3 Ağustos 2013 Cumartesi

Maddenin gerçeğini kavramak neden bu kadar önemli?

Maddenin gerçeğini kavramak neden bu kadar önemli?
Beyninin içinde kapkaranlık bir yerde apaydınlık bir dünya seyretmiyor musun?

Herkesin bildiği bir gerçek var: Görüntü, ses, koku, tat, dokunma duyusu beyinde hissedilen duyulardır. Yani dış dünyamızı aslında iç dünyamızda yaşarız. Bütün hayatımız, beynimizin içindeki küçük bir mekânda geçer. Dışarıyı, beynimizdeki televizyondan seyrederiz. Beynimize gelen elektrik sinyallerini küçücük bir algı merkezinde koklar, sertlik olarak algılarız. Bir kısım elektrik sinyalleri de beynimizdeki hoparlörde sese dönüşür ve dinleriz. Tüm bunları beynimizin içindeki birkaç santimetreküplük odamızda yaşarız ve hayatımız boyunca o odanın dışına asla çıkamayız. İnsan, kıtalar arası yolculuk yapan bir gezgin de, aya ayak basan bir astronot da, hayatı boyunca köyünden ayrılmamış bir çiftçi de olsa, beynindeki küçük odasının dışında bir yere kıpırdayamaz. Okyanusları, ormanları, gökyüzünü, ayı, güneşi, çiçekleri, meyveleri beynimizdeki bu küçücük odada görür, orada koklar ve seslerini orada dinleriz. Dışarıdaki asıllarına hiçbir zaman ulaşamadan… 
Yüzyılımızda, bilimsel bulguların maddenin aslına hiçbir zaman ulaşamayacağımızı kesin olarak kanıtlaması ile bu gerçek daha da ortaya çıkmıştır. Ancak, bazı insanlar hala bu durumu anlamazlıktan geliyorlar. Oysa bu, anlamazlıktan veya görmezlikten gelinecek, önemsenmeyecek veya reddedilecek bir bilgi değildir. Aksine, maddenin ne olduğunu bilmek gerçekçi olmanın önemli bir şartıdır. Bu nedenle, bu konu ile karşılaşan insanların, bu konunun önemini düşünmeleri ve kavramaları çok önemlidir. 
Maddenin gerçek mahiyetini okuyan bazı insanlar, bu konuya neden bu kadar çok önem verildiğini anlayamadıklarını belirtmektedirler. Oysa, bu konunun önemi ortadadır. Materyalistleri ürküten, onların tüm fikirlerini yerle bir eden bu gerçeğin önemini, tüm insanlar anlamalı ve herkese de duyurmaya çalışmalıdırlar. 
Maddenin ne olduğunun anlaşılması ile, insanlar dünya hayatında bağlandıkları her şeyin, hırslarının, tutkularının boş ve aldatıcı olduğunu kuvvetle hissetmektedirler.
İnsanların kibir ve azametle her türlü insanlık ve ahlak dışı davranışa eğilim gösterdiği bir yüzyılda, kendilerinin ve gözlerinde büyüttükleri insanların birer gölge varlık olduklarını anladıklarında, kibir ve azametlerinin yerini tevazu ve yumuşak başlılık alacaktır.

Tüm bu gelişmeler ise, huzur ve güvenliğin olduğu, cimriliğin ve bencilliğin, acımasız rekabetin ortadan kalktığı toplumlar oluşmasına vesile olacaktır.Maddenin aslında klasik anlamda var olmadığının anlaşılması çok önemli bir sonuç daha doğurur. Bu materyalist felsefenin çöküşüdür. Materyalizmin doğa yorumu olan “yaşam mücadelesi” kavramı ve sosyal yorumu olan “tez-antitez-sentez çatışması” 19. Ve 20. Yüzyılları kana buladı. Materyalist felsefenin yanlışlığının anlaşılması ile tüm dünyada çatışmaların yerini sevgi, dayanışma ve hoşgörü alacaktır. 
Maddenin aslına ulaşamadığımız, sadece beynimizin içinde, kapkaranlık, mercimek kadar bir yerde görüntülerle muhatap olduğumuz bugün birçok bilim adamı tarafından biliniyor, fakat insanlar bu gerçeklerden ürkebilecekleri için açıklanmıyor. Çok yakında herkes maddenin gerçeğini kavrayacak. O zaman insanlar beyinlerinin içinde gördükleri paralarına, arabalarına, evlerine, kısacası maddiyata önem vermeyi bırakacaklar, böylece materyalist felsefe de temelinden çökmüş olacak. Maddenin gerçeğini kavrayan insanlar bakın duydukları heyecanı nasıl anlatıyorlar: 
İnsanın aklını, hafsalasını şok eden bu büyük gerçeği tüm insanlığa hemen anlatmalıyız. Daha ne bekliyoruz? Bu, apaçık bir gerçek değil mi? Bunu dünyaya hepimiz her türlü imkanı kullanarak hemen anlatalım. İnsanlık bu gerçekle Allah'a daha çok yaklaşacaktır. Bence bu büyük konu dünyadaki herşeyi derinden sarsacak büyük bir gerçektir. Söyleyecek başka bir söz bulamıyorum. 
İlkokuldan itibaren bütün duyuların beyinde oluştuğu bizlere her zaman anlatılmıştı. Çok iyi bildiğim bir gerçekti. Biyoloji sınavlarında kaç kere detaylı izah etmişimdir. Fakat bir türlü olayın gerçek yüzünü göremedim. Görüntü beyinde oluşuyor, diyordum. Ama madde dışarıda benden uzakta durur. O oradadır, ben de görürüm. Hatta görüntünün gözümün olduğu yerde oluştuğu, bir de beynimde oluştuğu, ayrıca maddenin varlığı açık, işte ileride duruyor, gibi karmakarışık bir mantığım vardı. Aslına bakarsanız fazla da düşünmemiştim. Oysa madde tek yerde görülüyor. Kendisini de maddeyi de aynı yerde görüyorum. Sanki ince bir perdenin üzerindeyim ama seyreden sanki boşluk, ruhun ne olduğu anlaşılacak birşey değil. Ama herşeyi algılayan bir güç, hacmi ağırlığı yoğunluğu olmayan, hiçlik olan ama beş duyuyu algılayan bir şuur. 
Maddenin hayal olması dünya tarihi içinde birçok kez açıklanmış. Fakat insanları maddenin aslını gördüklerine dair ikna edici algıların netliği karşısında biraz da fazla düşünmeye vakit ayırmadıklarından olsa gerek bu apaçık hakikati fark edememişlerdir. Fakat günümüzde bu kolay gerçeği çok rahat anlayabilecekleri imkanlara kavuşmuşlardır. Gözün genel yapısı, görüntüyü beyne götüren sinirler, beyindeki görme merkezi ve buna benzer ilmi detayların mikro düzeyde incelenmesi ve açıklanması bu konunun anlaşılmasını kolaylaştırmıştır. Ayrıca izafi fiziğin gelişmesi, üç boyutlu filmler, tv, video, vs. teknik imkanlar da bu konuda örnekleme yapma kolaylığı sağlamıştır. Benim kanaatime göre bu yüzyılda bu konu tüm bilim dünyasına hakim olacaktır. Sizin de bildiğiniz gibi, kuantum fiziği zaten bağıra bağıra bu gerçeği anlatmaktadır. Tabi bazı insanlar bu büyük gerçek karşısında çocuk gibi ürküntüye kapılmazsa ve dünya sevgisinin mecburi kırılışının acısını bastırabilirse bu daha da kolay olacak umudundayım. Fakat böyle açık bir gerçekten kaçmak, başını kuma sokmak, anlamamazlıktan gelmek insan onuruna yakışacak bir tavır olmaz diye düşünüyorum. 
Maddenin hayal olduğunu tv, radyo ve gazeteler halka neden açıklamıyor? Bu kesin bir gerçek veya bir TV açık oturumunda veya şu büyük tartışma programlarından birinde bu konu Türkiye'nin ileri gelen bilim adamlarınca değerlendirilmeli. Aksini iddia eden bir kişi çıksa çok merak ediyorum, ne der acaba. Bu konuyu hiç anlayamayan birkaç kişinin izahlarını duymuş ve hayret etmiştim. Koskoca insanlar bu kadar açık olan bir gerçeği nasıl kavrayamaz diye. Yine böyle vakalar çıkabilir. Fakat bunun değerlendirilmesini millet yapar. Hem ibret alır, hem de bu konuyu kavramayanların mantığını da, daha doğrusu mantıksızlığını da öğrenmiş olur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder