Sadece sadece sadece vicdanının sesini dinle...
Kim vicdanlıysa Allah’tan yana oluyor. Kim vicdansızsa Allah’ı bırakıyor. Keyfinden yana oluyor. İki günlük dünyaya meylediyor.
Vicdanını mı kullanıyorsun yoksa mantığını mı? İşte bütün mesele burada... Vicdanını kullanan insan baktığında ciddi şekilde kayıpta gözükebilir, maddi zarara uğrayabilir, bedenen çok yorulabilir. Ama sonuçta mutlaka kazanan yine kendisi olur.
Hz. Yusuf kıssası vicdana uymanın getirdiği bereketi çok güzel bir şekilde anlatır. Bildiğiniz gibi Hz.Yusuf sahibinin evinde kalırken evin hanımı kendisi ile birlikte olmak istedi:
Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: "İsteklerim senin içindir, gelsene" dedi. (Yusuf) Dedi ki: "Allah'a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez." (Yusuf Suresi, 23)
Fakat Hz. Yusuf vicdanının sesini dinleyerek hiçbir şekilde zinaya yanaşmadı. Bu yüzden de iftiraya uğradı ve tam yedi yıl hapiste kaldı. Hz. Yusuf bütün bu olaylar olurken “ben mantığımı kullanıyorum, zaten evin hanımı benimle birlikte olmak istiyor, onunla birlikte olursam hiçbir zarara uğramam” diye düşünmedi. Mantığıyla değil, tabii ki vicdanıyla ve imanıyla hareket etti. Allah’ın zinayı yasaklayan hükmü olduktan sonra kadınla birlikte olması mümkün değildi. Ayette Hz. Yusuf’un da kadını arzuladığı ama zinaya hiçbir şekilde yanaşmadığı bildirilir:
Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı. Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.(Yusuf Suresi, 24)
Bildiğiniz gibi Hz. Yusuf yedi yıl zindanda kaldıktan sonra hapisten hükümdar olarak çıktı. Allah onu hem bu dünyada hem de ahirette eşşsiz nimetlere boğdu. En güzel saraylarda oturdu, en güzel kadınlar onun eşi oldu. Vicdanına uymasının karşılığını en güzeliyle Allah ona tattırdı.
Gerçek dindarlık mutlaka akıl, incelik ve vicdan gerektirir. Vicdanını kullanmayan samimi dindar olamaz. Dünyada milyarlarca insanın içine o ses boş yere konmamıştır. Sürekli içinizde konuşan vicdanınızın sesi, yani Allah’ın size dosdoğru yolu göstermesidir. Fakat vicdanının sesini kısmak, onu yok saymak ise çok büyük tehlikedir. Çünkü bir süre sonra o ses hiç konuşmaz hale gelir ve şeytan o insanı her türlü rezilliği normal göstermeye başlar. Haramlar o insanın gözünde artık haram değildir, o artık sınır tanımaz birine dönüşmüştür.
İşte o insan bir gün gelip de hiç beklemediği bir halde kendisini cehennemin tam ortasında bulabilir. Dünyada vicdanını değil, mantığını kullanmış, kendince yararlanmış, nefsini eğlendirmiştir. Üstelik kendisini oldukça kazançlı görmüştür. Ama ahirette sonsuza kadar bu yaptığının acısını her gün kat kat fazlasıyla çekecek, her gün vicdanını kullanmadığı için başını ellerinin arasına alıp pişmanlıkla kendisini kahredecektir...
Hiç şüphesiz Allah'a ve Resûlü?ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar; işte onlar, en çok zillete düşenler arasında olanlardır. (Mücadele Suresi, 20)
Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görünce: "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler. (Araf Suresi, 149)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder