Ağaca dayanma çürür, insana güvenme ölür...
İnsan eğer iman etmezse dünya hayatında sahip olduğu her şey bir gün gelip kendisini terk eder...
Ne kadar güzel ve hikmetli söylemiş Mevlana: Ağaca dayanma çürür, insana güvenme ölür, aç ellerini Rabbine, seni bir tek O görür...
Adam malına güveniyor, mevkisine güveniyor, bankaya yığıp biriktirdiği parasına güveniyor. Arkadaşına dostuna güveniyor. “Çocuğum yaşlılığımda bana bakar” diyor. Karısına güveniyor.
Kadın da kocasına güveniyor, “beni korur, bana bakar, beni terk etmez” diyor.
Halbuki Allah dünya hayatında böylesine zahir şeylere dayanıldığında hepsinin adeta boş, içten içe çürüyen bir kütük gibi olduğunu insana gösteriyor. Malına ve parasına güveniyor, bir bakıyor evine haciz gelmiş ve iflas etmiş. Kocasına güveniyor, bir bakıyor başka kadın için sabah kendisini terk edip gitmiş. Erkek kaza geçirip sakat kalıyor, bir bakıyor karısı onu terk etmiş. Çocuğuna güveniyor, yaşlandığında kendi çocuğu onu bakım evine terk edip gidiyor.
İnsanın tek dostu dünyada da ahirette de Allah’tır, tek güvenebileceği sağlam ve güçlü dost Allah’tır. İnsan insanı terk eder, insan bir sabah uyanır ve kendisini hem yapayalnız hem de beş parasız bulur. Ama Allah insanı asla terk etmez.
... Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)
Ama insanlar bu kısacık dünya hayatında iman etmemekte direniyorlar. Şirk içinde yaşıyor mallarına, evlatlarına ve dostlarına güveniyorlar. Halbuki akılcı düşünmüyorlar, Kuran’la düşümüyorlar. “Benim arkadaşım şöyle, benim dostum böyle güçlü” diye anlatıyorlar. Oysa o çok güvendiği insanlar Allah tarafından ruh verilmemiş insanlar olabilir, kendisini cehenneme sürükleyecek insanlar olabilir. Ailesi de iman etmiyorsa onu da kendileriyle birlikte sonsuza kadar cehennemin içine çekebilirler.
Bir sözcü der ki: "Benim bir yakınım vardı." (Saffat Suresi, 51)
Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü. (Saffat Suresi, 55)
(Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?" (Saffat Suresi, 54)
Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü. (Saffat Suresi, 55)
Dedi ki: "Andolsun Allah'a, neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin." (Saffat Suresi, 56)
Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı. Alevi olan bir ateşe girecektir. (Mesed Suresi, 2-3)
Burcun üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplamış olmanız, ne büyüklük taslamanız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı." (Araf Suresi, 48)
Sonuç olarak insan bu kısacık dünya hayatını inkar ederek yaşıyorsa hem bu dünyada, hem de ahirette cehennem hayatı başlamış demektir. Malı kendisini kurtarmaz, eşi ve çocukları kendisini kurtarmaz. Ahirete bembeyaz, sade bir kefenle gittiğinde karşısında yalnızca Allah’ı bulur. Dünya hayatında kendisine imtihan olaak gösterilen mallarının hiçbiri orada yoktur. Kendisini pohpohlayan yüzlerce arkadaşından bir teki bile yoktur. İşyerinde kendisine saygı gösteren yüzlerce çalışanından bir teki bile yoktur. Orada ne eşi, ne de çocukları kendisine yardımcı olur. Her şeyden önemlisi dünyada yaptığı enaniyet ve kibir yerini derin bir pişmanlığa bırakır. İnsan dünyada kibirle başkaldırırken Allah’ın huzurunda saygıyla o başını yere eğecektir. Üstelik azaptan kurtulmak için dünyada sahip olduğu herşeyi ama her şeyi vermeyi de Allah’a teklif edecektir...
(Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz. (Mearic Suresi, 10)
Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister; (Mearic Suresi, 11)
Kendi eşini ve kardeşini, (Mearic Suresi, 12)
Ve onu barındıran aşiretini de; (Mearic Suresi, 13)
Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. (Mearic Suresi, 14)
Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir: (Mearic Suresi, 15)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder