10 Ekim 2015 Cumartesi

Hüzün insanı ölüme sürükler...


Hüzün insanı ölüme sürükler...
Eğer insan iman etmezse şeytan o insanı yaşamı boyunca hüzne ve üzüntüye boğar.

İnsan duygusallığa, romantikliğe, hüzne, ağlamaya açık bir varlık... Bu sarhoşluktan ve kendini kaybetmişlikten ancak iman ederse kurtulabiliyor. İnsanın vücudundaki 100 trilyon hücre de bir sır olarak hüznü tanıyor, neşeyi de tanıyor. Eğer insan imansızlıkla hüzne kapılıyor, kendisini harap ediyorsa, o zaman hücreler de adeta yaşama azmini kaybediyor.
Yobazlar dindar olmayı “içli olmak” olarak gösterip ağlamayı, duygusallaşmayı çok makbul görüyorlar. Oysa imanları zayıf oluyor. Romantik iman peşindeler, duygusal iman peşindeler. İman denmeyecek bir iman anlayışına sahipler. Yani yüksek, derin iman hedeflemiyorlar. Dolayısıyla yaşadıkları ve insanlara gösterdikleri gerçek İslam değil, Kuran ahlakı değil. Kendi uydurdukları bir dini yaşıyorlar.
Yobazlar uydurdukları hadislerle cennette “sevinç içinde” olan Müslümanları dünyada bu cennet sevincini yaşamaktan mahrum etmek isterler. Hüznün gerçek anlamının farkında dahi değildirler. Bir olay karşısında hüzünlenmek, “keşke olmasaydı” demekle aynı şeydir. Bunun anlamı ise -kişi kabul etse de etmese de, bilerek de yapsa bilmeyerek de- kadereisyandır. Bağnazlar hüzünlenmeyi helal hale getirerek Allah’ın hükmüne ve Allah’ın yarattığı kadere karşı geldiklerini bilmeliler.
Allah’ın bir insana vereceği en büyük nimetlerden biri imandır. İman sahibi bir insan, dünyanın bütün nimetlerinden uzak olsa, en büyük zorluklarla imtihan olsa, oluşan tüm şartlar aleyhinde görünse bile, imanın kalbinde oluşturduğu huzur ve mutluluk herşeyin üzerindedir. Allah Kendisi’ne yönelenin kalbine huzur ve dinginlik, ruhuna mutluluk verir. Allah’a yönelmeyen bir insanın kendisi aksini iddia etse dahi gerçek anlamda mutlu olması imkansızdır. Allah imtihanın bir gereği olarak böyle bir insana da dünya nimetlerinden verebilir; bu kişi bakıldığında birçok nimet ve güzellik içinde olabilir. Geçici heves ve mutluluklar yaşayabilir. Ancak ruhuna sürekli özlemini çektiği daimi mutluluğu yani iç huzurunu yaşatamaz.
Allah Kuran’ın Rad Suresi’nin 28. ayetinde “Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur.” buyurmaktadır. Kalbin tatmin bulması, yalnızca Allah’la bağlantıyla mümkündür.
Dolayısıyla gerçekten Allah’a iman eden bir insan gerçekten mutludur. Zaten mutlu olmak, insanın fıtratına en uygun olan, insanı sağlıklı kılan, daima diri tutan gizli bir sırdır. Hücreler mutlulukla sağlıklı kalır. Bu olumlu etkinin sebebi de, fıtrata uygun şeylerin daima Allah’ın insanlara öğütlediği güzel şeyler olmasıdır. Allah, gülmeyi, neşeyi ve mutluluğu zaten bir güzellik olduğu için yaratmıştır.
Hüzün ise, psikolojik ve fiziki anlamda insanı ölüme kadar sürükleyecek ciddi tahrip edici etkileri vardır. Allah iman etmeyenlere, kadere tevekkül etmeyenlere ve isyan edenlere bu sıkıntılı ruh halini bela olarak verir. Onlar hem dünyada hem de ahirette Allah’ı unutmalarının cezası olarak derin bir mutsuzluk içinde yaşamaya mahkumdurlar.
Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)
Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, O?ndan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. (Ali İmran Suresi, 160)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder