Kur'an varken mezheplere uyulmaz!
Peygamber zamanında mezhepler var mıydı? Hanefi, Hanbeli, Maliki, Şafi, Şiilik, Vehhabilik var mıydı?
Müslüman âlemi neden böyle ayrılık içinde, neden kavga dövüş içinde? Çünkü her biri başka bir mezhebe uymuş. Bir mezhebin helal dediğine diğermezhep haram diyor. Bir yiyecek bir mezhebe göre helal iken diğer mezhebe göre haram oluyor. Bir mezhepin kıldığı namazı diğer mezhep kabul etmiyor. Düşünebiliyor musunuz, Şii’ler ve Sunni’ler birlikte namaz dahi kılmıyorlar. Düşünün aynı Allah’ın önünde secdeye varan, aynı kutsal kitaba inanan Müslümanlar birbirlerine mezhepler yüzünden düşman oluyor, hatta birbirlerini öldürüyorlar.
Oysa Müslüman için tek doğru yol var, o da Kur'an. Peygamberimizin, onun arkadaşlarının ve onlara tabi olanların uygulamadıkları ve yol olarak benimsemedikleri mezhepler BATIL’dır ve İslam ile ilgisi yoktur. Allah’ın bizzat kendisinin açıkladığı ve müminlere yol gösterici, rahmet ve bereket olan Kur'an varken mezheplere uymak Kur'an’a isyandır, Allah’a karşı büyüklenmedir.
Peygamberimizin vefatından hemen sonra İslam âlemi bazı sorunlar ve fitneler yaşadı. Liderlik savaşı ve siyasi çekişmeler bunlardan bazılarıydı. Resulullah’ın ahirete irtihallerinden 100-150 yılları arasında ise daha büyük fitne ve ayrılıklar başladı. Bu fitne dinin asıl kaynağından yaniKuran’dan uzaklaşıp başka kaynak ve kişilerin görüşlerinin benimsenmesi idi.
Bu ayrılık ve görüş farklılıkları öyle bir hal almıştı ki bunu yapan kişiler bir sistematiğe oturtulup mezhep adı altında ümmeti fırkalara ayırdılar. Uydurdukları binlerce rivayet ve yalan hadis ile oluşturdukları bu sistemi korumak için de yine yalan rivayet ve ayrılıkçı görüşler uydurdular.Kuran’ın Allah’ın Hak Kitabı olduğuna yeterince inanmadıkları ve Kuran’a güvenmedikleri için kendi rivayet kültürleri 1300 sene içinde onlar için daha güvenilir kaynak oldu.
Aslında mezheplerin kabulü kendi içinde birçok mantıksızlık ve tutarsızlık barındırır.Örneğin mezhep taassubu taşıyan kişilere “peygamberimiz hangi mezheptendi?” ya da “sahabe hangi mezhebi taklit ediyordu?” ya da “ tabiin hangi mezhebi kabul ediyordu?” gibi soruları sorduğumuzda verecek cevapları yoktur. Çünkü Kur'an’ın yeterli olarak görüldüğü ve yalnızca Kur'an ile amel edildiği asrı saadet döneminde hiç bir mezhep yoktu. Mezheplere uymak gibi bir zorunluluk da yoktu, zira mezhep kavramı bile yoktu. Çünkü İslam ümmeti fırkalara ayrılmamıştı, bu haramdı. Ümmetin fırkalara ayrılması Allah’ın Kuran’da yasakladığı bir davranıştır ve bir an evvel terk edilmelidir.
“Gerçek şu ki, dinlerini parça parça edip kendileri de gruplaşanlar, sen hiç bir şeyde onlardan değilsin. Onların işi ancak Allah'adır. Sonra O, işlemekte olduklarını kendilerine haber verecektir.” (Enam Suresi, 159)
Ahir zamanda Müslümanların içine düştüğü mezhep kavgaları Hz. Mehdi vesilesiyle son bulacaktır. ‘Hz. Mehdi yeryüzündeki tüm mezhepleri kaldıracak, dini Peygamberimiz döneminde olduğu gibi aynen uygulayacak, kendisi bir mezhep sahibi olacak ve tüm insanlar da ona tabi olup uyacaklardır.
Geçmişten günümüze pek çok İslam âlimi eserlerinde bu konuya değinmişlerdir. İslam tarihinin en büyük âlimlerinden biri olan Muhyiddin Arabi "Fütühat-ül Mekkiye" isimli eserinde bu konuda şöyle bilgi vermiştir:
... HZ. MEHDİ, DİNİ PEYGAMBER'İN ZAMANINDA OLDUĞU GİBİ AYNEN UYGULAYACAK. YERYÜZÜNDE MEZHEPLERİ KALDIRACAK. HALİS HAKİKİ DİNDEN BAŞKA HİÇBİR MEZHEP KALMAYACAK. (Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 186-187)
Hüseyin Hilmi Işık ise, “Saadet-i Ebediye” adlı eserinde Hz. Mehdi’nin bu özelliğini şöyle haber vermiştir:
HAZRET-İ MEHDİ, AHİR ZAMANDA DÜNYAYA GELECEKTİR. Resullulah Efendimiz’in soyundan olacaktır. İsa Aleyhisselam’la buluşacak, MEZHEPLERİ KALDIRACAK, YALNIZ ONUN MEZHEBİ KALACAK. (Hüseyin Hilmi Işık, Saadet-i Ebediye, s. 35)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder