28 Ekim 2013 Pazartesi

Hastalar için gerçek şifa: Bediüzzaman’ın Hastalar Risalesi – 11


Hastalar için gerçek şifa: Bediüzzaman’ın Hastalar Risalesi – 11
Hastalığın insana getirdiği ne kadar çok kazanç var, saymakla bitmez. İnsan aczini anlıyor, Yaradan’a sığınıyor, şifanın yalnızca O’ndan geleceğini biliyor, herşeyden önemlisi dünyaya olan bağlılığı ve düşkünlüğü azalıyor. İnsan çok azgınlaşabilecekken, nefsinin peşinde deli divane sürüklenecekken birden dinginleşiyor, aklı başına geliyor. Bu dünyanın ne kadar gelip geçici olduğunu düşünüp anlayabiliyor. Oysasağlıklı, varlıklı, güzel, her türlü imkanı olan bir insana bunları düşündürtmek ne kadar da zor. Ama insan hiç beklemediği bir anda acze düştüğünde ayakları yere basıyor. Bakıyor ki yanında Allah’tan başka kimse yok, Allah’tan başka yardımcı yok, sürekli O’na sığınıyor. İşte ahirette de yanımızda yalnızca Allah olacak, insan bunu çok iyi anlıyor. Bu yüzden hasta olan kardeşlerim geçirdikleri bu zamanın değerini çok iyi bilsinler, her gün Allah’tan razı olarak sevaplarını kat kat arttırsınlar. Bakın Bediüzzaman hastalığın getirdiği başka güzel bir yönü ne kadar güzel anlatıyor:
ON ALTINCI DEVÂ:Ey sıkıntıdan şekvâ eden hasta! Hastalık, hayat-ı içtimaiye-i insaniyede (insanın sosyal hayatında) en mühim ve gayet güzel olan hürmet ve merhameti telkin eder. Çünkü insanı vahşete ve merhametsizliğe sevk eden istiğnâdan kurtarıyor. Çünkü,
Şüphesiz ki insan, kendisini ihtiyaçtan uzak görünce azgınlaşıverir.” Alâk Sûresi, 96:6-7.sırrıyla, sıhhat ve âfiyetten gelen istiğnâda bulunan bir nefs-i emmâre, şâyân-ı hürmet çok uhuvvetlere (kardeşliklere) karşı hürmeti hissetmez. Ve şâyân-ı merhamet ve şefkat olan musibetzedelere ve hastalıklılara merhameti duymaz. Ne vakit hasta olsa, o hastalıkta aczini ve fakrini anlar, lâyık-ı hürmet olan ihvanlarına (kardeşlerine) ihtiram eder (hürmet eder) . Ziyaretine gelen veya ona yardım eden mü’min kardeşlerine karşı hürmeti hisseder. Ve rikkat-i cinsiyeden (cinsinin inceliğinden) gelen şefkat-i insaniye ve en mühim bir haslet-i İslâmiye olan, musibetzedelere karşı merhameti hissedip, onları nefsine kıyas ederek, onlara tam mânâsıyla acır, şefkat eder, elinden gelse muavenet eder (yardım eder), hiç olmazsa dua eder, hiç olmazsa şer’an sünnet olan keyfini sormak için ziyaretine gider, sevap kazanır.
Bu konuyla ilgili diğer yazılarım:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder