9 Ağustos 2015 Pazar

Kendine şöyle deniz gören güzel bir tepeden hala mezar almadın mı?


Kendine şöyle deniz gören güzel bir tepeden hala mezar almadın mı?
İnsanlar manzaralı mezar alınca sonsuza kadar onun içinde ferah ferah oturacaklarını zannediyorlar.












Senin de öldüğünde rahat etmeye hakkın var değil mi? Şöyle rahatça dinlenmeye... Masmavi denizi gören bir tepede güzel bir mezaryerini hak ettin değil mi? Bak, eşin dostun çoktan koşup kapmışlar ya Aşiyan’dan,Çengelköy’den, sen daha ne bekliyorsun? Ya yarın ölürsen ve deniz görmeyen, çamurlu, izbe bir yere gömülürsen...
Geçen gün bir emlak sitesindeki ilana göre Zincirlikuyu mezarlığı'nda 2 adet deniz manzaralı mezar yeri 2 hafta önce 600 bin TL’ye satışa sunulmuş. Emlak ofisi tarafından verilen ilanda‘rutubetsiz ve ferah’ olduğu belirtilen iki kişilik mezar yerinin aynı zamanda Vehbi Koç’un mezarına da yakın olduğunun da altı çizilmiş! İstanbul'daki mezarlıklar arasında Aşiyan'da da fiyatlar uçuyormuş. Yine bu yıl eylül ayında gazeteye verilen bir ilanda ise, Aşiyan Mezarlığı’ndaki 9 metrekarelik 'boş mezar' yeri için tam 450 bin TL istenirken, mezar yerinin arazi veya konutla da takas yapılabileceği de belirtiliyormuş!
İnsanların cahillikleri inanılır gibi değil. Kuran’dan uzak olunduğunda işte insanın kafasında böylesine saçma sapan fikirler akın edebiliyor. Üstelik kişi “deniz gören mezar” isterken kendisini son derece akıllı ve bu isteğini de makul görebiliyor. Yani Aşiyan’da rutubetsiz ve ferah bir yerden mezar aldığında, üstelik te Vehbi Koç’a komşu olduğunda sanki sonsuza kadar o ferah mezarda huzur içinde oturacak, uzun uzun yattığı yerden denizi seyredip yan mezarlardaki komşularıyla konuşacak!
Öncelikle insan öldüğünde bedeni çürümek üzere toprağın altına konuyor ve ruhu da ahirete gidiyor. Bambaşka bir yaratılışla tekrar diriltilmek için. İnsanın artık dünya ile arasına bir perde çekiliyor. İnsan artık ne yaparsa yapsın dünya ile bağlantı kuramaz. Bedenini toprağa bırakır, ruhu da ahirete geçer. Toprağa konan beden önce şişer, sonra patlar. Etler dökülür, gözler akar. Kısa bir süre sonra o dağ gibi insandan geriye küçücük bir torba kemikten başka hiçbirşey kalmaz. Dolayısıyla ölen ve toprağa gömülen bir bedenin artık ne o deniz manzarasını görecek gözleri, ne de deniz kokusunu içine çekecek burnu, ne de mezarda huzur duyacak ruhu vardır. İnsanların bu gerçekleri görememesi, iman etmeyenlerin nasıl büyük bir gaflette yaşadıklarının da apaçık göstergesidir.
Bunların yanında bir gerçek daha var. Onu da söylemeden geçmeyelim. Ahir zamanda olduğumuzu sürekli anlatıyorum. Kıyamet çok yakın. Kıyamet koptuğunda dünyada taş taş üzerinde kalmayacak. Özenle dikilen gökdelenler, köprüler, yollar, havaalanları, saraylar, sütunlar herşey ama herşey yıkılacak. Ne İtalya kalacak, ne Amerika ne Japonya. Dünyadaki bütün dağlar unufak olacak. Kimsenin evi, barkı, malı, mülkü, yazlığı kalmayacağı gibi bütün mezarlar da yerinden sökülecek. Dünyadan eser bile kalmayacak.
İşte bu gerçekleri göremeyenler gidip en güzel deniz manzaralı yerlerden kendilerine mezar bakmaya devam etsinler. Ölüp de gerçeği tam anlamıyla gördüklerinde (ahiretteki sonsuz hayatı ve dünyaya dönmenin asla mümkün olmayacağını) o zaman anlayacaklar ama iş işten çoktan geçmiş olacak...
Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler. (Enbiya Suresi, 95)
"Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik." (Şuara Suresi, 102)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder