Müslüman kadın ister başörtü takar, ister takmaz, ister çarşaf giyer, ister bikini ile plajda gezer.
Müslüman kadına kimse başörtüsü zorunluğu getiremez, isteyen başını örter, istemeyen örtmez.
Bu konu çok önemli olduğu için ısrarla üzerinde duruyorum ve bu konuda sürekli sizleri bilgilendirmek için yazıyorum. Yobazların kadınların üzerinde baskı kurmak için türlü türlü hurafeler uydurduklarını biliyorsunuz. Binlerce uydurma hadis var, kadınları kısıtlayan ve baskı altına alıp erkeğin kölesi haline getiren.
Yobazlar Müslüman kadına başörtüsünü ve kapanmayı dayatmışlar. Öyleki kapanmayan ve başörtüsü takmayan kadını Müslüman saymıyorlar, takva görmüyorlar. Oysa Kur'an’da başörtüsü kelimesi geçmiyor. Ancak savaş ortamında, eğer kadının güvenliği için tehlike varsa kadın kapanabilir, ama herhangi bir tehlike yoksa kadının saçını örtmesi, başörtüsü takması farz değildir.
Müslüman bir kadın Kuran’a göre nasıl giyinmesi gerektiğini gayet iyi bilir. Bunun için bir erkeğin kadınlara neyi nasıl giyeceklerini tarif etmelerine ihtiyaç yoktur. Bir erkeğin, bir kadının nasıl giyineceğine karışma, onu yönlendirme veya yargılama hakkı da yoktur. Bu hakkı ona Allah vermemiştir. O halde hak iddia edebileceği bir durum söz konusu değildir. Bugün, özellikle Müslüman toplumlarında dile getirilmesi ve ifşa edilmesi gereken önemli bir gerçektir bu.
Bir kadın başörtüsü de takabilir, çarşaf da giyebilir, başı açık veya dekolte de olabilir. “Ben Müslümanım” dediğinde, hiçbir insanın onu yargılama hakkı yoktur. Hangisinin daha takva olduğu ancak Allah’ın Katında bellidir. Dinde ölçü kıyafet değil, daima samimiyettir. Çarşaflı bir insan, samimiyetsiz olup cehennemi hak edebildiği gibi, dekolteli bir bayan da cenneti hak edebilir. Buna hükmedecek olan yalnızca Allah’tır.
Kuran’dan başka yol göstericiler edinildiğinde birbirinden farklı, insan fıtratına uygun olmayan, kişiyi maddi-manevi her yönden sıkıntıya sokacak sorunlar gelişir. Üstelik bunlar sadece kişisel sorunlar olmaktan çıkarak toplumsal kargaşaya, sıkıntılara yol açacak hale gelebilir. Başörtülü-başörtüsüz, dekolte-çarşaflı gibi ölçülerle yapılan kıyafet ayrımcılığı da Kur'an’da var olmayan yanlış bir bakış açısıdır ve toplumda da huzursuzluklara yol açar.
Allah Kur'an’a göre üstünlüğün dış görünüş-kıyafet ile değil takva (Allah korkusu ile hareket etme) ile olduğunu ayetinde bildirir:
Ey Ademoğulları, Biz sizin gizli yerlerinizi örtecek bir elbise ve size ‘süs kazandıracak bir giyim’ indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Araf Suresi, 26)
İman kalpte yaşanır ve hayata geçirilir. İman, bir insanın güzel ahlakıyla, sevecenliğiyle, şefkatiyle, cömertliğiyle, candanlığıyla, affediciliğiyle, kalitesiyle, kültürüyle, görgüsüyle, sanat anlayışıyla, bilim anlayışıyla kısacası her şeyiyle kendini gösterir. Bu nedenle insanları dış görünüşleriyle değil ahlaklarıyla değerlendirmek esas olandır.
Dış görünüşünün ne olduğu hiç fark etmez, “Ben Müslümanım” diyen kişilerin hepsi aynı şekilde nur gibi değerli Müslümandır. Hiçbiri arasında ayrım yapılması doğru değildir. Hiç kimse ayırım yapmaya hak sahibi de değildir. Bir kadın isterse çarşaf da giyer, isterse deniz kenarında bikini de giyer, sonra denizden çıkıp namazını da kılar. Hepsi takva Müslüman’dır. Allah ahirette insanların samimiyetine bakacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder