10 Ekim 2015 Cumartesi

Dindar olduktan sonra geçmiş hayatımdan sorumlu olur muyum?


Dindar olduktan sonra geçmiş hayatımdan sorumlu olur muyum?
Her insan kaderini yaşar, Allah'tan yalnız sapıklar ümit keser...

İşledikleri günahlardan dolayı kendisini tamamen bitmiş, tükenmiş, her ne yaparsa yapsın “Allah artık beni asla affetmez” diyen kişiler için bu yazım.
Kendisini bu şekilde “artık bağışlanamaz bir kul” olarak gören çok insan var. Ama insanların bu düşünceleri Kur'an’ı bilmemelerinden kaynaklanıyor. Kur'an bakış açısıyla bakmadıkça kimse doğruyu göremez. Bu çarpık bakış açısını Kur'an ayetleriyle ele alırsak insan ne kadar yanlış düşündüğünü çok iyi anlayacaktır.
Öncelikle Kur'an’a göre insan İslam'ı tanımadan önce, Kur'an'da geçen ifadeyle "cahil"dir, neyin doğru neyin yanlış, neyin iyi neyin kötü olduğu hakkında gerçek bir bilgisi yoktur. İslam'ı kabul ettiğinde ise bu bilgiye erişir, tüm geçmiş yaşantısından vazgeçer, Allah'tan bağışlanma diler ve tevbe eder. Allah, sonsuz merhametinin bir göstergesi olarak, samimi bir şekilde İslam'a yönelen ve geçmiş yaşamında işlediği günahlardan ötürü tevbe edip doğru yolu benimseyen bir kimsenin tevbesini kabul edeceğini ve eski kötülüklerini iyiliğe çevireceğini şöyle bildiriyor:
Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Furkan Suresi, 70)
Gerçekten Ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup da sonra doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım. (Taha Suresi, 82)
Tevbe etmek yalnızca İslam'a yeni kavuşan birisinin değil, tüm müminlerin, hayatları boyunca sürdürmeleri gereken, onları Allah'ın sonsuz rahmetine ve bağışlamasına götüren bir ibadet. Çünkü hiçbir mümin kendisini hata yapmak ve günah işlemekten muaf göremez.
Mümin Allah'ın huzurunda ümit ve korku arasında bir ruh hali içerisinde bulunur. Ölene kadar, ahiretteki durumunun ne olacağını bilmediğinden, Allah'ın azabından hiçbir şekilde kendisini emniyette hissedemez. Bununla birlikte, içinde bulunduğu durum ne kadar kötü, işlediği günah ne kadar büyük ve fazla olursa olsun Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez.
Şeytanın en büyük hilelerinden birisi insanlara ümitsizliği telkin etmesidir. Şeytanın ya da hayatını şeytanın ilhamlarıyla yönlendiren kimselerin verdikleri, "artık iş işten geçti", "bu saatten sonra seni kimse kurtaramaz", "zaten boğazına kadar günaha batmışsın" gibi vesveseler insanları Allah'ın sonsuz bağışlama ve rahmetinden uzaklaştırmayı amaçlamaktadır. Allah insanları, şeytan ve yandaşlarının onları cehenneme çekmek için kullandıkları bu ümitsizlik tuzağına karşı pek çok ayette uyarır, onları tevbe ve bağışlanma dilemeye çağırır.
(Benden onlara) De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir." Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. Rabbinizden, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken, azab apansız size gelip çatmadan evvel. (Zümer Suresi, 53-55)
Allah, tevbelerinizi kabul etmek ister;şehvetleri ardınca gidenler ise, sizin büyük bir sapma ile sapmanızı isterler. (Nisa Suresi, 27)
Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah'tan bağışlanma dilerse Allah'ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur. (Nisa Suresi, 110)
Bu ayetleri gördükten sonra, gerçek anlamda Kur'an'a iman eden kimsenin, hiçbir durumda şeytanın ümitsizlik tuzağına düşmesi mümkün değildir. Ancak Allah'ın bağışlamasına güvenip de, "Allah nasıl olsa affeder" diyerek günahlarından vazgeçmeyenler, Allah'ın emir ve yasaklarını gözetmeyenler, bu sefer de şeytanın bir başka tuzağına düşmüş olurlar. Ve bu durumlarını düzeltip pişman olmadıkları ve doğru yola yönelmedikleri sürece, edecekleri tevbelerin bir geçerliliği olmayacaktır. Çünkü Allah hangi tevbeleri kabul edeceğini şöyle Kuran'da bildirir:
Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemen tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. (Nisa Suresi, 17)
Sonuç olarak, samimi ve kararlı bir şekilde İslam'ı yaşamaya başlamış ve eski yaşantısını terk etmiş bir insan, geçmiş hayatında ne yapmış, ne kadar çok kötülük işlemiş olursa olsun, bunlardan sorumlu değildir. Kuşkusuz bu değerlendirme müminler açısından da geçerlidir. Yani İslam'ı kabul eden bir insanın önceki yaşamında neler yaptığı müminler açısından hiçbir önem taşımaz. O bundan sonraki hayatını Kuran ahlakına uygun bir şekilde düzenleyecek ve Allah'ın Katında da bundan sorumlu olacaktır.
Mümin iman ettiğinde geçmiş yaşamı ile arasına perde çekilir. Artık o yepyeni, kalbi Allah aşkıyla dolu bambaşka bir insan olmuştur. Samimi tevbe ettiği ve tekrar bu günahları işlemediği taktirde geçmiş günahlarından da sorumlu tutulmayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder