İslam ülkelerinin hedefinde derin iman, kalite ve sevgi olmalı…
İslam ülkeleri bilime, sanata, eğitme önem verip bu geri kalmışlıktan kurtulmalı.
Irak, İran, Afganistan, Mısır, Arakan,Filistin, Yemen, Suriye, Lübnan… Baktığımızda bu İslam ülkelerinin hepsinde aynı sorunlarla karşılaşıyoruz: cahillik, yobazlık, yoksulluk ve birbirlerine karşı dehşete varan bir acımasızlık. Kuran’dan giderek uzaklaşan, hatta Kuran’ı hayatlarından tamamen çıkaran geniş kitleler son derece acımasız bir hayatın içinde yaşam mücadelesi veriyorlar.
Ve elçi dedi ki: “Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur’an’ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar.”(Furkan Suresi, 30)
Batı dünyasından Ortadoğu’ya ve İslam ülkelerine baktığımızda hep aynı görüntü var. Karışıklık, iç savaş, terör ve kitap ehline duyulan nefret bir türlü sona ermiyor. Kadın bu ülkelerde sürekli aşağılanıyor, dövülüyor, eve kapatılıyor, caddelerde sürükleniyor, tecavüze uğruyor. Bütün bu zalimliklerin yanında her şeyden önemlisi Müslüman gözünü bile kırpmadan kendi Müslüman kardeşini şehit ediyor, yurdundan sürüp çıkarıyor, aç ve susuz bir şekilde ölüme terk ediyor. Küçücük yetim çocuklar sokaklarda ölümle yaşam arasında gidip geliyor.
İslam ülkelerinde yaşanan cahillik, kabalık, zorbalık, kirlilik ve insaniyetsizlik de bütün bu görüntüye eklendiğinde, İslam’dan ve Kuran’dan tamamen uzak toplumların düştüğü açıklanması son derece güç bir tablo ortaya çıkıyor. Açıklanması son derece güç, çünkü bu yaşam tarzı Kuran ile taban tabana zıt, Kuran’a muhalif bir yaşam tarzıdır. Kuran baskıyı ve zorlamayı tamamen kaldırır. Bu Müslüman ülkelerde namaz kılmayana, oruç tutmayana olabilecek en şiddetli cezalar uygulanıyor. İslam kadını yüceltip her türlü hakkını gözetirken bu ülkelerde kadın insan yerine dahi konmuyor. Kuran tek bir insanın öldürülmesinin karşılığının tüm dünyayı öldürmek hükmünde olacağını bildirirken bu ülkelerde çok kolaylıkla bir Müslüman diğerinin canını alabiliyor. Hatta kitle kıyımları yapılıp büyük bir marifet gibi caddelerde, sokaklarda sergileniyor.
…Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır. (Maide Suresi, 32)
İslam ülkelerinde yaşanan sıkıntılar bunlarla da bitmiyor. Her ülke mezhep kavgalarıyla, çete savaşlarıyla birbirine düşüyor. Sokaklarda insanlar atılan silahlar ve iç çatışmalar nedeniyle can güvenli olmadan yürüyor. Ve Ortadoğu’da insanlar bir gün bile rahat bir nefes almadan, bir gün bile huzur bulmadan günlerini gecelerini geçiriyor. “Peki ama bunun suçlusu kim” diye sorduğumuzda aslında bu zulmü kendi kendilerine yaptıklarını görüyoruz. Ne kadar Kuran’dan uzaklaşırlarsa, ne kadar Kuran’a uymazlarsa, o kadar sıkıntının, zorluğun ve dehşetin içine batıyorlar. Bir gün ölümden kaçıyorlar ama diğer gün kaçamayıp oldukları yere yığılıyorlar. Bu korkunç ortamda yaşamak yaşamak değil, insani bir yaşam değil, sadece hayatta kalmaya çalışmak. Bir sonraki dehşet dolu güne kadar hayata can havliyle tutunmak…
İslam âleminin rahat bir nefes alması, tekrardan huzur dolu, barış dolu, huzur dolu bir hayata gözlerini açması için öncelikle tam anlamıyla Kuran’a dönmesi gerek. Hurafelerden arınıp, mezhep kavgalarını bırakıp, iç çatışmalara son verip birbirlerine sıkı sıkıya kenetlenmeleri gerek. Müslümanların birlik olması Kuran’ın hükmü olduğundan bu ayet yerine getirilmediğinden Allah bu ülkelere huzuru tattırmıyor. Kuran’a muhalif bir yaşamda huzur ve mutluluk bir türlü elde edilmiyor.
Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Ali İmran Suresi, 103)
Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. (Saff Suresi, 4)
İslam demek her şeyin en güzeli demektir, eğitimdir, sanattır, estetiktir, özgürlüktür, insana değer vermektir, temizliktir. Müslümanlar İslam’a ve Kuran’a tam olarak döndüğünde üzerlerine doğal olarak bir kalite gelir. Aksi takdirde kalitesizlik onları boğar, mahveder. Ortadoğu’yu şu anda kasıp kavuran işte bu kalitesizliktir. Müslüman ülkeler cahilliğe savaş açıp Kuran Müslüman’ı olmayı hedef haline getirmeliler. Yüzeysel imanı bırakıp derin imana, peygamberlerin ve Salihlerin eriştikleri yüksek makama ulaşmayı canı gönülden istemeliler.
Ortadoğu’da yaşayan Müslümanlar Kuran’ı çok iyi anlayıp bir an önce ayetleri hayata geçirmeliler. Kavgayı, kan dökmeyi, birbirlerine zulmetmeyi hemen bırakıp imanlarını güçlendirmeliler. Allah’ı çok zikredip, sabırlarını, tevekküllerini arttırmalı, bağnazlığa ve yobazlığa şiddetle karşı olmalılar. Birbirlerine sevgiyle, şefkatle ve merhametle yaklaşmalılar. Her mezhep diğer mezhebe saygıyla, sevgiyle ve hürmetle yaklaşmalı. Hepimiz aynı Allah’a inanıyoruz, aynı kutsal kitaba inanıyoruz, aynı cennete gitmeyi istiyoruz. Bu yüzden düşman değiliz, kardeşiz. Birbirimizin velisiyiz.
Ey iman edenler, hepiniz topluca “barış ve güvenliğe (Silm’e, İslam’a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 208)
Unutmayın ki şiddet şiddeti getirir, sevgisizlik ve kin insanları kırıp geçirir. Müslüman Müslüman kardeşini acımasızca şehit ederken ve oluk oluk kan dökerken Deccal bir köşede sevinçten delirir. Vahşetin, kirin, kalitesizliğin ve görgüsüzlüğün tavan yaptığı bu sistem Müslümanlık değildir. Müslümanların içine düştüğü bu derin girdabın tek kurtuluşu birlik olmak ve derin bir imanla yalnızca Kuran’a sarılmaktır. Cehaleti bırakmak, kardeş olmak, sevgi dolu ve merhametli olmak, kaliteli olmak Ortadoğu’da huzurun ve barışın anahtarı olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder