Fosiller neden yaratılışı ispat eder?
Resimde gördüğünüz Jura dönemine ait 206-144 milyon yıllık deniz yıldızı fosili günümüzdeki yaşayan ile aynıdır.
Yaratılışçılar evrim teorisini çürütmek için arka arkaya hem Türkiye’de hem dünyada fosil sergileri düzenliyorlar ve milyonlarca yıllık fosillerin hiç değişmediklerini insanlara gösteriyorlar. Fosil sergisini gezen insanlarda aradan milyonlarca yıl geçmesine rağmen hayvanlarda en ufak bir değişiklik olmadığına, hayvanların birbirlerine dönüşmediklerine şahit oluyorlar. Yani milyonlarca yıl önce yaşayan maymun yine aynı maynun, at aynı at, sinek aynı sinek, kuş ise aynı kuş olarak kalmış, en ufak bir değişikliğe uğramamış! Fosil kayıtlarında hiçbir evrimleşme süreci göremeyen Darwin bakın teoriyi çökerten bu durumu nasıl itiraf ediyor:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır. (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280 )
İsterseniz fosil kayıtlarının neden yaratılışı ispat ettiğini biraz daha detaylı açıklayalım:
Bugüne kadar elde edilen fosil kayıtlarının iki önemli özelliği vardır ve her iki özellik de evrim teorisinin iddialarıyla çelişmektedir:
1. Durağanlık: Türler, dünya üzerinde var oldukları süre boyunca hiçbir değişim göstermezler. Fosil kayıtlarında ilk ortaya çıktıkları andaki yapıları ne ise, kayıtlardan yok oldukları andaki yapıları da aynıdır. Morfolojik (şekilsel) değişim genellikle sınırlıdır ve belirli bir yönü yoktur.
2. Aniden ortaya çıkış: Herhangi bir bölgede, bir tür, atalarından kademeli farklılaşmalara uğrayarak aşama aşama ortaya çıkmaz; bir anda ve "tamamen şekillenmiş" olarak belirir.
Bu iki madde şu anlama gelmektedir: Herhangi bir evrim sürecinden, ara aşamadan geçmeyen canlılar yaratılmışlardır. Sahip oldukları özellikleri sonradan kazanmamışlardır, yaratıldıkları ilk günden itibaren bunlara sahiptirler.
Ara form fosillerinin yokluğu karşısında Darwin'in 140 yıl önce savunduğu "ara formlar şimdi yok, ama yeni araştırmalarla bulunabilir" argümanı ise bugün artık geçerli değildir. Günümüzdeki paleontolojik veriler, fosil kayıtlarının olağanüstü derecede zengin olduğunu göstermektedir. Dünyanın farklı bölgelerinden elde edilmiş milyarlarca fosil örneğine bakılarak, 250 bin farklı canlı türü tanımlanmıştır. Bu türler şu anda yaşamakta olan yaklaşık 1.5 milyon türe olağanüstü derecede benzerdir. Bu denli zengin bir fosil kaynağına rağmen hiçbir ara form bulunamamışken, yeni kazılarla ara formlar bulunması mümkün değildir.
Fosil kayıtları evrimcilerin delil olarak kullanabileceği tek bir "ara form" örneği dahi sunmazken, evrimin geçersizliğini gösteren milyonlarca örnek sunmaktadır. Bunların en önemlileri "yaşayan fosiller"dir. Günümüzde canlı örnekleri bulunan, fosil kayıtlarında da farklı jeolojik dönemlerde yaşadıkları görülen ve "yaşayan fosiller" olarak adlandırılan bu fosiller, "evrimsizlik" delilidirler. Yüz milyonlarca yıl önce yaşayan canlıların fosilleriyle, günümüzdeki örnekleri arasında hiçbir fark yoktur. Ve evrimciler bu durum karşısında çaresizdirler.
Evrimci Niles Eldredge, evrimin çözemediği sayısız sırdan bir tanesini oluşturan yaşayan fosiller konusuyla ilgili hiçbir açıklamalarının olmadığını şöyle itiraf eder:
Yaşayan bir organizma ile onun uzak jeolojik geçmişteki fosilleşmiş ataları arasında karşılaştırabileceğimiz herhangi bir parça üzerinde neredeyse hiçbir değişiklik yok gibi görünmektedir. Yaşayan fosiller, evrimsel durağanlık fikrinin uç derecede somut örnekleridir... Yaşayan fosillerin sırrını tam anlamıyla çözemedik. (http://www.nwcreation.net/fossilsliving.html)
Niles Eldredge'in çözmeye çalıştığı "sır" aslında çok açık bir gerçektir. Yaşayan fosiller, canlıların evrim geçirmediklerinin yaratıldıklarının ispatıdır. Ancak evrimciler ideolojik kaygılarından dolayı bu gerçeğe göz yummaya çalışmakta, 150 yıl öncesinin dogmalarını ayakta tutmak için direnmektedirler. Oysa artık gerçekler, Darwin dönemindekinden daha açık ve daha fazla saptanabilir durumdadır. Gerçekleri gören ve gerçekleri tercih eden insanların sayısı artmakta, hikayelere inanıp bunları sorgulamayan insanların sayısı oldukça azalmaktadır. Gerçekler, artık Darwin döneminde olduğu gibi gizlenebilir ve ihmal edilebilir durumda değildir. Genetik, mikrobiyoloji, paleontoloji, jeoloji ve diğer tüm bilim dalları, Darwin'in ve Darwin destekçilerinin hiç istemediği ve belki de hiç beklemedikleri bir gerçeği sürekli olarak ortaya çıkarmaktadır. Ve bu gerçek, Yaratılış Gerçeğidir.
Gelecek nesiller emin olun ki insanların bir zamanlar Darwinizm masalına nasıl inandığını hayretle sorgulayacaktır. Zira, evrimin hiçbir zaman yaşanmadığı, evreni ve bütün canlıları Allah'ın yarattığı, tüm bilimsel bulguların da gösterdiği, apaçık bir gerçektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder