10 Ekim 2015 Cumartesi

Kuran’da “kadınları dövün” diye ayet var mı?

Kuran’da “kadınları dövün” diye ayet var mı?
Kadınları aşağılamayı, onları köleleştirmeyi çıkaran hep yobazlardır, Kuran kadını daima yüceltir.












Kadına karşı şiddetin alt yapısını yüzlerce uydurma hadisle oluşturan bağnazlardır. Kuran’da ise kadın daima övülmüş, hakları korunmuş, kesinlikle hiçbir yönden erkekten aşağı tutulmamıştır.
Kuran’ı bilmeyen birçok insanyobazların uydurma hadislerine de inanarak Kuran’da kadınları dövme ile ilgili ayet olduğunu sanır. Oysa buradaki yanılgıyı anlamak için kısa bir araştırma yapmak yeterlidir.
Nisa Suresi 34. ayette geçen “Nüşuzundan (korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun.” şeklindeki açıklamada pek çok mealde “kadınları dövün” şeklinde tercüme edilmiş olan kelimenin Arapçası “idribuhunne”kelimesidir. Kökeni ise “darabe” fiilidir.
Darabe kelimesi Arapçada belki de en zengin anlama sahip kelimedir. Darabe, “Dövmek” anlamına geldiği gibi, “Parayı darp etmek, parayı basmak” anlamlarına da gelir. “Greve gitmek” yine darb kelimesidir. Bunu Türkçede örneğin “çalmak” kelimesiyle kıyaslayabiliriz. Birisi bize “kapı çalınıyor” dediğinde, bir hırsızın kapıyı söküp götürdüğünü anlamayız genellikle. Bu, bir misafirimizin kapıyı açmamızı beklediği anlamına gelir. Dolayısıyla çok anlamlı kelimelerin kullanımında, kullanış biçimi, cümlenin anlamı ve akıl ve sağduyu ile kelimenin gerçek ifade ettiği şekli değerlendirmek gerekmektedir.
Darabe kelimesinin en yaygın olarak kullanılan anlamlarından biri ise seyahat etmek ve dışarı çıkmaktır. Nitekim Kuran’da seyahat etmek, sefere çıkmak, bir yerden bir süreliğine ayrılmak manasına gelen ayetlerde “darabe” fiili kullanılmıştır. Örneğin;
“Yeryüzünde sefere çıktığınızda (darabtüm), kafirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur...” (Nisa Suresi, 101)
“Andolsun, Biz Musa'ya vahyetmiştik: "Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan.” (Taha Suresi, 77)
(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler... (Bakara Suresi, 273)
Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken...     (Al-i İmran Suresi, 156)
Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa çıktığınızda)... (Nisa Suresi, 101)
Yukarıdaki ayetlerdeki darabe kelimesi kuşkusuz ki hiçbir şekilde dövmek anlamında kullanılamaz. Burada konumuz olan Nisa Suresi’nin 34. ayeti için de aynı şey geçerlidir. Darabe kelimesini bu ayete göre değerlendirdiğimizde kelimenin üç farklı anlamı üzerinde durmamız gerekir:
1-      Onları evden çıkarın,
2-      Onları bulundukları yerin dışına gitmek zorunda bırakın,
3-      Onları dövün.
Darabe kelimesinin Nisa Suresi 34. ayetindeki kullanımını anlamak için ayetin başındaki ifadeye “Nüşuzundan (korktuğunuz kadınlara” ifadesine dönmek gerekiyor. Nüşuz kelimesi pek çok mealde “şirretlik ve itaatsizlik” olarak tercüme edilmiştir. Sözde kadını aşağılama zihniyetini hemen her fırsatta kadınlarla ilgili ayetlere bir şekilde dahil etmek isteyen bir kısım mealciler, bağnaz zihniyetin şart koştuğu “Erkeğe itaat” zihniyetini ya parantez içinde ya da yönlendirici çevirilerle bir şekilde vermeye çalışmışlardır. Oysa nüşuz kelimesi, “Bir kadının kendi kocası dışında bir kişiyle, flörtten başlayarak gayri meşru cinsel ilişkiye kadar uzanan sadakatsizliği” anlamına gelir. Dolayısıyla ayetin devamında eşine sadakatsizlik yapan bir kadına karşı kocanın nasıl davranması gerektiği tarif edilmektedir.
Erkek, önce kadına bu sadakatsizliği yapmaması için öğüt vermeye çağırılmaktadır. Bunun fayda etmediği durumda kocasının yatağını ayırması öğütlenmektedir. Fakat kadın buna rağmen gayri meşru ilişkiye devam eder ve işi zinaya kadar götürürse bu durumda alınacak en iyi önlem olan kadını evden uzaklaştırmanın denenmesi bir yol olarak gösterilmiştir.
Kadının özenle korunduğu Kuran’da, kadının dövülmesi gibi bir uygulamanın yer almayacağı kuşkusuz ki açıktır. Mantıken değerlendirdiğimizde ise, tüm uyarılara rağmen eşini aldatan bir kadını dövmek, zaten sadakati kalmamış bir kadını öfkelendirmekten başka bir işe yaramayacak, çözümden ziyade yeni zorluklar açacaktır. Fakat uzaklaştırma bir çözüm yoludur. Kadın, uzak kaldığı bu süre içinde daha mantıklı düşünebilir, alınan bu tavır karşısında pişman olabilir, olaylara daha sağlıklı bakabilir. Nitekim hatalarından vazgeçmeleri durumunda, eşinin onun aleyhinde bir yol aramaması da ayette belirtilmiş bir güzelliktir.
“Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın.” şeklinde tercüme edilmiş söz konusu bölümde, yine “Erkeğe itaat eden kadın” zihniyetinden yola çıkılarak bir yönlendirilmede bulunulmaktadır. Oysa gerçek tercümeye göre burada, “verdiğiniz öğüdü dinler ve sadakatli davranırlarsa” şeklinde bir açıklama yer almaktadır. Buradaki ölçü, kadının erkeğe karşı itaatli olması değil, evlilikte iki tarafın da sorumluluğunda olan “sadakat”tir .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder