28 Ekim 2013 Pazartesi

PKK’nın beyni bebek katili Öcalan’ın hangi sapkın fikirleriyle yıkanıyor - 2?


PKK’nın beyni bebek katili Öcalan’ın hangi sapkın fikirleriyle yıkanıyor  - 2?
Bebek katili Öcalan teröristlerin beynini sapkın komünist ideolojilerle dolduruyor.

Yazımın ilk bölümünde söylediğim gibiPKK’lı teröristlerin kafası bebek katili Öcalan’ın komünist kafasından çıkan acımasız, insanı hayvan gibi gören, zalim komünist ideolojiyle yıkanıyor. Bunun sonucunda da kan dökmekten, öldürmekten zevk alan, insanlığını, vicdanını tamamen yitirmiş komünistler dağa çıkıp önüne geleni şehit ediyorlar. PKK’lı teröristlerin gülerek namazla alay etmeleri nasıl ciddi bir komünist eğitim aldıklarını ve özenle manevi değerlerinden ve dinlerinden nasıl uzaklaştırıldıklarını açıkça gösteriyor. PKK’lı teröristlerin namazla alay ettikleri videoyu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:
Şimdi yıllardır kan kusarak topraklarımızı bölmeye çabalayan PKK’nın nasıl bir örgüt olduğunu açıklamaya devam ediyorum.
PKK, Aileye ve Devlete Karşıdır:
Komünizm'in kanlı liderlerinin tümü aileye ve devlete karşı olmuşlardır. Diktatörlükleri sırasında aile ve devlet kurumlarını yıkmak için çaba göstermişlerdir. Aynı şekilde bebek katili Öcalan da ailenin ortadan kaldırılması gereken bir kurum olduğunu savunmaktadır.
Terörist Öcalan, İmralı Mahkemesi'ne verdiği 81 sayfalık savunmasında çocukluk yıllarını şöyle anlatıyor:
Tepkim, feodal aile bağlarınaydı. Denebilir ki, ilk isyanım bir çocuğun beklentilerine cevap vermekten çok uzakaile ve köy yapısına karşı gelişti... Erken yaşlarda aile ile önemli bir kavga ile ... koptum.
Aynı biçimde tüm Batı Avrupa da bu alanda derin bir bunalımın içinde bulunmaktadır. Aile kurumu adeta başlarına bela olmuş gibidir. ("Kürdistan'da Kadın ve Aile" isimli kitabından syf. 27-28)
Siyasetin yoğunlaşmış ifadesi olan askeri savaşlar, barış politikaları, kültürel savaşlar gibi aile ortamında yürütülen savaşlar da bu genel savaşımın önemli bir parçasını oluşturuyor. Savaşı sadece orduların karşılıklı vuruşması olarak anlamayacaksak insan toplumundaki savaşın en büyüklerinden birisinin zihinsel savaşım olduğu, yine aile bünyesindeki savaşımın da göz ardı edilmemesi gerektiği çok açıktır.(syf. 30)
Aile kurumunun tehlikelerini, tarihe karışabilir mi diye tartışıyorlar. Sallantılı bir çekirdek aile durumu ortaya çıkmıştır.
Kapitalizmin ortadan kalkmasıyla birlikte bu anlayışın kendisi de ortadan kalkacaktır. (syf. 44)
(Aile) Müthiş köleleştirici, insanı kendi başına yok oluşa götürecek bir ilişkidir... Bugün Kürdistan'ın her köyünde ve kentindeki kokuşmuş aile ilişkilerini kabul etmiyor ve bunlardan ürküyoruz. (syf. 47)
Aile bünyesindeki karmaşıklığı, sorunların had safhadaki durumunu objektif olarak görmekte yarar var. Yüzyıllardan beri kendiliğinden gelişen bir olgu olmayan aile kurumuna siyasal bir yaklaşım göstermek zorunludur. Bazı güçler tarafından sağına soluna koltuk değnekleri yerleştirilerek güçlendirilmeye çalışılan,çok tehlikeli, ideolojik, politik, ahlaki, kültürel ve ekonomik gericiliği yaşatan tehlikeli bir kurumdur aile.(syf. 48)
Aile bizi en çok zorlayan bir kurumdur.Aileyi dokunulmaz, hep saygı gösterilmesi gereken bir kurum olarak görmek yerine sömürgecilikle yakın bağlar içinde ve onun ideolojik politikasının ülke içindeki sağlam dayanağı ve yine insanımızı çaresiz kılan, geleceğinden yoksun bırakan, sorumsuzluğu en çok yaşayan ve mutlaka devrimci bir eleştiriyle birlikte, devrimci sürece tabi tutulması gereken bir kurumdur.Ulusal kurtuluş sürecimizde aile engelini her yönüyle görmek gerekir. Bu önünde sivriltilen, Ağrı Dağı gibi yükseltilmek istenen bir engeldir. (syf. 50)
Bizde bir kargaşa olan aile, düşüncenin gömüldüğü, iradenin yapboz tahtasına çevrildiği, insanımızın paramparça edildiği, dağıtıldığı bir şeytan üçgenidir. Onun için devrimcileştirilmesi gereken kurumların başında aileyi ele alıyoruz. Bir devrimci bu konuda görevini özenle ele almak durumundadır. Elle tutulur yanı olmayan bu gerici - aile ilişkisini basit bir gurur sorunu olarak ele alamayız. Bu ilişkinin sorumlusu değiliz, ama bunu devrimcileştirme sorumluluğumuz vardır. (syf. 52-53)
Düşmanın düşürdüğü, aile cenderesinde sıkıştırdığı insanımızı güçlü bir ihtilalciye dönüştürmenin hesabıyla uğraşıyoruz. Bugün hepiniz aile saflarında olsaydınız, kötürüm bir erkek veya kadın olmaktan kurtulamazdınız.
İçindeki bireylere –kadın, erkek ve çocuklar–kaostan başka hiçbir şey yaşatmadığı halde aile, yine de bireylerin beyinlerini en çok meşgul eden kurum olmaktadır. Öyle ki bu, sadece toplum açısından değil, partimiz saflarındaki birey açısından da bir gerçektir. Birçok arkadaş, düşüncelerinin ana merkezini ailecilik işgal ettiği için iflah olmamaktadır. Bütün bunlar dikkate alındığındaailecilikle mücadele ve onun çözümlenmesi, bizde, sömürgeciliğin çözümlenmesine eş değer bir önem göstermektedir. En az sömürgeciliğin çelişkilerini bulup ortaya çıkarmak ve onunla mücadele etmek kadar, bu kurumu da ortaya koymak, üzerinde düşünce geliştirmek veonunla mücadele etmek gerekir. (syf. 57)
Engels'in ailenin kökeni ve yapısı ile ilgili eleştirisi ve değerlendirmesi ünlüdür. Bu, bizim için de özenle ele alınması gereken bir tanım ve teorik çerçevedir. Bizde sorunun ağırlaştığı köklü hastalıkların kaynağı olduğu bir gerçektir. (syf. 67)
Eğer her aile bu altından çıkılmaz mevcut ilişkileri devrimci ilişkilere dönüştürse, Türkiye Cumhuriyeti iki gün bile dayanamayarak yıkılır.Aileler birleşseler ve böyle bir eğitimi kendi içlerinde hâkim kılsalar, Türkiye Cumhuriyeti tutunamaz. Bizde aile dışarıya karşı kapalı olduğundan devrimde gizli bir örgüt gibi çalışabilir. Bu gizli örgütü biz neden kullanamıyoruz bu da ayrı bir sorun. (syf. 74)
Bizim aileden akıl öğrenecek durumumuz yok, aileden siyaset öğrenilemez. Oyuna getirilmiş bir kurumun şefi durumundaki babalarımız birer zavallıdır; anaların durumu ise daha da vahimdir. (syf. 75)
PKK Komünist Terörü Şart Koşar:
20. Yüzyılın kanlı komünistlerinin tümü, komünizmin ayakta kalabilmesi için silahlı mücadelenin ve terörün şart olduğunu ifade etmiş ve bu düşüncelerini de hayata geçirmişlerdir. Aynı şekilde komünist örgüt PKK'nın lideri Abdullah Öcalan da ayakta kalabilmek için silahlı mücadelenin ve silahlı propagandanın şart olduğunu, komünizmin gereği olarak bunun mutlaka uygulanması gerektiğini sözlerinde açıkça ifade etmiştir:
"...SİLAHLI MÜCADELE, HALK AYAKLANMASI VE ÖRGÜTLENME SON DERECE İÇ İÇE GELİŞEN, BİRBİRLERİNİ ZORUNLU KILAN ÖZELLİĞE SAHİPTİRLER..."(Abdullah Öcalan, Seçme Yazılar, 1. cilt, s. 195)
 "...Biz ulusal kurtuluş mücadelesini böyle gelişmiş savaş düzeyine ulaştırmak için ise SİLAHLI PROPAGANDA İLE BAŞLANMASI GEREKTİĞİNİ, ajitasyon, propaganda ve örgütlenme görevlerinin başarılmasının temel aracınınSİLAHLI PROPAGANDA OLACAĞINI, devrimci yapının yaratılmasında temel iskele görevini SİLAHLI PROPAGANDANIN GÖRECEĞİNİ BELİRTİYORUZ... (Abdullah Öcalan, Seçme Yazılar, 1. cilt, s. 213)
...Bu konuda Ho Shi Minh, l944'lerden önceki Vietnam koşullarında; '... Ne bir gerilla savaşını ve ne de bir halk ayaklanmasını başlatabiliriz. Ama bunları hazırlamak için SİLAHLI PROPAGANDA UYGULAMAYA İHTİYACIMIZ VARDIR' der. (Sözde) Kürdistan koşullarında bu daha da açık ve dayatıcı bir gerçektir..."(Abdullah Öcalan, Seçme Yazılar, 1. cilt, s. 213)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder