Stromatolitler: Evrim teorisini çürüten 3.9 milyar yıllık harika canlılar!
2.2-2.4 milyar yıllık Prekambriyen dönemine ait stromatolit fosili.
21. yüzyılda hala evrim teorisini ısrarla savunmaya çalışanlara bilim en güzel cevabı veriyor. Bilinen en küçük canlı olan bakterilerden bilinen en büyük canlı olan balinaya kadar tüm canlılar adeta “biz hiç evrim geçirmedik!” diyorlar. İspatı milyonlarca yıldır hiç değişmeyen fosiller. En ufak bir değişikliğe bile uğramamışlar.Stromatolitlerdeki detaylar da evrimin hiç yaşanmadığını ortaya koyuyor. İsterseniz konunun biraz detayına inelim.
Bilinen en eski canlı fosilleri, yaklaşık 3.9 milyar yıl önce yaşamış olan bakterilere aittir. Bu nedenle evrimciler, cansız maddelerin kendi kedine, kör tesadüflerin sonucunda ilk olarak tek hücreli bakterileri meydana getirdikleri gibi bir iddia ortaya atmışlardır. Bu masalı destekleyebilmek için de evrimciler söz konusu ilk bakteriyi kendilerince "basit" olarak nitelendirirler. Onlara göre sözde basit özelliklere sahip olan bu canlı, çeşitli ortam ve şartlardan tesadüfen etkilenmeli ve hep olumlu değişimler yaşamalı, bazı mucizevi özellikleri -örneğin kendi besinini üretmeyi, mayoz bölünürken aniden mitoz çoğalmaya başlamayı- yine tesadüfen öğrenmelidir. Bununla da kalmayıp o şuursuz bakteri düşünmeli, çeşitli kararlar vererek koloniler oluşturmalı, ayrıca diğer bakterilerle biyokimyasal haberleşme yapabilmeli ve nihayetinde de şimdiki kapsamlı canlılığı oluşturmalıdır. Evrimcilerin bu akıl ve mantık dışı iddiası bilimin gelişmediği zamanların cehaleti içinde kabul görmüş ve bilimsel bir gerçek gibi lanse edilmiştir. Ancak 21. yüzyılda bu durum değişmiştir.
Günümüzde bilim dünyasında meydana gelen büyük ilerlemeler, "ilkel ilk bakteri" iddiasını bir anda altüst etmiştir. Çünkü gelişen teknolojinin ışığında yapılan araştırmalar, yeryüzünün bu en küçük canlılarının, evrimcilerin iddia ettikleri gibi ilkel canlılar olmadığı, çok önemli, kompleks özelliklerinin olduğu ve ancak üstün bir Akıl ve benzersiz bir İlim ile bir anda yaratılmış olabilecekleri gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
Gözle görmediğimiz elemanlardan oluşan ve hiç durmadan çalışıp yaşamımıza destek olan bir kimya laboratuvarı, bütün doğayı kaplamıştır. Bu bölümde ele aldığımız, her biri birer Yaratılış mucizesi olan bakteriler de, doğayı laboratuvar olarak kullanan uzman kimyacılardandır. Bakterilerin özelliklerinin büyük bir kısmı halen bilinmemektedir. Çünkü bu canlıların 0,001 mm. civarındaki boyutları, iç yapılarının gerektiği gibi incelenmesini çoğu zaman imkânsız kılmaktadır, ancak yine de elde edilen veriler bu canlılardaki sistemleri bize tanıtmaktadır.
Bakteriler, evrimcilerin öne sürdükleri gibi ilkel değil, tam tersine aşamalı bir evrim süreciyle meydana gelemeyeceklerini kanıtlayan kompleks yapılara sahiptirler. Doğada her biri farklı bir özelliğe sahip bakteri türleri bulunmaktadır. Siyanobakteriler ise tüm bu farklı özellikleri tek başına taşıyan dünyanın en kompleks bakteri grubunu oluşturmaktadır. Ancak bu tarifin siyanobakterinin sahip olduğu özellikleri ve gerçekleştirdiği müthiş işlemleri açıklamak için çok eksik kaldığını vurgulamamız gerekir. Siyanobakteriler son derece özel hücre yapılarına ve kompleks hücre içi iletişim sistemlerine sahiptirler.
Siyanobakteriler 3.9 milyar yıl önce de ileri kalitede fotosentez yapabilen, nitrojen fiksasyonu (gaz haliyle kullanılamayan azotun kullanılabilir bileşikler haline gelmesi) gerçekleştiren, bakteri kamçısına (flagella) sahip olmadan süzülmeler şeklinde hareket edebilen, bu hareketi gerçekleştirmek için bir dizi protein kullanan kısacası tam teşeküllü harika canlılardır.
Siyanobakterilerin evrimi yalanlayan muhteşem özellikleri:
Mavi-yeşil algler olarak da bilinen siyanobakteriler, enerjilerini fotosentez ile elde eden, bilinen en eski prokaryot yani tek hücreli canlılardır.1 Bu canlılar hücre içindeki işlemler için kullandıkları karbonu atmosferde bulunan karbondioksitten üretebilirler. Aynı zamanda azot gazını molekül halinde sabitleyebilirler, ki bu işlemlerin aynı yerde gerçekleşiyor olması önemle düşünülmesi gereken bir durumdur ve evrimcilerin "ilkel" iddiasını temelinden yıkıma uğratmaktadır.
Nitrojen sabitleme işleminden sorumlu nitrojenaz enzimi oksijene karşı ileri derecede hassastır. Bu nedenle siyanobakteri hücrelerinde, nitrojen sabitleme ve oksijen içeren fotosentez işlemleri aynı anda gerçekleşemez. Bu engelin aşılabilmesi için bazı siyanobakterilerin ipliksi yapıları azot sabitleme işlemini özel bir hücre çeşidi olan heterosistler ile sınırlandırırlar. Heterosist hücreler kendilerine özgü yapılarıyla, birbiriyle uyumlu olmayan iki işlemin siyanobakteriler tarafından yerine getirilmesini sağlar.
Oksijenin girişini kısıtlamak amacıyla heterosist hücreler, glikolipid ve koruyucu homojen bir tabaka olarak polisakarid içeren özel bir kılıf ile kaplanmışlardır. Su geçirmez zincirlerin birbirleriyle etkileşimi yoluyla 4 nanometre genişliğinde bir tabaka oluşur ve bu şekilde gazlar ile çözünmüş maddelerin geçirgenliği kısıtlanmış olur. Heterosistlerde iki katmanlı lipidden meydana gelen dört ayrı zar bulunur ve bunların yapısı ile birlikte işlevleri de farklıdır.
Böylece bir arada gerçekleşmemesi gereken fotosentez yoluyla karbondioksit sabitlenmesi ve oksijen bulunmayan ortamda azot sabitlenmesi görevleri birbirinden ayrılmış ve siyanobakteriler görevlerini yerine getirmiş olur.
Evrimciler için bir açmaz: Siyanobakteri fosilleri:
Avustralya Apex Chert bölgesindeki kaya katmanları incelendiğinde yaşları 3.9 milyar yıla kadar ulaşan siyanobakteri fosillerine, yani stromatolitlere ulaşırız. Stromatolit, siyanobakteri gibi mikroorganizmaların kalıntılarının, tortularla bir araya gelip yapışması, birikmesi ve donması ile sığ sularda oluşur. Prekambriyen döneminde oluşmaya başlayan stromatolitler, deniz suyu aracılığıyla taşınan kalsiyum karbonat (kireç taşı) parçacıklarının, mavi-yeşil alglerin oluşturduğu ipliksi yığınlar üzerinde tutunarak oluşturduğu genişleme eğilimli, katmanlı yapılardır.2 Bu yapılar zengin klorofil içeriğine sahiptir. Jeolojik devirler boyunca deniz yüzeyinin hemen altında çeşitli büyüklüklerde küre ya da kubbe şeklinde yapılar meydana getirmişlerdir.
Harika bir mikro canlı olan siyanobakterisi, evrim teorisinin canlıların tesadüfler sonucu meydana geldikleri iddiasını tamamen çökertir. Avusturalya’nın bazı bölgelerinde 3.9 milyar yaşında olan stromatolit fosilleri bulunmuştur. Bu 3.9 milyar yaşındaki stromatolit fosilleri ile günümüzde halen yaşayanlar arasında hiçbir fark yoktur. Bu organizmalar diğer bütün canlılar gibi evrim geçirmemişlerdir.
Kaynaklar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder