13 Temmuz 2015 Pazartesi

Dinimize göre kadın kocasının cinsel isteklerini reddederse…


Dinimize göre kadın kocasının cinsel isteklerini reddederse…
Dinimize göre erkek kadını hiçbir konuda zorlayamaz, üzerinde baskı kuramaz.

Bugün yine sizlerle yobazların kadınları nasıl aşağıladıklarını, nasıl uydurma hadislerle kadınları köleleştirdikleri paylaşmaya devam edeceğim. Bakın yobazlar kadın kocasının dediklerini yapmadıklarında, cinsel isteklerini reddettiklerinde nelerle karşılaşacaklarını nasıl uydurma hadislerle dünyaya yaymışlar:
Kişi kadınını yatağa davet eder de kadın kaçarak eşi sinirli bir şekilde gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lanet eder. (Sahih-i Buhari, 9/36)
“Bir kadın, kocasının yatağını (haklı bir mazereti olmadan, küs bir şekilde) terk eder ve (başka bir yerde) sabahlarsa, sabah açılıncaya kadar melekler ona lanet okur.” (Nehc-ül Fesaha, S.36, Hadis: 187)
Ey kadınlar! Eğer kocalarınızın size olan haklarını bilseydiniz, ayaklarının tozunu yüzlerinizle silerdiniz. (Hafız Zehebi, Büyük Günahlar Sayfa 187)
Kocanın vücudu irin ile kaplı dahi olsa ve karısı onu yalayarak temizlese yine de kocasının hakkını ödemiş olmaz. (İbni Hacer El Heytemi 2/121, Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 239)
Bir kadın kocasından boşanırsa o kadına cennet kokusu haram olur. (Kadınlara Dini Bilgiler, s. 61)
“Bir kadın, diliyle kocasına eziyet ederse, onu kendisinden razı edinceye kadar, Allah onun hiçbir tevbesini, kefaretini ve iyi amelini kabul etmez; hatta gündüzlerini oruç ve gecelerini ibadetle geçirse dahi.” (Bihar-ül Envar, C.103, S.244)
“Bir kadın, kocasının hakkını eda etmediği müddetçe, Allah’ın da hakkını eda etmiş olamaz.” (Mekarim-ül Ahlak, S.247)
İmam Musa-i Kazım (a.s)’a kocasını gazaplandıran kadının durumu sorulunca, şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Kocası ondan razı oluncaya kadar, günahkâr sayılır.” (Kısar-ul Cümel, C.2, S. 258)
Yazımın en başında yer alan uydurma hadislerde  İslam dininin güya kadını sözde ikinci sınıf, kocasının boyunduruğu altında yaşamaya mahkum edilmiş bir varlık gibi lanse ettiği izlenimi verilmektedir. Bu şeytani mantıkta kocasının kadın üzerinde o kadar hakkı vardır ki kadın kocasının ayaklarının tozunu yüzüne sürse ya da irinli, pis cildini yalasa bile bu borcu ödeyemez. Bu garip mantığa rağmen, hiç kimse kocasının kadın üzerinde neden bu kadar büyük bir hakkı olduğunu yüz yıllardır sorgulama ihtiyacı bile duymamış ve körü körüne bu batıl inancın kökleşmesine vesile olmuştur. Öyle ki çoğu Müslüman, bu hastalıklı mantığı makul karşılamıştır.
Bu pis zihniyette kadınlar; kendilerine olan davranış ve ahlaklarından razı olmasalar da kocalarına karşı “kadınlık görevi” denen cahilce mantığı yerine getirmeye mecbur tutulmuşlardır. Aksinde aşağılanmış ve kötü muamele görmüşler, ellerindeki bir avuç hak da kısıtlanmıştır. Böylelikle güya ikinci sınıf, güçsüz, ezilmeye mahkûm varlıklar oldukları inancı onlara zorla kabul ettirilmiş ve bu zihniyet İslam toplumlarında kökleşmiştir.
Yüzyıllarca hiç kimse çıkıp; “Kuran’da böyle bir anlayış, böyle bir inanç yok. Kadın-erkek eşit. Allah kadınlara Kuran’da çok geniş haklar ve özgürlükler veriyor.” diyememiştir. Aksine hurafeci zihniyet asırlardır; “Din böyle emrediyor, yapmayanı Allah ve melekleri lanetler, günahkâr olur, Allah’ın rızasını kazanamaz, cennetine giremez...” gibi Allah ve din adına söyledikleri bu tür yalanlarla bazı cahil Müslümanları Kuran dışı uygulamalara mecbur etmişlerdir. Çoğu Müslüman kadının kişiliği, bağnaz zihniyetin öğretileriyle eğitilmiş olan kocaları tarafından ezilip, yok edilmiştir. Çünkü bağnazların dininde kadın, kocası ne isterse ona uyup itaat etmek mecburiyetindedir. Kadınların büyük bir çoğunluğunun okumasına, çalışmasına, sosyal hayatın içine girmesine hatta camdan bile bakmasına izin verilmez. Dolayısıyla maddi ve manevi olarak kocalarına bağımlı hale getirildiklerinden, -toplumun o kesimine hâkim olan örfler, gelenek ve görenekler de bu bağnaz zihniyeti beslediklerinden- kadınların kendilerini bu baskıdan kurtarmaları neredeyse imkansız hale gelir.
Burada şu soruyu sormak gerek: Bağnaz toplumlarda erkek hangi özelliği ile bu kadar üstündür ki kadın bir türlü onun hakkını ödeyemez? Kuran’a göre üstünlük sadece takvaya göredir ve bunun da karşılığı Allah’tan beklenir. Bir erkeğin kadın üzerinde nasıl bir hakkı olur da üzerindeki pis irini yalasa bile kadın o hakkı ödeyemez? Kimdir ve nedir onu bu kadar hakkı ödenmez yapmış olan? Ona bu üstünlüğü takvası dışında hangi özelliği verebilir? Allah ona böyle bir ayrıcalık vermemiştir, dolayısıyla bu ayrıcalık Kuran’da da yoktur. O halde nereden elde etmiştir bu hak üstünlüğünü? Dindar veya dinsiz olmasına, müşrik veya münafık olmasına, günahkâr veya zalim olmasına bakılmaksızın istisnasız “her koca” neye göre bu mertebeye erişmiştir?
Onları bu sahte mertebeye eriştiren, bağnaz zihniyetin İslam’a dâhil ettiği söz konusu mevzu hadislerdir. Kuran’da olmayan, Allah’ın lanetlediği bu zihniyeti onlar, din adına yaygınlaştırmış ve uygulatmışlardır. Şu anda çoğu İslam toplumu, hatta bu İslam toplumlarında bu telkinle yetişmiş kadınlar bile bundan farklı bir zihniyet tanımamaktadırlar. Bağnaz dininin dünyaya getirdiği en büyük belalardan bir tanesi de işte budur.
Kuran’a göre kadın üstündür, daima sevgi, şefkat gösterilmesi gereken çok değerli bir varlıktır. Asla erkeğin kölesi değildir, erkeğin dediklerini yapmaya mecbur değildir. Kadın da erkek de Kuran’a uymakla yükümlüdür. Üstünlük cinsiyette değil takvadadır. Yobazların çürümüş zihniyetlerini sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder