Beyniniz bir sıvı içinde yüzüyor, peki neden?
İnsan beyninin sadece çok küçük bir kısmını kullanıyor.
O kadar çok sorulacak soru var ki, o kadar çok keşfedilecek konu var ki insan hangisini öğreneceğini şaşırıyor. Kalp neden özel bir kafese konmuş, damarlar nasıl birbirine dolanıp düğüm olmadan vücudumuzu sarıyor, vücut nasıl olup da bir mikrobu tanıyıp yok edebiliyor? Peki ya beyin, neden içi su dolu bir sıvının içinde yüzüyor? Hepsinin bir anlamı ve hikmeti var öyle değil mi?
Hareket etmemiz, duymamız, görmemiz, tad vekoku almanız, kalbimizin çalışması, nefes almamız gibi hayati işlevlerin tümünü beynimiz gerçekleştirir. Ayrıca hormonlar üreterek vücudun ihtiyaçlarına göre düzenlemeler yapar. Çok hassas bir sisteme sahip olan bu organımızelektrik sinyalleri ile çalışan sinir hücreleri (nöronlar), bunları barındıran ve beslenmelerine yardımcı olan destek hücreleri ve kan damarlarından oluşur.
Beyin yaklaşık 1,5 kg'lık bir ağırlığa sahiptir ve bir sıvının içinde yüzer. Eğer beyin bir sıvının içinde bulunmasaydı ve direkt olarak kafatasına temas etseydi kendi ağırlığının altında ezilirdi. Bu da beyindeki hayati merkezlerde bir baskı oluşmasına dolayısıyla ölüme sebebiyet verebilirdi. Ancak böyle bir sorunla (hastalık halleri dışında) karşılaşılmaz. Çünkü beynimizin kendi ağırlığı (yüzdüğü sıvının içinde iken) 1400 kg'dan 50 gr'a kadar düşer. Yani beyinde ağırlığı otuzda bire kadar düşüren bir sistem vardır. Bu sistem şöyle çalışır:
Beynin içinde birtakım boşluklar ve bu boşlukların içinde de sadece beyinde bulunan özel damar yığınları vardır. Bunların görevi vücuttan beyne taşınan kandaki serumu süzmektir. Serum önce beynin içindeki boşlukları doldurur ve sonra çeşitli yollardan beynin dışına çıkar. En sonunda da bu sıvı beynin üst kısmında yer alan tek yönlü valf sistemi (araknoid villus) sayesinde genel dolaşıma (kan dolaşımına) geri döner. Bu valflerin çok önemli bir görevi vardır: Sıvının beyne yaptığı basıncı ayarlamak.
Eğer bu ayarlama olmasaydı ve basınç çok yüksek bir seviyeye çıksaydı, o zaman beyne olan baskı beynin fonksiyonlarını etkilerdi. Ve bu durum pek çok hastalığın sebebi olurdu.
Buna örnek olarak "hidrosefali" denilen hastalığı verebiliriz. Bu hastalık türünde dolaşımdaki herhangi bir aksaklıktan dolayı beyindeki sıvı bir süre sonra birikmeye başlar ve oluşan basınç beyin fonksiyonlarını etkiler. Eğer dışarıdan bir müdahale yapılmazsa, yani ameliyatla bu sıvı boşaltılmazsa artan basınç; zeka geriliği, hareket bozuklukları, körlük hatta ölümle sonuçlanan rahatsızlıklara neden olur.
Buna örnek olarak "hidrosefali" denilen hastalığı verebiliriz. Bu hastalık türünde dolaşımdaki herhangi bir aksaklıktan dolayı beyindeki sıvı bir süre sonra birikmeye başlar ve oluşan basınç beyin fonksiyonlarını etkiler. Eğer dışarıdan bir müdahale yapılmazsa, yani ameliyatla bu sıvı boşaltılmazsa artan basınç; zeka geriliği, hareket bozuklukları, körlük hatta ölümle sonuçlanan rahatsızlıklara neden olur.
Beyindeki sıvının basıncı normalden daha az düzeylere indiği zaman da dayanılmaz baş ağrıları olur ve beyin hasar görmeye başlar.
Gördüğümüz gibi, beynimizde en etkin ve en zararsız şekilde çalışması için harika ayarlanmış bir sistem var. Beynimiz öncelikle kafatası ile korunmaya alınmıştır. Ayrıca ağırlığını taşıması için bu yeterli olmadığından içinde yüzdüğü bir de sıvı var edilmiştir. Bu şekilde ağırlığı 50 gr'a yani gerçek ağırlığının otuzda birine düşer. Tüm bu sistemlerin organizamanın kendi kendine gelişimi sırasında kendi kendine yani tesadüfen oluştuğunu söylemek mantık dış olup akıllıca olmayacaktır. Çünkü her mühendislik tasarımın bir tasarımcısı olduğu gibi, bizlerdeki müthiş çalışan sistemlerin de bir tasarımcısı ve yöneticisi vardır..
“Şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.” [İnsan (Dehr) Suresi, 2.ayet]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder