28 Ekim 2013 Pazartesi

Cern deneyi neden bu kadar önemli, biliyor musunuz II?


Cern deneyi neden bu kadar önemli, biliyor musunuz II?
Cern deneyinin neden bu kadar önemli olduğunu yazımın ikinci bölümünde anlatmaya devame diyorum. Cern deneyi evrenin yoktan yaratıldığının anlaşılması açısından çok büyük önem taşımaktadır. Birinci yazımda yaratılışı ispat eden bilimsel buluşlara yer verdim, şimdi biraz daha bu konudan bahsetmek istiyorum, daha sonra Cern deneyine tekrar değineceğim.
Yaratılışı ve Big Bang'i Kanıtlayan Bilimsel Veriler
Radyasyonun Evrenin Her Yanına Eşit Olarak Dağılması: George Gamov, 1948 yılında Georges Lemaitre'in hesaplamalarını geliştirerek evrenin büyük patlama ile oluşması durumunda,evrende bu patlamadan arta kalan belirli oranda bir radyasyonun olması gerektiğini ve bu radyasyonun evrenin her yanında eşit olması gerektiğini ortaya koydu. İşte "olması gereken" bu kanıt, 1965 yılında Arno Penzias ve Robert Wilson adlı iki araştırmacı tarafından keşfedildi.
"Kozmik Fon Radyasyonu" adı verilen bu radyasyon uzayın belli bir tarafından gelen radyasyondan farklıydı.Olağanüstü bir eşyönlülük sergiliyordu, belirli bir kaynağı yoktu ve evrenin tümüne dağılmış bir radyasyondu. Böylece uzun süredir evrenin her yerinden eşit ölçüde alınan ısı dalgasının, Big Bang'in ilk dönemlerinden kalma olduğu ortaya çıktı. Üstelik bu rakam bilim adamlarının önceden öngördükleri rakama çok yakındı. Penzias ve Wilson, Big Bang'i kesin delillerle deneysel olarak ispatlayan ilk kişiler oldukları için Nobel Ödülü kazandılar.
1989 yılında ise, George Smoot ve onun NASA Ekibi, Kozmik Geri Plan Işıma Kaşifi Uydusu'nu (COBE) uzaya gönderdiler. Bu gelişmiş uyduya yerleştirilen hassas tarayıcıların, Penzias ve Wilson'ın ölçümlerini doğrulaması yalnızca sekiz dakika sürdü. Sonuçlar, tarayıcıların kesinlikle evrenin başlangıcındaki büyük patlamanın sıcak, yoğun konumunun kalıntılarını gösterdiğini kanıtladı. Çoğu bilim adamı COBE'nin başarısını Big Bang'in olağanüstü bir şekilde onaylanması olarak yorumladı.
Uzaydaki Hidrojen ve Helyum Gazlarının Miktarı: Günümüzde yapılan ölçümlerde evrendeki hidrojen-helyum gazlarının oranı, Big Bang'den arta kalan hidrojen-helyum oranının teorik hesaplanmasıyla uyuşuyordu. Eğer evren bir başlangıcı olmadan, sonsuzdan geliyor olsaydı, evrendeki hidrojen tamamen yanarak helyuma dönüşmüş olurdu.
Tüm bunlarla birlikte Big Bang bilim dünyasında kesin bir kabul gördü. Scientific American dergisinin Ekim 1994 sayısındaki bir makaleye göre, evren sürekli ve düzenli olarak genişliyordu ve Big Bang modeli yüzyılımızın kabul görmüş tek modeliydi.
Adım Adım Cern Projesi
8 Ağustos 2008…
Merkez, yapımı yıllar süren atom altı parçacık çarpıştırma cihazının çalıştırılabileceği düzeye gelindiğini duyurduktan sonra bu tarihte ilk aşamayı gerçekleştirdi. İlk protonlar ön hızlandırıcıdan ana hızlandırıcıya başarılı bir şekilde aktarıldı.
10 Eylül 2008…
Deneyde en büyük parçacık hızlandırıcısı, ilk ışın deneyini saat yönünde gerçekleştirdi.

2009 …
CERN'deki çalışmalarda evrenin oluşum sırlarıyla ilgili yeni bilgilerin 2009 yılının sonlarından itibaren alınmaya başlanması planlanıyor. (CERN Press Office)
Big Bang'in zaferi ile birlikte, materyalist dogmanın temeli olan "sonsuz evren" kavramı da tarihe karışmıştır. Kendisini körü körüne şartlandırmayan pek çok bilim adamı, bugün evrenin yaratılışında sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı'nın, yani Allah'ın varlığını kabul etmiş durumdadır. Örneğin ünlü Amerikalı astrofizikçi Hugh Ross evrenin Yaratıcısı’nın tüm boyutların üzerinde olduğunu şöyle açıklar:
“Zaman, olayların meydana geldiği boyuttur. Eğer madde, patlamayla birlikte ortaya çıkmışsa, o zaman evreni meydana getiren nedenin evrendeki zaman ve mekandan tamamen bağımsız olması gerekir. Bu bize Yaratıcı'nın evrendeki tüm boyutların üzerinde olduğunu gösterir. Aynı zamanda Yaratıcı'nın, bazılarının savunduğu gibi evrenin kendisi olmadığını ve evreni kapladığını, sadece evrenin içindeki bir güç olmadığını kanıtlar.” (Hugh Ross, The Creator and the Cosmos: How Greatest Scientific Discoveries of The Century Reveal God, Colorado: NavPress, revised edition, 1995, s. 76)
Big Bang'in ilk saniyesini araştırmak için CERN'de yapılacak deney tamamlandığında bilgisayarlara tahmini olarak 10 yıl boyunca her yıl 15 petabayt (15 milyon gigabayt) bilgi aktarılacak. Bu verinin boyutu, dünyadan aya uzanan bir CD dağı şeklinde örnekleniyor. Deneyler sırasında saniyede 250 bin DVD boyutunda bilgi ortaya çıkacak. (The 15-petabyte network behind the Cern atom smasher)
Ama evrenin tüm parçaları genişlemeye nasıl aynı anda başlayabilmişlerdir? Emri veren kimdir?Andrei Linde, Kozmoloji Profesörü ("The Self-Reproducing Inflationary Universe", Scientific American, vol. 271, 1994, s. 48)
Bu noktada önemli bir gerçeği vurgulamak gerekir: Big Bang teorisi, evrenin tek ve büyük bir patlama ile başladığını kabul eder. Ama bildiğimiz gibi patlamalar, maddeyi dağıtır ve düzensizleştirir. Oysa Big Bang çok gizemli bir şekilde bunun tam aksi bir etki oluşturmuştur. Maddeyi birbiriyle birleşecek ve galaksileri, üzerinde yaşadığımız muazzam sistemlere sahip Dünya'yı oluşturacak hale getirmiştir.
Gerçekten de Big Bang ile oluşan madde "olağanüstü" bir biçimde şekil ve düzen almıştır. Böyle bir düzenin oluşabilmesi ise bizi tek bir gerçeğe götürmektedir: Evrenin üstün kudret sahibi Allah tarafından kusursuzca yaratıldığı gerçeğine…
İşte, modern bilimin bulguları bir yandan materyalist dogmayı geçersiz kılarken, öte yandan da Kuran ayetleri ile haber verilen gerçekleri bir kez daha ortaya koymaktadır. CERN'de yapılan deneyler de Big Bang'in hemen sonrasında yaşananlara ışık tutacak ve yaratılışın detaylarını gösterecektir. Gelişen bilim de göstermiştir ki: Evren materyalistlerin sandığının aksine, maddenin içindeki birtakım tesadüfler ile değil, Allah'ın yaratmasıyla var olmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder