31 Ağustos 2014 Pazar

İnsanlığı kana bulayan Komünizm...

İnsanlığı kana bulayan Komünizm...
Eşitlik, sosyal adalet, özgürlük iddiası ile ortaya çıkan Komünizm maddeci, çatışmacı, Allah’ın apaçık varlığını inkar ettiği için uygulandığı her ülkede sayısız belalara sebep oldu. 20. Yüzyılda yüzmilyonlarca insanın canına malolan Komünizm halen varlığını sürdürmektedir. Komünizmin nasıl bir dünya istediğini daha önce bunu yaşayan ülkelere bakarak görebiliriz.
Lenin Vahşeti:
Lenin devrimin profesyönel devrimcilerden oluşan, askeri disipline sahip işçiler adına konışmak yetkisinde olan Komünist partisi tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğini söyleyerek Marksizme yeni bir yorum getirdi. Ve bu yorum teröre ve şiddete dayalı devrimi Komünizmin ayrılmaz parçası yaptı. 1906 yılında, yani Bolşevik Devriminden 11 yıl önce Proleterya dergisinde “Bizim ilgilenmekte olduğumuz olgu, silahlı mücadeledir” (Vladimir I Lenin, 30 Eylül 1906, Proletari, Nr. 5) diyen Lenin’in yorumları, devrimden sonraysa acımasız, insanları zalimce ezen, şiddet ve baskıyla hükmeden rejimler kurulmasına sebep oldu. Ekim devriminin ardından gerek Kızılordu birlikleri gerekse Lenin’in kurdurttuğu Çeka adlı gizli polis örgütü devlete karşı gördükleri bütün toplum kesimlerine karşı büyük bir terör uyguladılar.
“Nahimovski Caddesi, sokakta tutuklanan subayların, erlerin, sivillerin asılmış cesetleriyle doluydu. Şehir ölüydü, halk mahzen ve ambarlarda gizleniyordu. Tüm çit kazıkları, tüm ev duvarları, telgraf direkleri, mağaza vitrinleri “Hainlere ölüm” yazılı afişlerle kaplıydı. İnsanları ibret olsun diye sokakta asıyorlardı.” (S.P. Melgounov de, Le Terreur rouge en Russie, 1918-1924 Rusya’da Kızıl Terör)
Bolşevikler girdikleri her şehirde kendi ideolojilerine ılımlı bakmayan kesimleri katliamdan geçiriyor, halka korku salmak amacıyla abartılı vahşetler gerçekleştiriyorlardı. Bu katliamların bir çoğunun emri doğrudan Lenin tarafından veriliyordu. Örneğin yolladığı bir telgrafta Lenin şöyle yazıyordu:
“Yoldaşlar! Beş kazanızda cereyan eden kulak ayaklanması acımasızca ezilmelidir. Devrimin çıkarları bunu gerektiriyor, çünkü artık her yerde kulaklarla bir ölüm kalım mücadelesi başlamıştır. Bir örnek oluşturmak gereklidir. Daha az sayıda olmamak üzere; 100 kulak, para babası, kan içicinin asılması (insanların görebileceği şekilde asılması diyorum) isimlerinin açıklanması, bütün tahıllarına el konması… Bunu insanların yüzlerce fersah öteden görüp, titreyecekleri, anlayacakları şekilde yapınız. Bu talimatları aldığınızı ve yerine getirdiğinizi bildirmek için telgraf çekiniz. Selamlar. Lenin. (Rusya Çağdaş Tarih Belgelerinin Korunması ve incelenmesi Merkezi, 2/1/898; Komünizmin Kara Kitabı. S. 98)
Lenin’in bu emrine benzer daha pek çok emir ve uygulama sonucunda onbinlerce insan hiçbir yargılama olmaksızın kurşuna dizildi. Pek çok rejim mühalifi de bulak adı verilen ve tutukluların çok ağır şartlarda ölesiye çalıştırıldıkları toplama kamplarına gönderildi. Çoğu bu kamplardan sağ kurtulamayacaktı.
Sonuçta 1918- 1922 yılları arasında Bolşevik Rejimine karşı ayaklanan yüz binlerce işçi ve köylü katledildi.
İnsan yapımı kıtlık:
Lenin zamanında tüm Rusya’da 5 milyon insanın ölümüne neden olan bir kıtlık yaşandı. 1918 yılı içinde Lenin tarafından alınan bir kararla özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasına yönelik bir politika başladı. Bunun en önemli sonucuysa köylülerin tarlalarının devletleştirilmesi ve mahsüllerinin ellerinden alınmasıydı. Her çiftçi için Bolşeviklere vermesi gereken bir kota belirlenmişti. Ancak bu kotayı tamamlayabilmek için çoğunun elindeki tüm mahsülü vermesi gerekiyordu.
Nikolay Melnik: (O dönemde sağ kalan kişilerden biri) “Yenilebilir her şey alınmıştı.. Her şey!
Volodimir Sergiychuk: (Tarihçi, University of Kiev) “Yiyecekler alınıp götürüldüğünde, köylülerin de yiyecek araması yasaklanmıştı. Satın almak, değişmek ve kazanmak yasaktı.
Direnmek isteyen köylüler en vahşice yöntemlerle susturuldu. Bazıları ellerindeki buğdayın hepsini vermemek için mahsulün bir kısmını gizli ambarlara saklıyordu. Ancak bu gibi davranışlar Bolşeviklerce devrime ihanet sayılıyor ve akılalmaz vahşetlerle cezalandırılıyordu. 14 Şubat 1922’de inceleme yapmak üzere bölgeye giden bir müfettiş yapılan uygulamaları şöyle anlatıyordu:
“Zoralım birliklerinin haksız uygulamaları akıl almaz boyutlara ulaştı. Tutuklanan köylüler sistematik biçimde soğuk hangarlara kapatılıyor, kırbaçla dövülüyor ve ölümle tehdit ediliyor. Teslim etmeleri gereken kotanın tamamını dolduramayanlar, elleri kolları bağlanıp, çıplak bir şekilde köyün ana caddesi boyunca koşmaya zorlanıyor ve sonra da soğuk bir hangara tıkılıyor. Çok sayıda kadın bayılana kadar dövüldükten sonra çıplak olarak karda açılan çukurlara konuluyor. (Komünizmin Kara Kitabı. s.159-160)
1920 yılında korkunç bir ceza verildi. Köylülerin sadece mahsülleri değil, ellerindeki tohumlar da toplanacaktı. Tohumların toplanması köylülerin yeni mahsül üretememeleri ve mutlak kıtlıkla ölmeleri anlamına geliyordu. Nitekim de öyle oldu. 1921 ve 1922 yıllarında Rusya sınırları içinde tam 29 milyon insan açlıkla pençeleşti. Ve 5 milyon insan açlık sonucunda yaşamını yitirdi…
Bu yazımı Komünist rejimin topluma ne kadar bütük bir felaket, acı ve ızdırap getirdiğini göstermek amacıyla yazdım. Ülkemizde her an komünizm ve bölünme tehlikesi altındadır. Atatürk’ün “Komünizm Türk Dünyası’nın en büyük düşmanıdır. Her görüldüğü yerde ezilmedir.” sözü asla akıldan çıkarılmamalıdır. 20. Yüzyılda Rusya’da yaşanan bu büyük felaket hiçbir zaman unutulmamalı, komünizm asla bir yönetim biçimi olarak seçilmemelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder