16 Ağustos 2013 Cuma

Vücudunuzda aynı anda binlerce işlem yapan kaç hücre var sizce?

Vücudunuzda aynı anda binlerce işlem yapan kaç hücre var sizce?
Hücrenin kompleks yapısı bu yüzyılda anlaşıldı, Darwin evrimi öne sürerken hücreyi bilmiyordu.

Bugün dünyada yaşayan her insanın vücudunda milyonlarca sayıda olanhücre ile ilgili çok önemli bir makale okudum. Okuduğumda insanın kendisini çok büyük görürken aslında ne kadar da aciz olduğunu hissettim. Çünkü daha kendi vücudumuzun içinde gelişen olaylardan bile tamamen habersiziz. Biz uyurken, yemek yerken, nefes alırken vücudumuzda hücreler adeta muhteşem bir ordu şeklinde hiç ara vermeden üstelik kapkaranlık bir ortamda çalışıyorlar. Bizim ruhumuz bile duymuyor. Yapılan bu kadar işlemi fark etmiyoruz, yorulmuyoruz ve bunlar için hiç çaba harcamıyoruz. Oysa yaşamamız muhteşem detaylara bağlı. İlgili yazıyı okuduğunuzda sizlerde ne demek istediğimi anlayacaksınız: 
İnsan vücudunda 100 trilyondan fazla hücre bulunur. Bu hücrelerden bazıları o kadar küçüktür ki bunların bir milyon tanesi biraraya gelse ancak bir iğne ucu kadar yer kaplar. Ancak, bu küçüklüğüne rağmen hücre, bilimdünyasının ortak kanaatiyle, insanoğlunun bugüne kadar karşılaştığı en kompleks yapı ünvanını korumaktadır. Halen keşfedilmemiş pek çok sırrı içinde barındırmayı sürdüren hücrenin teknik olarak nasıl meydana geldiği bilim insanlarının kafasını kurcalamaktadır, çünkü hücre başlıbaşına bu tam bir mucizedir! 
Bu konuda bir itiraf, Johannes Gutenburg Üniversitesi Biyokimya Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Klaus Dose'den gelmektedir. Dose, canlı hücrenin oluşumu ile ilgili; "Yoğun çabalara rağmen son 30 yıldan bu yana canlı hücrelerin oluşumunu açıklayabilecek herhangi bir buluş yapılamadı." (*Klaus Dose, "The Origin Of Life: More Questions Than Answers", Interdisciplinary Science Reviews, s.352) diyerek, aslında ilk canlının evrimleştiği tezini reddederek, hücrenin bir bütünlük halinde ve canlılarla beraber var olduğunu kabul etmektedir. 
Bilindiği gibi canlı vücudunun başlıca yapıtaşı hücredir. Ama daha da detayına indiğimizde en az hücre kadar meydana gelişleri ve çalıştıkları sistemleri birer mucize olan ve hücreyi meydana getiren proteinler ve proteinleri meydana getiren amino asitlerin vardır ki bilim proteinin ve amino asitlerin nasıl meydana geldiğini de teknik olarak açıklayabilmiş değildir. 
Hücrenin yaşamını sürdürebilmesi için, hayati işlevlere sahip bütün temel parçacıklarının birarada bulunmaları gereklidir. İnsan vücudundaki bütün hücreler başlangıçta tek bir hücrenin bölünerek çoğalmasıyla meydana gelmiştir. Ve daha en başından, vücudumuzun şu anki yapısı, şekli, tasarımı ve tüm özellikleriyle ilgili her türlü bilgi bu ilk hücrenin çekirdeğindeki kromozomlarda mevcuttur.

Bütün hücreler genel özellikleri bakımından birbirlerine benzerler. Ancak her organ, yapısına ve görevine göre özelleşmiş şekiller ve kabiliyetlerle donatılmış, diğer organlardakinden farklı hücrelere sahiptir. Tek başına bir hücre, bütün çalışma sistemleri, haberleşmesi, ulaşımı ve yönetimiyle büyük bir şehirle benzer bir karmaşıklık derecesine sahiptir: Hücrenin sarf ettiği enerjiyi üreten santraller; yaşam için zorunlu olan enzim ve hormonları üreten fabrikalar; üretilecek bütün ürünlerle ilgili bilgilerin kayıtlı bulunduğu bir bilgi bankası; bir bölgeden diğerine hammaddeleri ve ürünleri nakleden kompleks taşıma sistemleri, boru hatları; dışarıdan gelen hammaddeleri işe yarayacak parçalara ayrıştıran gelişmiş laboratuar ve rafineriler; hücrenin içine alınacak veya dışına gönderilecek malzemelerin giriş-çıkış kontrollerini yapan uzmanlaşmış hücre zarı proteinleri bu karmaşık yapının yalnızca bir bölümünü oluştururlar. 
İnsanın hayatının devamlılığı, kendisini meydana getiren bu hücrelerin hem kendi içlerinde hem de birbirleri arasında uyum içinde çalışmaları sayesinde olur. Hücre, diğer hücrelerle uyum içinde çalışırken, kendi yaşamını da büyük bir düzen ve hassas bir denge içerisinde sürdürür. Bu düzenini devam ettirmek, iç dengesini korumak için ihtiyacı olan birçok maddeyi, enerjisi de dahil olmak üzere bizzat kendisi tesbit eder ve üretir. Kendi karşılayamadığı ihtiyaçlarını ise dışardan büyük bir titizlikle seçip alır. Öyle seçicidir ki, dış ortamda başıboş dolaşan maddelerden bir tanesi bile hücrenin izni olmadan şans eseri onun kapılarından içeri giremez. Hücrenin içinde lüzumsuz, amaçsız tek bir molekül bile bulunmaz. Hücre dışına çıkışlar da aynı şekilde hassas kontroller, sıkı denetimler sonucunda gerçekleşir. 
Tüm bunlarla birlikte hücre, her türlü dış tehdit ve saldırıya karşı kendini koruyacak bir savunma sistemine de sahiptir. Dahası, içerdiği bunca yapı ve sisteme, içinde süregiden sayısız faaliyete rağmen, ortalama bir hücrenin büyüklüğü modern bir şehir gibi kilometrelerce kare değil, yalnızca milimetrenin 100'de biri kadardır. 
Bir bilim adamı olan W. H. Thorpe, hücredeki bu muazzam yapıyı "Canlı hücrelerinin en basitinin sahip olduğu mekanizma bile, insanoğlunun şimdiye kadar yaptığı, hatta hayal ettiği bütün makinalardan çok daha komplekstir"şeklinde ifade etmektedir. 
Tüm bu kompleksliğimize baktığımızda hücrenin bile ne kadar büyük bir mucize olduğunu anlıyor, yaratılışımızın harika olduğunun bir kez daha farkına varıyoruz... 
“Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir "alak"tan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir.” [Alak Suresi, 1-3.ayetler]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder