyonlar sonucunda evrimleştiğini iddia ederken  mutasyonların %99’unun canlılara zarar verdiğini düşünmezler.
Darwinistler evrim teorisinin 1800'lü yılların teknolojik ortamında ortaya atılmış kör bir teori olduğunu düşünmezler.
Darwinistler türlerin birbirinden evrimleştiğini iddia ederken fosil katmanlarında bunu destekleyecek tek bir delil elde edilemediğini düşünmezler.
Darwinistler canlı türlerinin birbirlerinden uzun zamanlar içinde evrimleşerek çoğaldıklarını iddia ederken bugün bilinen temel canlı kategorilerinin tamamının, hatta soyu tükenmiş daha fazlasının, yeryüzünde yalnızca tek hücreli canlıların hüküm sürdüğü bir zamandan hemen sonra, yaklaşık 530 milyon yıl önce, “Kambriyen Devri” adı verilen jeolojik devirde aynı anda ve aniden ortaya çıktıklarını düşünmezler.
Darwinistler, fosil kayıtlarının, canlıların milyonlarca yıldır hiçbir değişime uğramadıklarını ispat ettiğini düşünmezler.
Darwinistler 19. yüzyılın ilkel bilim anlayışıyla hayali bir varsayım olarak öne sürülen evrim teorisinin bugüne kadar hiçbir bilimsel bulgu veya deney tarafından doğrulanmamış olduğunu düşünmezler.
Darwinistler Archaeopteryx’in sürüngenler ile kuşlar arasındaki “kayıp halka” olduğunu iddia ederken Archaeopteryx’in tüm özellikleriyle tam bir uçucu kuş olduğunu düşünmezler.
Darwinistler Archaeopteryx’in tam gelişmemiş bir kuş olduğunu öne sürerken Archaeopteryx ile aynı dönemde hatta ondan daha erken dönemlerde kuşların yaşadığını düşünmezler.
Darwinistler canlılığın kör tesadüfler sonucu oluştuğunu iddia ederken ortalama büyüklükteki bir protein molekülünün tesadüfen oluşma ihtimalinin 10300'de bir ihtimal olduğunu düşünmezler.
Darwinistler işlev gören bir proteinin tesadüfen oluşması için ise 10950de bir ihtimal gerektiğini hiç düşünmezler.
Darwinistler bu ihtimalleri değerlendirirken, matematikte 1050'de 1'den küçük ihtimallerin pratikte “sıfır ihtimal” kabul edildiğini düşünmezler.
Darwinistler 19. yüzyıl teknolojisi ile su dolu bir balon olarak gördükleri ve tesadüfen oluştuğunu iddia ettikleri hücrenin bilim adamlarının benzetmesiyle, New York şehri kadar kompleks bir yapıya sahip olduğunu düşünmezler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder