Terör, korkutma, yıldırma ve toplumlara yayılan dehşet...
Teröre şiddetle ve öfkeyle karşılık vermek yeni terör olayları ve yeni katliamlar demektir.
Terör... Önce şiddet eylemleri ile, silahlı saldırıyla, metrolara konulan bombalarla, düşürülen uçaklarla ve yıkılan binalarla yüzlerce masum insanın canı bir anda alınır. Ardından topluma müthiş bir dehşet ve korku yayılır. Öyle ki insanlar sokağa çıkamaz, alış verişe gidemez, çocuğunu okula gönderemez olur. Bu tüm dünyayı dehşete düşüren olayların ardından derin devletler devreye girer ve hedefini uygular. Hedef bir ülkeyi işgal etmek mi, yoksa Ortadoğu’da Müslümanları asimile etmek mi, yoksa bir Ortadoğu ülkesini üçe bölmek mi? Yoksa uzun süredir silah tüccarlarının depolarında biriken silahları tüketmek mi? İşte terör bunların hepsine son derece makul, toplumun da kabullenebileceği çok güzel bir zemin hazırlar...
Günümüzde terör kavramı, genellikle radikal ideolojik gruplar tarafından yürütülen silahlı mücadeleyi ifade eder. Terör Türkçedeki karşılığı ile "korkutma, yıldırma" anlamına gelir. Ancak bu korkutma ve yıldırma oldukça büyük çaplıdır ve insanların tüm hayatlarını kaplayacak kadar yoğun bir korku durumunu ve şiddet halini ifade etmektedir. Terör, insanları yıldırmak, sindirmek yoluyla onlara belli düşünce ve davranışları benimsetmek için yoğun ve sistematik bir korkuyu ve bu korkuya neden olabilecek her türlü şiddet eylemini içerir. Ancak her durumda terörün yöneldiği hedef, dolaylı ya da doğrudan halkın kendisidir.
Bir terör örgütü, halkı kendi yanına çekebilmek için terör uygular: Elde edeceği korkunun kendisine güç vereceğini, bu güç sayesinde de halkı, ya da çoğu kez halkın bir bölümünü kendisine destekçi kılabileceğini hesaplar. Bu sözünü ettiğimiz terör türü, "terör" dendiğinde ilk anlaşılan şeydir ve genellikle "sol terör" olarak tanımlanır.
Ancak bir de Üçüncü Dünya ülkelerinde rastlanan ve dikta rejimleri tarafından uygulanan terör vardır. Aslında buradaki mantık, sol terördeki mantığın bir "makro" uygulamasından başka bir şey değildir. İktidarın sahibi olan kadro ya da diktatör, baskıcıdır; iktidarını sadece kendi şahsi çıkarına kullanmaktadır. Ve bu yüzden çeşitli toplumsal muhalefetlerle karşı karşıyadır. Bu durumda, söz konusu dikta rejimi, muhalefetten daha güçlü olduğunu kanıtlamak için yine aynı formülü kullanır: Terör uygular ki, halk kendisinden korksun. Ve bu korku ona güç sağlasın.
Terör örgütleri, savundukları ideolojiye bağlı olarak, haksızlık ve zulüm yaptığını düşündükleri yönetim ve yöneticileri bertaraf etmeyi, böylece daha mutlu ve adaletli bir hayat tarzını amaç edindiklerini ileri sürmektedirler. Oysa bu hiç de gerçekçi bir yaklaşım değildir. Allah Bakara Suresi'nin ilk ayetlerinde, bu tür bir anlayışa sahip olanlar için şöyle buyurmaktadır:
"Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler." (Bakara Suresi, 11-12)
Dikkat edilecek olursa, terörü bir yöntem olarak benimseyenler, kimi zaman birbirlerine karşılıklı yarar sağlayacak bir ittifak içine girmektedirler. Çünkü terörü uygulayanlar, ellerindeki silahın kendilerine sağladığı birtakım "rant"ları elde etmektedirler. Bu noktada, artık idealler kaybolur.
Teröristler için, insan öldürmek kendileri için bir "yaşam biçimi" haline gelir. Masum insanlara hiç acımaksızın kurşun sıkabilir, küçük çocukların üzerine bomba atabilirler. Kan dökmek onlar için bir zevk ve amaç haline gelir. İnsanlıktan çıkıp, gözü dönmüş birer vahşi hayvana dönüşürler. Aralarında en ufak bir merhamet hissi gösteren olsa, onu hemen korkak veya hain olarak ilan edip safdışı ederler. Zaten çoğu zaman birbirlerine karşı da silaha sarılır, kendi içlerindeki fraksiyonlara karşı kanlı tasfiyeler gerçekleştirirler.
Görüldüğü gibi terörizm, tamamen şeytani bir "kan dökme kuyusu"ndan başka bir şey değildir. Her kim bu vahşet çarkına destek olursa, şeytani bir sisteme destek olmuş olur. Bir teröristin dini kavramları kullanması, dini sembollerle hareket etmesi kimseyi yanıltmamalıdır. Bu şekilde sahte bir dini kisveye bürünen teröristler, hem kan döktükleri hem de bunu din adına gibi göstererek din aleyhinde propaganda yaptıkları için, iki kere suçludurlar.
Terör ile din, taban tabana zıttır. Terörizm saldırgan olmayı, öldürmeyi, savaşmayı, acı çektirmeyi, zulmetmeyi yol olarak benimsemiştir. Ancak tüm bunlar Kuran'a göre zalimliktir. Allah barışı, uzlaşmayı, iyilikte bulunmayı ve insanların arasını düzeltmeyi emreder. Terörü ve her türlü bozgunculuk hareketini yasaklar ve bu tür bir eylem içinde olanları lanetlediğini bildirir:
"Allah'a verdikleri sözü, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozanlar, Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi kesip-koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar; işte onlar, lanet onlar içindir ve yurdun kötü olanı da onlar içindir." (Rad Suresi, 25)
Teröristler şiddet eylemlerini örgütlerinin bir propagandası olarak görürler. Yani bir teröriste göre masum insanları öldürmek, banka soymak, suikastte bulunmak, adam kaçırmak, bombalamak bir tür propaganda ve mücadele yöntemidir. "Bir tek eylemle bir günde milyonlarca bildiriden daha çok propaganda sağlamak" şeklinde özetlenen bu düşünce teröristlerin şiddet yanlısı bakış açılarını ortaya koyar. Her türlü insani duygudan, şefkatten, merhametten, uzlaşmadan ve hoşgörüden uzak bu anlayış, ancak Kuran ahlakından tamamen uzak ve din düşmanı ideolojilerin etkili olduğu toplumlarda güç kazanabilir. Bu nedenle de söz konusu karanlık anlayışın ortadan kalkması ancak Kuran ahlakının insanlar arasında yaygın bir şekilde yaşanmasıyla mümkündür.
Terörün içinde olan, bir şekilde bu zulme bulaşmış insanların temel özellikleri, Allah korkusundan ve sevgisinden tamamen uzak, kalpleri katılaşmış, hastalıklı bir ruh haline sahip olmalarıdır. Allah Kuran'da bu karakterdeki insanlardan şöyle bahsetmiştir:
"Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık, Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan), Hayrı engelleyip sürdüren, saldırgan, olabildiğince günahkar, Zorba-saygısız, sonra da kulağı kesik; " (Kalem Suresi, 10-13)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder