Allah dilese insanı bu kadar aciz yaratmazdı…
İnsanın bu kadar acz içindeyken Allah'a karşı büyüklenmesi de apayrı bir mucizedir.
İnsanın ruhuna kılıf olmak üzere öyle bir beden yaratmış ki Allah, tam 100 trilyon hücresiyle, birbirine dolaşmayan kilometrelerce uzunlukta damarlarıyla, milyonlarca iletişim halinde olan sinir hücreleriyle olağanüstü özelliklere donatılmış. Çok üstün bir akılla ve sanatla yaratıldığı çok net görülüyor.
Fakat büyük bir hikmetle üstün özelliklerle donatılan bu beden bir o kadar da aciz yaratılmış. Hiç düşündünüz mü, neden insanın ağzı kokar? Allah dilese o ağızdan güle verdiği o mis gibi kokuyu çıkaramaz mıydı? Günler değil de yıllar geçse, çiçekler topraktan tertemiz çıkıyor ve o temiz halleriyle kalıyorlar. Peki ya insan öyle mi? Üç gün yıkanmasa acizlikten yanına yaklaşılmıyor, en güzel insan suratına bile bakılmaz hale geliyor.
Peki ama neden insanın bu kadar doğal ihtiyacı var? İki gün yemek yemezse güçten düşüyor. Birkaç gün su içmezse yaşamla ölüm arasında gidip geliyor ve şuuru kapanıyor. O acizliklerle dolu beden küçücük bir mikroba yenik düşüp ölebiliyor, ya da hastalanıyor. Biraz üşüse hemen grip oluyor. İnsanın gözü ayrı, kulakları ayrı, iç organları ayrı ayrı acizlikler taşıyor. Hiçbiri birbirine benzemeyen milyonlarca hastalık var. İnsan birinden kaçsa diğerine yakalanıyor.
İnsan derin derin düşündüğünde bu kadar acizliğin insana aslında büyük bir hikmetle verildiğini çok iyi anlıyor. Hz. Adem ve Hz. Havva bildiğiniz gibi cennette yaratıldılar, dünyadan cennete geçmediler. Hiçbir acizlikleri yoktu, doğal ihtiyaçları yoktu, acıkmıyorlardı, susamıyorlardı. Cennetin neresinde isterlerse konaklıyor, istedikleri her şeyden yiyip içiyorlardı. Fakat cennetin değerini bilemediler. Aciz olmayan bir bedenin değerini bilemediler. Bu yüzden de Allah insanı cennetin kıymetini bilsin diye eksikliklerle dolu dünyaya gönderdi.
Allah insanı Kendisine yaklaştırmak için bu kadar acizlikle yarattı. Ona rağmen insanların çoğu bu kadar çürük bir beden içinde müthiş kibirliler. Allah bu acizlikleri dünyayı sevmemeleri için veriyor ama bunun da şuurunda değiller. Bir yandan acizleriyle boğuşurken bir yandan da çılgınca dünyanın peşine düşüyorlar.
Hâlbuki acizlikler insanların dünyadan geçmesini, Allah’ı sevmelerini sağlar. Hastalıklar insanları mazlumlaştırır. Acizlikler, hastalıklar, ölümler, ağrılar insanları Allah’a coşkuyla yaklaştırır, dünyadan geçmelerini sağlar. Allah, dünyadan insanların geçmesi ve Kendisini sevmesi için insanlara bunu bir nimet olarak vermiş oluyor aslında. Bela gibi görünüyor ama aslında bir nimettir. İman edenler bu nimetin farkındayken inkâr edenler hayatları boyunca acizlikleriyle boğuşup dururlar ve hikmetlerini bir türlü kavrayamazlar.
Şu bir gerçek ki bu dünyaya gözlerini açan milyonlarca insan büyük bir acz ile gözlerini açıyor. Hepsi Allah’a muhtaç, hepsi zavallı bir kul. Eksikliklerden münezzeh olan Allah’tır, acizliklerden münezzeh olan Allah’tır, tek güç sahibi olan Allah’tır. Bizler hem bu dünyada hem de ahirette her zaman Rabbimizin rahmetine muhtaç olarak yaratılmış kullarız. Bunu fark etmek üzere ve kul olmak üzere bu dünyaya gönderilmişiz…
Siz yerde ve gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah'ın dışında veliniz yoktur, yardım edeniniz de yoktur. (Ankebut Suresi, 22)
Siz yeryüzünde (O'nu) aciz bırakacak değilsiniz. Ve sizin Allah'ın dışında ne bir veliniz vardır, ne bir yardımcınız. (Şura Suresi, 31)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder