Başınıza gelen hastalıklar imtihan olduğunuz için geliyor!
İnsanların çoğu sağlığının değerini kaybedince anlıyor.
Çoğu insan ağır hasta olduğunda, kansere yakalandığında ilk olarak “neden ben!” diye sorar. Neden dünyada milyarlarca insan varkenhastalık gelip onu bulmuştur? İsyan ederek ümitsizliğe ve büyük bir üzüntüye kapılır. Allah’ın kendisini neden böyle büyük bir zorluğun içine soktuğunu sorup durur. Acıyla ve ümitsizlikledoktorlara ve ilaçlara sarılır. Kendisini ilaçların ve tedavilerin iyileştireceğini düşünür. O bütün bunları yaparken imtihan olduğunun ve Allah tarafından izlendiğinin farkında bile değildir.
Dünya hepimiz için çok kısa kaldığımız bir imtihan yeridir. Hastalıklar, acizlikler, zorluklar, sıkıntılar, hepsi ayrı birer imtihandır. Aynı zamanda mallar, mülkler, zenginlik, güzellikte bir imtihandır. Allah insanlara dünya hayatında bunları vererek ve kimi zaman da alarak dener, kimlerin güzel davranışta bulunacağına, kimlerin sürekli şükredeceğine ve Allah’tan yana olacağına bakar.
Kader gerçeğini kavrayamamış olan bu insanlar, başlarına gelen bir hastalığın sebebi olarak yalnızca virüsleri veya mikropları görürler. Yine aynı şekilde bir trafik kazası geçirdiklerinde, bunun tek sebebinin kötü araba kullanan bir insan olduğunu zannederler. Halbuki gerçek böyle değildir. Hastalığa sebep olan her mikroorganizma veya insana zarar veren her araç, her insan Allah'ın sebep olarak yarattığı varlıklardır. Ve bu varlıkların tümü ancak ve ancak Allah'ın kontrolü ile hareket etmektedirler. Eğer bir virüs yüzünden bir insan ağır bir hastalığa yakalanıyorsa, bu, Allah'ın bilgisi dahilindedir. Eğer bir araba bir insana çarpıp onu sakat bırakıyorsa, bu da Allah'ın yarattığı kadere tabi bir olaydır. Bir insan ne yaparsa yapsın bunları değiştiremez; kaderinden tek bir anı çekip çıkaramaz. Çünkü kader bir bütün olarak yaratılır. Ve sonsuz kudret sahibi Allah'a teslim olan, O'nun sonsuz aklına ve rahmetine güvenip dayanan insan için hastalık da, kaza da, musibet de sonu hayırla bitecek geçici imtihanlardır.
Önemli olan, Allah'a iman eden, O'nun yaratmış olduğu kadere teslim olan insanların bu tür zorluk ve hastalık anlarında gösterecekleri güzel ahlaktır. Hastalıklar ve kazalar, insanların sabırlarını ve ahlaklarının güzelliğini gösterebilecekleri dönemler ve Allah'a yakınlaşmak için çok önemli fırsatlardır. Sonsuz merhamet sahibi olan Allah hastalıkları, sıkıntıları ve zorlukları insanları denemek için yaratmakta, bunlarla iman eden kullarının hayırlarını istemektedir. Allah Kuran'da zorluklar karşısında gösterilecek sabrın önemini anlatırken hastalık dönemini de belirtmiştir:
Önemli olan, Allah'a iman eden, O'nun yaratmış olduğu kadere teslim olan insanların bu tür zorluk ve hastalık anlarında gösterecekleri güzel ahlaktır. Hastalıklar ve kazalar, insanların sabırlarını ve ahlaklarının güzelliğini gösterebilecekleri dönemler ve Allah'a yakınlaşmak için çok önemli fırsatlardır. Sonsuz merhamet sahibi olan Allah hastalıkları, sıkıntıları ve zorlukları insanları denemek için yaratmakta, bunlarla iman eden kullarının hayırlarını istemektedir. Allah Kuran'da zorluklar karşısında gösterilecek sabrın önemini anlatırken hastalık dönemini de belirtmiştir:
… Ama iyilik, Allah'a ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)
Ayette hastalık döneminin de belirtilmiş olması düşündürücüdür. Fiziksel bir rahatsızlıkla karşılaşan insanın güzel ahlak göstermek için bütün bunların birer imtihan olduğunu; hastalığı da şifayı da yaratanın sadece Allah olduğunu düşünmesi gerekir. Eğer kişi hastalığındaki veya uğradığı kazadaki hayırları ve hikmetleri düşünürse, bunları o an için göremese bile karşılaştığı zorluktan çok karlı çıkar. Dünyada geçici bir zorluk yaşar ama, Allah'ın izniyle ahirette Rabbimiz'e içten teslim olmuş olmanın sonsuz güzelliği ile mükafatlandırılır. Ancak unutulmamalıdır ki, bu gerçeği kalben kavrayabilmek ve asıl olarak böyle bir olayla karşılaşıldığında güzel ahlak gösterebilmek çok önemlidir. Bunun için de insanın bütün hastalıkların bir hikmet üzerine yaratıldığını aklından çıkarmaması gerekir. Allah dilerse insan hiçbir zaman hasta olmaz, ağrı duymaz veya acı çekmez. Ama eğer insan böyle bir zorlukla karşılaşırsa da, bilmelidir ki bu zorluğu yaşamasının, hem dünyanın geçiciliğini hem de Allah'ın sonsuz gücünü anlayabilmesi açısından pek çok hikmeti vardır.
Günlük hayatta çoğu zaman düşünülmeyen konulardan bir tanesi de sağlıklı olmanın aslında ne derece büyük bir nimet olduğudur. Uzun süre hasta olmayan, dolayısıyla bir rahatsızlık, ağrı ya da acı hissetmeyen insan bu duruma alışır. Ama bir hastalık ile karşılaştığında aslında sağlıklı olmanın Allah'ın çok büyük bir lütfu olduğunun farkına varır. İnsanların bir bölümü hayati önemi olan bir hastalığa yakalandıklarında ya da herhangi bir uzuvlarını kaybettiklerinde bunu kendileri için kötü bir olay olarak değerlendirebilirler. Oysa belki de hastalık bu kişiye ahirette kurtuluş bulması ve yalnızca Allah'a yönelmesi için bir vesile olarak verilmiş olabilir. Çünkü ciddi bir hastalığa yakalanan insanın doğal olarak şuuru daha çok açılır. Bu durum gaflet halinden çıkarak yaşamının anlamını ve ahiret gerçeğini daha çok düşünmesine vesile olur. Bu kişi dünyaya bağlılığın anlamsızlığını ve ölümün ne kadar yakınında olduğunu kavrar. Tüm hayatını gaflet içerisinde geçirecekken, hiç beklemediği bir anda hastalanması ile birlikte belki de ahiret yaşamının ve Allah'ın rızasını kazanmanın önemini kavrayıp sonsuz hayatında kurtuluş bulabilir. Bu açıdan düşünüldüğünde hastalığın mümin için ne kadar büyük bir hayır olduğu, Rabbimiz'in hastalıklar var ederek insanlara büyük bir lütufta bulunduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
Ciddi bir hastalığın beden üzerindeki belirtileri arttıkça insan her zaman düşünmekten kaçtığı ölümü düşünmeye başlar ve bu durumda kişi tüm samimiyetiyle Allah'a dua ederek sağlıklı bir hale gelmeyi ister. Yaşamı boyunca hiç dua etmemiş bir insan bile böyle amansız bir hastalık karşısında Allah'a yalvarma ihtiyacı duyar. Rabbimiz'e karşı son derece samimi dua eder; bu sebepten dolayı da Allah'a olan yakınlığı artabilir. Ve eğer bu kişi iyileştiğinde de aynı samimiyetle dualarını sürdürürse, sağlığına kavuştuğunda nankörlük etmezse yakalandığı hastalık onun için büyük bir hayra, ihlaslı bir yaşam sürdürmesine vesile olmuş olur. Dolayısıyla hastalık herşeye hayır gözüyle bakan, derin düşünen ve başına gelen her olayda Allah'a yönelen bir insan için çok büyük bir rahmettir, Allah'tan çok büyük bir lütuftur. Allah Kuran'da böyle zorluk anlarında Kendisi'ne yönelen insanların varlığını haber vermiştir. Yunus Suresi'nde şöyle buyrulmaktadır:
İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken Bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara Bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir. (Yunus Suresi, 12)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder