Çarçabuk geçen dünya hayatına kanmayın...
Akıllı insan Kuran'ı çok güzel hayatına geçirir.
Her insan adeta bir çiçek gibi, kupkuru topraktan tüm güzelliğiyle, tertemiz bir şekilde, nefis bir kokuyla doğuyor. Serpiliyor, gelişiyor ve çarçabuk geçen birkaç günün ardından sararıp soluyor ve ardından çerçöpe dönüşüp ölüyor. Birçok insan bu herkesi bekleyen sonu göremeden dünyaya dalıp oyalanıyorlar. Allah’a kul olmayı unutuyorlar, Rablerinin onları kul olmak için yarattığını görmezden geliyorlar ve iman etmiyorlar. Bir de bakmışsınız ki işleri güçleri eğlenmek olmuş, gezip tozmak olmuş. Mal mülk edinip, paraları bankalara yığmak olmuş. Halbuki dünya hayatı aldatıcı bir rüyadan ibarettir, zamanı geldiğinde her insan dünyadaki herşeyini bırakıp ahirete gidecektir.
Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Ali İmran Suresi, 185)
Tevrat’ta da dünya hayatının geçiciliğine dair çok hikmetli izahlar var, şimdi bunlardan birkaç tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Gazabından kısalıyor günlerimiz, bir soluk gibi tükeniyor yıllarımız. Ömrümüz yetmiş yıl sürüyor, bilemedin seksen, o da sağlıklıysak; en güzel yıllar da zahmetle, kederle geçiyor, çabucak bitiyor, uçup gidiyoruz. (Mezmurlar, 90:9-10)
... Yeryüzündeki günlerimiz bir gölge gibidir, kalıcı değildir. (1. Tarihler, 29:15)
… Altınları da gümüşleri de onları kurtaramayacak… (Sefenya, 1:18)
İnsan bir soluğu andırır, günleri geçici bir gölge gibidir. (Mezmurlar, 144:4)
Kemiklerini dolduran gençlik ateşi kendisiyle birlikte toprakta yatacak. (Eyüp, 20:11)
… Her insanın sonu ölümdür, yaşayan herkes bunu aklında tutmalı. (Vaiz, 7:2)
Toprağa dönünceye dek ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın ve yine toprağa döneceksin. (Yaratılış, 3:19)
Dedi ki, "Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim. Rab verdi, Rab aldı, Rab'bin adına övgüler olsun!" (Eyüp, 1:21)
(İnsan) çiçek gibi açıp solar, gölge gibi gelip geçer. (Eyüp, 14:2)
Yüreğim tutuştu içimde, ateş aldı derin derin düşünürken, şu sözler döküldü dilimden: Bildir bana, ya Rab, sonumu, sayılı günlerimi; bileyim ömrümün ne kadar kısa olduğunu! Yalnız bir karış ömür verdin bana, hiç kalırhayatım Senin önünde. Her insan bir soluktur sadece, en güçlü çağında bile. Bir gölge gibi dolaşır insan, boş yere çırpınır, mal biriktirir, kime kalacağını bilmeden. Ne bekleyebilirim şimdi, ya Rab? Umudum Sen'de. (Mezmurlar, 39:3-7)
Çünkü mayamızı bilir, toprak olduğumuzu anımsar. İnsana gelince, ota benzer ömrü, kır çiçeği gibi serpilir; rüzgar üzerine esince yok olur gider, bulunduğu yer onu tanımaz. Ama Rab Kendisi'nden korkanları sonsuza dek sever... (Mezmurlar 103:14-18)
Ey bütün halklar, dinleyin! Kulak verin hepiniz, ey dünyada yaşayanlar, Halk çocukları, bey çocukları, zenginler, yoksullar!... Onlar varlıklarına güvenir, büyük servetleriyle böbürlenirler. Kimse kimsenin hayatının bedelini ödeyemez, Allah'a fidye veremez. Çünkü hayatın fidyesi büyüktür, kimse ödemeye yeltenmemeli. Böyle olmasa, sonsuza dek yaşar insan, mezar yüzü görmez. Kuşkusuz herkes biliyor bilgelerin öldüğünü, aptallarla budalaların yok olduğunu. Mallarını başkalarına bırakıyorlar. Mezarları, sonsuza dek evleri, kuşaklar boyu konutları olacak, topraklarına kendi adlarını verseler bile. Bütün gösterişine karşın geçicidir insan, ölüp giden hayvanlar gibi… Korkma biri zenginleşirse, evinin görkemi artarsa. Çünkü ölünce hiçbir şey götüremez, görkemi onunla mezara gitmez. Yaşarken kendini mutlu saysa bile, başarılı olunca övgüler toplasa bile... Bütün gösterişine karşın anlayışsızdır insan, Ölüp giden hayvanlar gibi. (Mezmurlar, 49:1-2, 6-20)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder