Ne kadar zor sevgisiz bir kalple yaşamak…
Ancak kalbinde Allah aşkı duyan insan diğer kullara sevgi ve şefkat duyabilir.
Evet, ne kadar zor, ruhu çalınmış gibi,sevgisiz, kaskatı bir kalple yaşamak. Ya da yaşamaya çalışmak. Çünkü böyle yaşamak aslında yaşamak değil, adeta bataklığın içinde çırpınmak. Çırpındıkça daha da derine, daha da karanlığa batmak. Hiç kimseyi sevememek ve sevilmemek dünyada insanın başına gelecek en büyük bela bence. Çünkü sevgi olduğunda, kalpte şefkat olduğunda insan ancak mutluluğu tadabiliyor ama aksinde ruhunu şeytana satmış oluyor. Böylece çok katı, acımasız ve gaddar bir dünya kendisini bekliyor.
İnsanın kalbinde sevgi olmayınca, herkese sevgisiz yaklaşınca bu sefer diğer insanların kalbinde de tarifsiz bir hırs vebencillik gelişiyor. İman olmayınca insanlar birbirlerine hep kin ve nefret duygusuyla yaklaşıyorlar. Ruhları adeta nefretle besleniyor. Kavga ettikçe, birbirlerini aşağıladıkça, hakaret ettikçe rahatlıyorlar. Hatta daha da ileri gidip birbirlerini dövüyor kendilerini de yanındakileri de aşağıların aşağısına çeviriyorlar. Böylece cehennem daha onlar ölmeden dünyada başlamış oluyor. Onlar bu şekilde acı çekerken şeytan da bir köşede onları izliyor. Milyonlarca insanı kötülüğe, çaresizliğe, üzüntüye sürüklediği için sinsice seviniyor.
Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır. (Nisa Suresi, 119)
Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım." (Hicr Suresi, 39)
Bakıyorum da bu sevgisizliğin, maddiyatın iyice hâkim olduğu dünyada insanlar hep yalnız, hep ızdırap içinde. Kimi kokaine sığınmış, kimi çareyi esrarda ve içkide arıyor. Milyonlarca insan sakinleştiricilerle dünyanın yükünü üzerinden atmaya çalışıyor. Geceleri sıkıntıdan bir türlü uyuyamıyorlar, sevgisizliğin acısından kurtulmak için çaresizce ilaçlara sığınıyorlar. Hâlbuki hayatlarında sevgi olsa, kalpleri imanla ve Allah aşkıyla dolu olsa böyle mi olur? Şeytan onları kandıracak, kışkırtacak, kuruntulara düşürecek nasıl bir yol bulur?
Ya da (inkar edenlerin amelleri) engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır. Bir kısmı bir kısmı üzerinde olan karanlıklar; elini çıkardığında onu bile neredeyse göremeyecek. Allah kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur. (Nur Suresi, 40)
Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 168)
Dünyada insanların başına gelen bütün belalar işte böyle sevgisizlikten meydana geliyor. İnsan kaskatı bir kalple hem kendisine zulmediyor, hem de yüzbinlerce insanın ölümüne, sürünmesine, yetim kalmasına neden olabiliyor. Eğer bu insanlar kalplerinde bir parça sevgi taşısalar bunca savaş yaşanır mı sizce? Göz göre göre masum bebekler ölür mü? Şehirler bir günde harabeye döner mi? Kalplerinde bir parça şefkat olsa Afrika’da bir günde onlarca çocuk açlık ve susuzluktan hayatını yitirir mi? Sevgisizlik sevgisizliği doğuruyor, sevgisizlik beraberinde şiddeti, saldırmayı ve hainliği getiriyor. Bir de bakmışsınız şehirler yıkılmış, bir de bakmışsınız ülkeler dağılmış…
(Halkı) Zulmediyorken yıkıma uğrattığımız nice ülkeler vardır ki, şimdi onların altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmakta, kullanılamaz durumdaki kuyuları (terk edilmiş bulunmakta), yüksek sarayları (çın çın ötmektedir). (Hac Suresi, 45)
İnsanların kalplerinde iman olmadığı için Allah işte böyle hepsine, belki de koskoca bir şehre, koskoca bir ülkeye imansızlığın belasını tattırıyor. Müslüman Kuran’ı göz ardı ederek Müslüman kardeşine silahını doğrultabiliyor. Ya da iktidar hırsıyla, koltuk hırsıyla gidip müşriklerle işbirliği yapabiliyor. Sevgi tamamen gittiğinde geriye dehşet verici bir boşluk kalıyor. Dünya o kadar acımasız bir yere dönüşüyor ki insanlar birbirlerini kırıp geçiriyor ve dehşet içinde oldukları yere çöküyor.
Ahir zamanın en önemli özelliği bu işte… Milyonlarca insanın sevgi nedir bilmeden, birbirine şefkat ve merhamet duymadan, maddiyatçı, çıkarcı ve çok bencil bir şekilde yaşadıkları şehirler var, ülkeler var. Düşsen kimse kafasını bile çevirmiyor, parasız kalsan, evden atılıp sokakta kalsan hiç kimse yardım elini uzatmıyor. İnsanlar sürekli bu yalnızlığın altında eziliyor, korku içinde başına hangi bela gelecek diye bekleşip duruyor. Bir ülke yıkılıp viraneye dönerken tüm dünya sessizce seyredebiliyor. İşte Mehdiyetin olmadığı yerde böylesine geniş çaplı bir vahşet yaşanıyor. İnsanın bir evin içinde kimsenin yardım etmeyeceğini bilerek yaşaması ne demek? Yanında biri ölürken umursuzca yanından geçip gitmesi ne demek? Şeytan bu insanların kalbinden sevgiyi ve merhameti tamamen çekip almış demek…
Hâlbuki Hz. Mehdi sevgi öğretmeni olacak. Bu kaskatı kalpleri imanla, derin bir Allah aşkıyla, sevgiyle ve merhametle dolduracak. Bu yüzden bu yaşadığımız dönem özel bir dönem. Bu acımasızlığın geniş çapta yaşandığı kıyametten önceki son dönem. Hz. Mehdi devrinden sonra ve tam kıyametten önce de Deccal’in hâkim olduğu bir dönem gelecek. İşte o dönemde yaşayan insanlar tamamen Deccal’in kontrolüne girecekler, o zaman dünyada acımasızlığın, dehşetin ve vahşetin yaşanamadığı hiçbir yer kalmayacak. Ama ondan önce Hz. Mehdi insanlara sevgiyi öğretecek, bu şiddeti bitirecek, savaşları durduracak. Tüm dünya Hz. Mehdi’nin kalbindeki derin sevgiden nasibini alacak. Bu güzel günler çok yakın. Tüm dünyanın mutluluğa kavuşacağı günler çok yakın. Bu yüzden bu günlerde zorluk çekenler bu müjdeyi duysunlar. Kalplerini Allah’a bağlayıp, imanla, şevkle, hasretle Hz. Mehdi’nin o güzel yüzünü görecekleri günü beklesinler…
Hz. Mehdi (as) zamanında Asr-ı Saadette olduğu gibi küllenmiş duygular bir bir tomurcuklanacak, çiçek açacaklardır. (el-Havi l'il-Fetava, s. 67, 68; Rahbavi, Kıyamet Alametleri, s. 162, 163)
(Hz. Mehdi) Allah’ın izniyle taş gibi kalpleri yumuşatabilecek, kömür gibi ruhları elmaslaştırabilecek, ölü ruhları imanın nuruyla diriltebilecek... (El-Kavlü'l-Muhtasır, s. 24; Şaban Döğen Mehdi ve Deccal, s. 194-195)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder