16 Ağustos 2013 Cuma

Fethullah Gülen maddenin hakikatini nasıl anlatmıştı?

Fethullah Gülen maddenin hakikatini nasıl anlatmıştı?
Erzurumun Pasinler ilçesinde doğan Fethullah Gülen 13 yaşında hafız olmuş sonra bir süre medrese eğitimi almıştır. Önce Edirne Üç Şerefeli Camii'de 4 yıl, ardından Kırklareli'de 1 yıl vaizlik yaptıktan sonra 1966'da İzmir'e merkez vaizliğine atanmıştır. 1971 yılına kadar buradaki görevine devam etmiştir.12 Mart sürecinde 7 ay hapse girmesnin yanında 2008 e kadar hakkında pek çok davalar açılmıştır. Bu davaların tamamı beraatle sonuçlanmış ve kapanmıştır. Pek çok konuya ait 80 civarında kitabı bulunan Fethullah Gülen hayatını İslam’ı anlatmaya ve dünyanın her yerine ulaştırmaya vakfetmiştir. 
Pek çok konuya kitaplarında ve konuşmalarında değinen Fethullah Gülen, başta Bediüzzaman Said Nursi olmak üzere İslam âlimlerinin yorumları ışığında "maddenin gerçeği" konusuna da değinmektedir. Konu hakkındaki bir açıklaması şöyledir: 
"Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin tecellisini görme adına çok darlık yaşıyoruz. Eşyayı genelde sadece mülk, fizik ve madde buudları ile görebiliyoruz. Halbuki esas olan mülkün yanında melekut, fiziğin yanında metafizik ve maddenin yanında manâ buudlarını da görmektir ki eşyanın hakiki yüzü müşahade edilmiş olsun. 
Nasıl üç boyutlu resimlere gözümüzü ayırmadan baktığımızda belli bir müddet sonra kareler şekilleniyor ve üçüncü boyut açığa çıkıyor; aynen öyle de eşyanın melekut, metafizik ve manâ boyutları da ancak onlara yoğunlaşmakla ortaya çıkar; çıkar ve biz o zaman eşyanın hakiki yüzünü görmüş oluruz."1 
Ehl-i Beyt imamlarından İmam-ı Caferi Sadık’ta dış dünyada gördüğümüz görüntülerin beynimizin içinde küçücük görme merkezinde oluştuğunu şöyle açıklıyor: 
“… Ebu Abdullah (İmam Cafer-i Sadık) dedi ki:” Ey Hişam, kaç duyun var?

Dedi ki “Beş duyum var.”
Buyurdu ki :“Bunlardan hangisi daha küçüktür?”
Dedi ki: “Görme duyusu.”
Buyurdu ki: “Peki görme duyusunun çapı ne kadardır?”
Dedi ki: "Bir mercimek kadar veya ondan daha küçüktür." (Bilim adamları beynimizdeki görme merkezinin boyutunun bir mercimek tanesi kadar olduğunu bu yüzyılda buldular.)

Buyurdu ki :”Ey Hişam! Ön tarafına ve üst tarafına bak ve bana ne gördüğünü bana anlat.” Dedi ki:” Göğü, yeri, evler, saraylar, kara parçaları, dağlar ve nehirler görüyorum.”

Dedi ki : “ Senin gördüğün bunca varlıkları bir mercimeğin veya ondan daha küçük bir şeyin içine girdirmeye güç yetiren Allah, dünyayı küçültmeden ve yumurtayı da büyütmeden bütün bir dünyayı yumurtanın içine sokabilir.” (21. Yüzyılda bilim adamları, hayatı ve yaşamı yorumlayabilmemiz için, beynin içinde dış dünya olarak düşündüğümüz her şeyin hologram bir kopyasının yaratılmış olması gerekliliğini buldular.) 
Hişam derhal İmam’a sarıldı; ellerini, başını ve ayaklarını öpmeye başladı ve şöyle dedi: “Bu kadarı bana yeter ey Resulullah (s.a.a)’ ın oğlu!”2 
Bu açıklamalar aslında son derece hayatidir. Dışarıda hiç ışık olmadığı halde, hiç renk olmadığı halde insan beyninin içinde kapkaranlık bir yerde apaydınlık, dünyaya ait görüntüler seyretmektedir. Bildiğiniz gibi atomun yapısına baktığımızda çekirdekle elektronlar arasındaki bu büyük mesafe içinde ise var olan şey sadece boşluktur. Hiçbir şeyin, hiçbir maddenin bulunmadığı bu 100 metrelik boşluk, gerçek anlamda bir "boşluk"tur. İşte bu nedenle uzmanların atomu bir boşluk olarak kabul etmeleri bir bakıma doğrudur. İngiliz fizikçi Sir Arthur Eddington'un belirttiği gibi, "madde çoğunlukla hayalet gibi boş alandan oluşmaktadır."Daha kesin konuşmak gerekirse, atomun %99.9999999'unda hiçbir şey yoktur.

Kaliforniya Üniversitesi'nden parçacık fizikçisi Fred Alan Wolf, atomla ilgili olarak bu gerçeği şu şekilde açıklamıştır: 
... bizim yaşadığımız gezegendeki hayatın, evrenin ne kadar boş olduğunu düşündüğümüzde, bir sürpriz olduğunu anlayabiliriz. Aslında, evrenin %99'dan fazlası hiçbir şeydir! Evrenin endişe verici bir hızla genişlemekte olduğunu dikkate alırsak, daha önce hiç olmadığı kadar çok hiçlik meydana gelecektir! Buna bu şekilde bakmak bizde hayranlık uyandırıcı bir saygı oluştururken, atom altı parçacıkların mikrodünyasını dikkate aldığımızda, durum daha da fenalaşır. Deyim yerindeyse, hiçbir şey yoktur. 
Bu yüzyılda insan maddenin aslına asla ulaşamayacağını, sadece beyninin içindeki görüntülerle muhatap olduğunu kavrayacak ve bunu anladığında bulunduğu boyuttan çıkıp bambaşka bir boyuta geçecektir. 
Kaynaklar: 
1. 18 Temmuz 2003Kırık Testi, Sohbet-i Canan, Eşyanın Hakiki Yüzü 
2. (Usul-i Kafi, El Kuleyni, Sayfa 104-105) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder