Abdurrahman Dilipak’ın aklamaya çalıştığı adadaki asi Öcalan…
Türk milleti kafalanacak bir millet değildir, çözüm süreci diye bir şey yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır...
Nasıl da çıkıp hepimizin gözlerinin içine baka baka Abdullah Öcalan’ı aklamaya ve dindar göstermeye çalıştı Abdurrahman Dilipak. Sanki karşımızda binlerce askerimizin, çoluğun, çocuğun katili yok da, namaz kılan, son derece dindar içimizden biri yani aileden biri var öyle değil mi!
Abdurrahman Dilipak “o aileden biri, hanımı da Mit ajanıydı, namaza filan da giderdi, annesi de çarşaflıydı” diye sesini yumuşata yumuşata konuşarak Abdullah Öcalan’ı dindar ve aileden biri (!) olarak topluma göstermeye çalışsa da İmralı’da kapana kısılan Deccal hiç de öyle demiyor kendisi için:
Abdullah Öcalan: “Yukarıda Tanrı olsaydı, beni yine yanlış yola sevk edecekti. Allah da Kürtler için değildir, Kürtleri şaşırtıyor. Kürtlerin Allah’ı da onları yanlış yola sevk ediyor. Bunun için kendi kendimin tanrısıyım.” (Sanat ve Edebiyatta Kürt Aydınlanması isimli kitabı sayfa 153.) (Bu ifadelerinden dolayı Allah’ı tenzih ederim)
Aynı Öcalan 1999 İmralı görüşmelerinde yaptığı itiraflarında nasıl ezik, nasıl da ürkmüş. Asılacağım korkusuyla nasıl da “hizmet” için yanıp tutuştuğunu şöyle anlatıyor:
1999 İmralı görüşmelerinde ne diyor Apo: “Örgüt tümüyle silahsızlanacak, tümüyle şiddete dayalı örgüt mantığı yıkılacak. Benim yapacaklarım var, milyonlar mecnun gibi tapıyorlar, peygamber gibi… Bizim içimizde de sapık adamlar grup grup imha yapıyorlardı. Yüzde 95 şiddet şeyini yanlış buluyorum, yüzde beş kabul edilebilir meşru savunma. Fazilet biliyorsun hatada israr etmemektir. Aman ben zordayım, bana elinizi uzatın. Devletin hizmetinde dev gibi bir çalışma yapabilirim. Devlet bana hizmet imkanı versin. Doğudaki halkın Cumhuriyetin taze kanı haline getirilmesi söz konusu. Gel şunu yap deyin. Bu benim için emirdir. Devletin akıllı bir eri gibi, oldukça akıllı bir eri gibi çalışacağım. Neden biz ittifak etmeyeceğiz, neden biz devletle birleşmeyeceğiz. %90 eylemlere karşıyım.” Buyurun seyredin: https://www.youtube.com/watch?v=e8trVpVEQ3A
Şimdi de biran için durup düşünün. Ne oldu 1999 yılından bu yana? PKK iyice palazlandı, Güneydoğu’nun birçok bölgesine girilemez oldu, binlerce Kürt çocuk dağa kaçırılıp zorla terörist yapıldı. Tam 16 yılda binlerce askerimiz şehit düştü. Çözüm süreci adı altında Türk milleti tamamen uyutuldu. Sürekli “PKK silahı bırakacak” dendi, PKK bu arada Güneydoğu’nun her köşesine mayın döşedi. “Türk devletinin hizmetine gireceğim, oldukça akıllı bir eri gibi çalışacağım” diyen Öcalan’a ne oldu peki? Kendisini aklamaya çalışanlar sayesinde, “bende olsam dağa çıkardım, “dağa çıkışlar nitelikli hal aldı” diyen bakanlar sayesinde palazlandıkça palazlandı, şımardıkça şımardı ve sonunda oturduğu yerden PKK’yı yönetir hale geldi.
Bu asi Deccal’i sindirmeyip, PKK’nın kafasını ezmeyenler, Öcalan’ı halkın gözü önünde aklamaya çalışanlar, çözüm süreci altında PKK’ya yumuşak davrananlar bu arada bu kutsal toprakları korumak adına her gün şehit düşen askerlerimizi düşünsünler. Ve ellerini vicdanlarına koysunlar diyorum, tabii hala vicdanları varsa… Ve asla Türk milletini aptal yerine koymasınlar diyorum. Türk milleti asla oyuna gelecek bir millet değildir. Her ne oyun yapılırsa yapılsın, her ne tuzak kurulursa kurulsun Türkiye bölünmeyecektir, adadaki asi de hiçbir zaman İmralı’yı terk edemeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder