9 Kasım 2014 Pazar

Evrimcileri yıkan soru: “Hayat nasıl başladı?”


Evrimcileri yıkan soru: “Hayat nasıl başladı?”
Evrimciler hayat nasıl başladı sorusu karşısında iyice köşeye sıkışıyorlar.

Evrimcileri yıkan soruların en başında “Hayat nasıl başladı?” sorusu gelir. Çünkü evrimciler bu soruya hiçbir mantıklı açıklama getiremezler. Bakın ünlü evrimci Richard Dawkins, Ben Stein ile yaptığı röportajda, dünyadaki hayatın kökenine nasıl değişik bir açıklama getiriyor. Dawkinsyaratılışı ve Allah’ı kabul etmemek için çok uzun zamanlar önce dünyamızı ziyaret eden uzaylıların dünyadaki yaşamın tohumlarını atmış olabileceklerini iddia ediyor! Yıllarca evrim teorisini savunan bilim adamı, evrim teorisinin çöküş aşamasına girmesiyle ne yapacağını şaşırarak, Allah'ı inkâr etmek için, bizi uzaylılar yaratmış olabilir demeye başladı. Aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:
Aslında evrim teorisi daha yolun en başında, yani “hayat nasıl başladı?” sorusu karşısında çökmüştür.Fosiller veya türlerin oluşumu hakkında sayısız spekülasyonlar yapan, sayfalarca hikâyeler anlatan evrimciler, “Hayat nasıl başladı?” sorusu karşısında hayali senaryolar dahi üretemeyerek, tamamen sessizliğe bürünmektedirler. Çünkü tek bir protein molekülünün dahi kendiliğinden, tesadüfler sonucunda nasıl meydana geldiğini açıklamalarına imkân yoktur; cansız moleküllerin nasıl olup da canlı bir organizmaya dönüştüğü sorusuna verebilecekleri bir yanıt bulunmamaktadır.
Evrimcilerin en güvendikleri kaynak olan Nature dergisinin online sayfasında, 13 Şubat 2012 tarihli, Brian Switek imzalı bir yazıda bu çaresizlikleri şöyle ifade edilmektedir:
Hayatın nasıl başladığı doğanın en kalıcı gizemlerinden biridir. Fosiller ve biyolojik ipuçlarına bakarak bilim adamları ilk hücrenin yeryüzünde dört milyar yıl önce ortaya çıktığını tahmin etmektedirler.  Ancak ortaya çıkışlarını tam olarak neyin katalize ettiği konusu anlaşılmaz kalmıştır.
Hayatın kökenine dair araştırmalar yapan bilim adamları, yaklaşık 50 yıl önce ilk başarısız deneyini gerçekleştiren Stanley Miller’dan daha fazla bilgi edinmiş değiller.
Fizik profesörü ve yazar Paul Davies bu konuya Beşinci Mucize: Hayatın Kökeni ve Anlamı Araştırması adlı kitabında şöyle yer vermektedir:  
Bu kitabı yazmaya başladığımda bilimin hayatın kökeni gizemini çözmeye yaklaştığına inanmıştım… Fakat bu alanda bir-iki sene araştırma yaptıktan sonra şu anda anlayışımızda müthiş büyük bir boşluk olduğu kanaatindeyim… Anlayışımızdaki bu boşluk sadece belli teknik detaylar hakkındaki cehaletimiz değil; önemli bir kavramsal boşluk. 1
Colorado State Üniversitesi’nden hücre biyoloğu Franklin Harold da hayatın kökeni konusunun “bilimin çözülmemiş gizemlerinden” biri olduğunu söylemektedir. 2
Harvard Üniversitesi biyologlarından Andy Knoll ise, hayatın kökeninin evrim teorisi ile açıklanamadığını şöyle kabul etmektedir:
Eğer Yeryüzündeki yaşamın derin tarihi, kökeni, bugün çevremizde gördüğümüz biyolojiyi oluşturan aşamalar hakkında bildiklerimizi özetlemeye çalışırsak, burada net bir görüntümüz olmadığını itiraf etmek durumundayız sanırım. Yaşamın bu gezegen üzerinde nasıl başladığını bilmiyoruz. Tam olarak ne zaman ve hangi koşullar altında başladığını bilmiyoruz. 3
Bu açıklamalar, konuyu gazetelerden veya TV programlarından takip eden insanları şaşırtmaktadır. Çünkü insanların büyük bir kısmı, hatta bunun içinde bilim adamları da bulunmaktadır, evrim teorisinin hayatın kökenine dair bir açıklaması olduğunu zannetmektedir. Hatta haber programlarında veya gazete köşelerinde fikirlerine yer verilen, evrim teorisini ateşli bir şekilde savunan bazı “acemi evrimciler”, evrim teorisinin ilk canlılığın nasıl oluştuğunu açıkladığını iddia etmekte, hatta bunun örneklerini laboratuvarda her gün gördüklerini söyleyecek kadar ileri gidebilmektedirler. İşte bu kişiler, hiçbir bilimsel delile dayanmadan, evrim teorisini körü körüne, ideolojik nedenlerle savunan, bilim ve akılcılıktan uzak kimselerdir. Oysa evrim teorisinin,  cansız atomların nasıl olup da canlandığına, canlı organizmalara nasıl dönüştüklerine dair en küçük bir açıklaması yoktur. Evrimciler de bunu gayet iyi bilmekte, ancak büyük çoğunluğu bu gerçeği itiraf edememektedir. Özellikle Türkiye’deki evrimciler uğradıkları hezimetin şiddetiyle, tamamen gerçekten uzak iddialarla teorilerini savunma gayretine girmektedirler.
Paul Davies, halkın bu gerçekten neden habersiz olduğunu, bilim adamlarının evrim teorisinin hayatın kökenini açıklamaktan çok uzak olduğunu neden ifşa etmediklerini şöyle açıklamaktadır:
Kapalı kapılar arkasında kafalarının karıştığını açık açık kabul etmelerine rağmen pek çok araştırmacı halka hayatın kökeninin hala anlaşılamadığını söylemekten rahatsızlık duyuyor. Bu rahatsızlıklarının iki nedenden kaynaklandığı görülüyor. Öncelikle bunun dini açıklamalara kapı açtığını hissediyorlar. İkincisi cehaletlerini açık açık kabul ederlerse ellerindeki fonları kaybedeceklerinden endişeleniyorlar.  
Davies’in de belirttiği gibi, cansız atomların şuursuzca, tesadüfler sonucunda bir araya gelerek canlılığın en küçük yapıtaşları olan proteinleri dahi meydana getirmelerinin imkânsızlığının farkında olan evrimciler, hayatı üstün bir Akıl ve İlim sahibi olan Allah’ın yarattığı gerçeğini gizleyebilmek için yaptıkları araştırmaların başarısızlıklarını insanlardan saklamaktadırlar.
Darwin de, Türlerin Kökeni adlı kitabında sözde türlerin birbirlerine nasıl evrimleştiklerine dair spekülasyonlar üretmiş olmasına rağmen, ilk canlılığın nasıl başladığına dair spekülasyon dahi üretememiş, hayatın kökeniyle ilgili bir kitap veya makale yazmamıştır.
Darwin’den sonra da hiçbir evrimci canlılığın ilk olarak nasıl başladığını, ilk hücrenin, hatta ilk proteinin dahi tesadüfler sonucunda kendiliğinden nasıl oluşabildiğine dair bir açıklama getirememiştir.
Günümüzde evrim teorisinin en önde gelen savunucularından olan Richard Dawkins dahi, ilk proteinin tesadüfen oluşmasının elbette ki imkansız olduğunu itiraf ederek, yaşamın uzayda bir yerde, ÜSTÜN BİR AKIL tarafından yaratıldığını söylemektedir.
Bir bilim adamının, proteinler gibi olağanüstü komplekslikteki bir Yaratılış harikasını “uzaylıların yaptığı” gibi akıl almaz bir iddiayla ortaya çıkması, elbette ki bilim dünyası açısından içler acısıdır. Fakat çok daha mantıksız bir iddianın, tesadüflerin savunuculuğunu yapmaktansa, canlı varlıkların uzayda üstün bir akıl tarafından var edildiği iddiasını savunmak, Dawkins’in gözünde de evrim teorisinin bittiğinin göstergesidir. Zaten eldeki muhteşem Yaratılış delilleri karşısında hala evrim teorisini savunuyor olmak aklı başında ve dürüst bir insan için mümkün değildir.
Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en Yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Rum Suresi, 27)
Kaynaklar:
1. Paul Davies, Beşinci Mucize: Hayatın Kökeni ve Anlamı Araştırması (New York: Simon & Schuster, 1999), s. 17-18
2. Franklin Harold, The Way of the Cell:Molecules, Organisms, and the Order of Life (New York: Oxford University Press, 2001), 235.
3. Andy Knoll, PBS Nova Interview, May 3, 2004 http://www.pbs.org/wgbh/nova/evolution/how-did-life-begin.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder