1 Mayıs 2016 Pazar

Gerçekten fakir olmak, fakir görünmek takva alameti mi? Mümin zengin olamaz mı?


Gerçekten fakir olmak, fakir görünmek takva alameti mi? Mümin zengin olamaz mı?
Allah bu dünyada müminlere parayı, malı, mülkü Allah yolunda harcamaları için verir...

Yıllar önce gelenekçi bir iş adamı yemek yememenin, aç bir ilaç dolaşmanın nasıl takva alameti olduğunu uzun uzun anlatmıştı. Kendi uydurdukları hadise göre peygamberimiz de güya açlıktan karnına taş bağlıyordu!
Oysa Allah peygamberimize atılan bu çirkin iftiranın cevabını “Bir yoksul iken seni bulup zengin etmedi mi? (Duha Suresi, 8) ayetiyle çok güzel verir. Peygamberimiz zengindi, eşi Hz. Hatice’de zengin bir işkadınıydı. Ticaretle uğraşıyordu, kervanları vardı. Peygamberimiz çok güzel giyiniyor, evlerinde dostlarını ağırlıyor ve aynı zamanda eşiyle birlikte ticaretle uğraşıyordu.
Hepinizin bildiği gibi bazı çevrelerde fakirlik, az gelişmişlik, köylülük, eziklik ya da yaygın deyimle dünyadan elini-eteğini çekmek Müslümanlığın simgesi olarak görülüyor.  Bunun tersi bir modelin dinle ilgisi olmadığı inancı da oldukça yaygın. Ancak bu doğru değil.  Diğer birçok konuda olduğu gibi insanlar kulaktan dolma bilgilere inanıyor, Kuran’a bakmıyorlar. Kuran’la düşünüp Kuran’la hüküm vermiyorlar.
İşte bu nedenle de kulaktan dolma hurafelerden oluşan bir din anlayışı gelişmiş yıllar içerisinde. İslam'ın içine birçok yanlış uygulamalar girmiş. İnsanlar dünyadan elini eteğini çekmeyi adeta takva alameti olarak görmüşler. Peygamberimiz "... Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar." (Furkan Suresi, 30) ayetiyle insanların Kuran’a değil hurafelere inandıklarını bildiriyor.
Oysa Kuran'a bakıldığında, İslam'ın kesinlikle böyle bir model öngörmediği rahatlıkla anlaşılır. İslam bir lokma ekmek, bir hırka demek değildir. Dindar olan kimse yoksul olup bir köşeye çekilen kişi değildir. Tam tersine Allah zenginliğin hem bu dünyada hem de ahirette müminlerin hakkı olduğunu Kuran’la bildirir.
Birçok peygambere büyük servet ve mülk verildiği de ayetlerde yer alır.Allah'ın birçok ayette kendisinden övgüyle bahsettiği ve örnek gösterdiği Hz. Süleyman, kuşkusuz Allah'ın rızası dışında bir amaca ve Allah'ın dini dışında bir yol göstericiye sahip değildi. Öyle ki, Hz. Süleyman Allah'ın kendisine verdiği söz konusu büyük mülke sahip olmadan önce şöyle dua etmişti:
"Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin." (Sad Suresi, 35)
Eğer zengin olmayı dilemek Müslümanlar için kınanmış bir hareket olsaydı, Allah'ın birçok ayetiyle övdüğü bir peygamber bunun için dua etmezdi. Nitekim Kuran'da bildirildiği gibi Allah Hz. Süleyman'ın bu duasını kabul etmiştir. Ve Kuran'da Hz. Süleyman'dan sürekli övgüyle bahsedilmektedir:
Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi. (Sad Suresi, 30)
Hz. Süleyman bu konuda tek örnek değildir. Allah Hz. Süleyman'ın babası Hz.Davud'a da hükümdarlık verilmiş, onu güç ve iktidar sahibi bir peygamber kılmıştı. Aynı şekilde Allah, Hz. İbrahim ve ailesine de büyük bir mülk verdiğini bildirmiştir: “Yoksa onlar, Allah'ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu Biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik. (Nisa Suresi, 54)
Müminler, mülkün Allah'tan geldiğinin ve mülkün asıl sahibinin de yine Allah olduğunun bilincindedirler. Zenginlik, ihtişam ve hâkimiyet Allah'ın dilediği mümin kullarına armağan ettiği bir lütfudur. Önemli olan Allah'ın helal yoldan verdiği mal ve servete karşı gereken şükrü yaparak bunları yerli yerinde kullanmak, Allah'ın nimetini sürekli anmak ve bu sayede Allah'a yakınlaşmaya ve O'nun rızasını kazanmaya yollar aramaktır. Nitekim Hz. Süleyman'ın Kuran'da geçen ifadesi onun mal sevgisine yönelmesinin amacını açıklamaktadır:
O (Süleyman) da demişti ki: "Gerçekten ben, mal sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim..." (Sad Suresi, 32)
Müminlerin Allah’ın verdiği serveti yine Allah yolunda kullandıklarını da unutmayalım, onlar israf etmezler, saçıp savurmazlar. Mallarını tebliğde kullanırlar ve Allah rızası için harcarlar.
Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp-savurma. (İsra Suresi, 26)
Öyleyse yakınlara hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyenler için bu daha hayırlıdır ve felaha erenler onlardır. (Rum Suresi, 38)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder