13 Temmuz 2015 Pazartesi

Çoğu insan hiç ölmeyeceğim havasında, sanki çelikten, demirden yapılmış gibi…


Çoğu insan hiç ölmeyeceğim havasında, sanki çelikten, demirden yapılmış gibi…
Gaflet içinde yaşayan insan ancak kendisini kandırır...

Gözümüzün önünde yaşayan, gününü gün eden, hangi tatilden hangi tatile koşacağını düşünen milyarlarca insan… Hepsi hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor. Nasıl mutlular, nasıl neşeliler. Kendilerine sunulan sınırsız nimetleri tükettikçe tüketiyorlar. Ama “bütün bunlar nereden geldi, bu nimetleri yaratan kim” diye soran yok.
Mesela düşünün. Bir ziyafet sofrası hazırlanmış. Sen gelip oturuyorsun, yiyorsun, içiyorsun, eğleniyorsun. Gününü gün ediyorsun. Fakat bu sofrayı hazırlayanın kim olduğunu bir kere bile düşünmüyorsun. Şimdi bu nankörlük değil mi? Bütün nimetleri hayatın boyunca senin önüne yığan Allah değil mi? Yoksa hepsini kendi çabanla mı elde ettiğini düşünüyorsun? Allah dilemese ne kadar çabalarsan çabala, bir lokma ekmek bile bulamazsın. Bütün nimetleri Allah beyninin içinde bir görüntü olarak yaratıyor, bundan bile haberin yok. Dışarıda ses yok, ışık yok. Var zannettiğin dünya beyninin içinde oluşan görüntülerden ibaret.
İnsanlar sınırsızca tüketip ahireti tamamen unutuyorlar. Allah da bir ayetinde "Kim dünya hayatını ve onun çekiciliğini isterse onlara yapıp ettiklerini onda tastamam öderiz" diyor, yani sadece dünyada yaşamayı isterse, ahireti istemezse yapıp ettikleri onlara tastamam ödeniyor. "Süs, araba, canları ne istiyorsa veririm" diyor Allah. "Ve onlar bunda hiçbir eksikliğe uğratılmazlar", hepsini alırlar diyor Allah. "İşte bunların ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur" ama ahirette başka hiçbir şey vermem diyor çünkü nankörlük yapmış oluyorlar.
Hiç ölmeyecek gibi yaşayan insan hiç beklemediği bir anda ölümle karşılaşıyor. Zaten etten, kemikten yaratılmış, ne kadar aciz. Bir küçük mikroba yeniliyor. Ölüm onu bir anda kıskıvrak yakalıyor. Arabasını, evini, eşyalarını, kıyafetlerini etrafındakiler kapışıyor. O mezara konarken arkasında kalanlar mirasını nasıl paylaşacaklarını konuşuyorlar. O ise bembeyaz sade, ucuz bir kefenle toprağa veriliyor.
Şimdi durup bir an için tekrar düşünün. İnsan bu kadar acizken, hiç ölmeyecek havasındayaşamak ne kadar akılcı? Hiç ölemeyecek gibi tüm hayatını eğlenerek geçirmek? Böyle yaşamak bir gün mutlaka öleceğin gerçeğini değiştirecek mi? İstediğin kadar ertele, istediğin kadar düşünme bir gün mutlaka ölümle tanışacaksın. Öldüğün anda dünya görüntüsü kalkacak. Dünyada yığıp biriktirdiklerin dünyada kalacak. Sen ise yapayalnız, kimsesiz, hiçbir şeysiz Allah’ın huzurunda duracaksın. “Hayatını ne uğruna harcadın?” diye sana sorulduğunda ne cevap vereceksin?
Allah imanla gelen, şükürle gelen, ibadetlerle gelen, Allah rızası için yapılmış sayısız amelle gelen bir ruhu cennete kabul ediyor. Diğerlerini ise sonsuz bir cehennem bekliyor. Allah’ı unutup dünyaya dalmalarının, ahiret yerine dünyayı tercih etmelerinin karşılığı olarak.
Şimdi bir daha düşünün, elini vicdanıza koyun. Şu kısacık ve zorlu dünya hayatını ahirete tercih etmeye değer mi? Müthiş güzelliklerle dolu cenneti gören insan bu kısacık dünyayı tercih ettiğinden dolayı pişman olmaz mı?
Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için Biz ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Yunus Suresi, 24)
Gerçekten Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da: "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek. (Nebe' Suresi, 40)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder