Sizce kalbin her hücresi elektrik üretmeyi nasıl bilir?
Kalp ihtiyacı kadar elektriği kendisi üretiyor.
İnsan düşünmeye, soru sormaya sonra araştırmaya başlayıp daha sonra da öğrenip akledince gerçekten insan olmayı hak ediyor bence. Öbür türlü insan alışkanlıkların, vurdumduymazlığın, düşünmemenin getirdiği hafifliğin içerisinde adeta kayboluyor. Yaşıyor gibi ama aslında yaşamıyor, adeta derin uykuda gibi oluyor. Bir bakıyorsunuz, son derece hayret uyandıran olaylarla karşı karşıya iken, kendi vücudunda bile binlerce mucize aynı anda gerçekleşirken bunlardan tekini bile göremez hale gelmiş, anlayamaz, kavrayamaz hale gelmiş. Söylediğim gibi insanı insan yapan en önemli özellik önce düşünmesi, sonra araştırması, sonra da akledip iman etmesidir. Çünkü hiçbir mucize boş yere yaratılmamıştır. Eğer insan onu göremiyorsa bu yalnızca onun kendi problemidir. Unutmayın ki mutlaka düşünen ve gören, hepsini kalbinde hisseden binlerce insan vardır. Sadece kalp üzerinde bir kez olsun durup düşünün.
Eğer kalbi bir mikroskop altına koyarsanız, bir milyondan fazla hücreyle karşılaşırsınız. Bunların her birinde son derece kompleks biyokimyasal işlemler gerçekleşir. Bu hücreler şeker molekülleriyle beslenir ve oksijen yakarlar. Her kalp hücresinin kendine ait pompaları ve kanalları vardır, bağ dokusuyla komşularına bağlanırlar.
Kalpte yorulmak bilmeden kasılan kas hücrelerinin, elektrik akımı geldiği anda çalışabilecek tasarıma sahip olmaları gereklidir. Kendilerine ulaşan tek bir sinyale bile kayıtsız kalmamalı, dakikada ortalama 72 kez üretilen sinyalin her birine cevap vermelidirler. Nitekim mikroskop camındaki bir kalp hücresi taze kan elde ettiği sürece tek başına bile atmaya devam eder.
Kalp kası hücreleri son derece kompleks sistemlerdir. Bu uzun ve ince her hücre, kasılma yeteneği olan lif benzeri proteinler ve hücreyi dışarıdan ayıran bir hücre zarı içerir. Hücre zarına gömülü proteinler önemli sinyalleri ya da maddeleri bir taraftan diğerine taşır. Çok küçük pompalar artı ve eksi yüklü iyonları hücre zarından taşır ve hücrenin içinde ve dışında iyonların farklı şekilde yoğunlaşmalarını sağlar. Bu, hücreyi elektrik yükü bakımından "kutupsal" hale getirir ve hücre içiyle, dışı arasında bir voltaj farkı oluşturur. "Zar potansiyeli" denilen bu fark, hücre zarında iyon kanalları olarak bilinen bir kısım proteinin kapı gibi işlev görmesini sağlar. Açıldıklarında, iyonlar içeriye akın eder.
Kalp hücreleri, iyon pompaları ve kanallarının hassas etkileşimleri sonucu, hücre zarı boyunca meydana gelen elektriksel ve kimyasal farklılıklar sayesinde kasılırlar. Kasılmanın ardından kanallar kapanır ve iyon pompaları iyonları hücrenin dışına doğru iterek, hücrenin ilk haline dönmesini sağlar. Sağlıklı bir hücrede bu dönüşüm saniyeden daha kısa bir sürede gerçekleşir.
Kalp hücreleri, iyon pompaları ve kanallarının hassas etkileşimleri sonucu, hücre zarı boyunca meydana gelen elektriksel ve kimyasal farklılıklar sayesinde kasılırlar. Kasılmanın ardından kanallar kapanır ve iyon pompaları iyonları hücrenin dışına doğru iterek, hücrenin ilk haline dönmesini sağlar. Sağlıklı bir hücrede bu dönüşüm saniyeden daha kısa bir sürede gerçekleşir.
İnsan bütün bu olayların farkında bile değilken üstün akla sahip olan Yaratıcımız onu böyle mucizelerle donatmıştır.
"... Rabbim, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" [En'am Suresi, 80.ayet]
Kaynak:
- Mark Buchanan, "The heart that just won't die", New Scientist, cilt 161, no. 2178, 20 Mart 1999, s. 24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder