2 Eylül 2013 Pazartesi

Bediüzzaman'ın Hz. Mehdi'nin çıkış zamanıyla ilgili sözleri -1

Bediüzzaman'ın Hz. Mehdi'nin çıkış zamanıyla ilgili sözleri -1
Bediüzzaman Said Nursi Hz. Mehdi'nin mutlaka çıkacağını Risalelerde bildirmiştir.

Ahir zamanda Bediüzzaman’ın en yakın talebeleri onun Hz. Mehdi’den nasıl bahsettiğini, geldiğinde üç vazifeyi yapacağını, kıyametten önceki son dönemde olduğunu ve Hz. Mehdi’nin çıkışını beklediklerini anlatıyorlar. Bugün sizlerle Bediüzzaman’ın Hz. Mehdi’nin çıkış zamanıyla ilgili sözlerini paylaşmak istiyorum. BediüzzamanRisalelerde Hz. Mehdi ile ilgili çok fazla detay bildirmiştir. Risalelerdeki bu sözler “Hz. Mehdi çıkmayacak, gelmeyecek, şahs-ı manevidir” diyenlere verilecek en güzel cevaptır.
... İSTİKBAL-İ DÜNYEVİYEDE 1400 SENE SONRA GELECEK BİR HAKİKATİ ASIRLARINDA KARİB (YAKIN) ZANNETMİŞLER....(Sözler, s. 318)
ÜSTAD’IN BU İFADESİ “SÖZLER” RİSALESİNDE GEÇMEKTEDİR. SÖZLER RİSALESİ 1926 (HİCRİ 1345)YILINDA TAMAMLANMIŞTIR. YANİ HİCRİ 1300 İÇİNDE HEM ÜSTADIN TÜM ESERLERİ HİCRİ 1300 DE TAMAMLANDIĞI GİBİ KENDİSİ DE YİNE HİCRİ 1300 İÇİNDE VEFAT ETMİŞTİR. OYSA ÜSTAD BU SÖZÜNDE HZ. MEHDİ (A.S.)’IN, HİCRİ 1400 DE ZUHUR EDECEĞİNİ İFADE ETMEKTEDİR.
Sekizinci Asıl: Cenab-ı Hakîm-i Mutlak, şu tecrübe ve imtihan meydanı çok mühim şeyleri, çok fazla eşyayı içinde saklıyor. O saklamakla çok hikmetler, çok işler bağlıdır. Meselâ: (Kadir gecesi, umum ramazanda; duanın kabul edildiği saati, Cum'a gününde; makbul velisini, insanlar içinde; eceli, ömür içinde ve kıyametin vaktini, dünya hayatı içinde saklamış. Zira insanın eceli belli olsa, yarı ömrüne kadar kesin bir gaflet, yarıdan sonra darağacına adım adım gitmek gibi bir dehşet verecek. Halbuki âhiret ve dünya dengesini muhafaza etmek ve her vakit korku ve ümit ortasında bulunmak durumu gerekir ki; her dakika hem ölmek, hem yaşamak mümkün olsun. Şu halde belirsiz tarzdaki yirmi sene belirsiz bir ömür, bin sene bir ömre tercih edilir. İşte kıyamet dahi şu insan-ı ekber olan dünyanın ecelidir. Eğer vakti aşikar olsaydı, bütün ilkçağ ve orta çağ kesin bir gaflete dalacak idiler ve yeniçağ ve ilkçağ dehşette kalacaktı. İnsan nasıl kişisel yaşam hanesinin ve köyünün bekasıyla alâkadardır. Öyle de; hayatı ve nev'iyesiyle, dünyanın ve dünyanın yaşamasıyla alâkadardır. Kur'an “Kıyamet yaklaştı, ay yarıldı. (Kamer Sûresi: 1.)”  der. "Kıyamet yakındır" ferman ediyor. Bin bu kadar sene geçtikten sonra gelmemesi, yakınlığına halel vermez. Zira kıyamet, dünyanın ecelidir. Dünyanın ömrüne nisbeten bin veya ikibin sene, bir seneye nisbetle bir-iki gün veya bir-iki dakika gibidir. Kıyamet saati yalnız insanlığın eceli değil ki, onun ömrüne kıyaslanıp uzak görülsün. İşte bunun içindir ki, Mutlak Hakim, Beş bilinmeyen şey( Kıyâmetin ne zaman kopacağı, yağmurun ne zaman yağacağı, rahîmlerde olanı, kişinin yarın ne kazanacağı ve kişinin nerede, ne zaman öleceği.) olarak ilminde saklıyor. İşte bu kapalı bırakma sırrındandır ki, her asır, hattâ gerçeği göre asır olan Asr-ı Saadet dahi daima kıyametten korkmuşlar. Hattâ bazıları, " alametleri hemen hemen çıkmış" demişler.
İşte bu hakikatı bilmeyen insafsız insanlar derler ki: "Âhiretin açıklamasını ders alan basiretli, kalbli, keskin nazarlı olan sahabeler, niçin 1000 sene hakikattan uzak olarak, İSTİKBAL-İ DÜNYEVİYEDE 1400 SENE SONRA GELECEK BİR HAKİKATİ ASIRLARINDA YAKIN ZANNETMİŞLER.
Elcevab: Çünki Sahabeler, Peygamber Efendimizin sohbetinin bereketi ile herkesten çok ahiret yurdunu düşünerek, dünyanın geçiciliğini bilerek, kıyametin belirsiz vaktindeki ilahi hikmeti anlayarak ecel-i şahsî gibi dünyanın eceline karşı dahi daima bekleyen bir vaziyet alarak, âhiretlerine ciddî çalışmışlar. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın "Kıyameti bekleyiniz, intizar ediniz" ifadesini tekrar etmesi, şu hikmetten ileri gelmiş bir uyarı olmuştur. Yoksa belirli bir vukuuya dair bir vahyin hükmüyle değildir ki, hakikattan uzak olsun. İllet ayrıdır, hikmet ayrıdır. İşte Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın bu nevi sözleri anlaşılmayacak şekilde kapalı konuşma hikmetinden ileri geliyor. Hem şu sırdandır ki; Mehdi, Süfyan gibi âhirzamanda gelecekşahısları çok zaman evvel hattâ Hz. Muhammed'in (a.s.m.) ashabıyla görüşmüş, onlardan hadis dinlemiş ve ders almış olan Müslümanların zamanında bile beklemişler, yetişmek emelinde bulunmuşlar. Hattâ bazı ehl-i velayet "Onlar geçmiş" demişler. İşte bu da, kıyamet gibi, hikmet-i İlahiyeye muhtaç olur ki; vakitleri belli olmasın. Çünki her zaman, her asır, manevi kuvvetin takviyesine vesile olacak ve ümitsizlikten kurtaracak "Mehdi" manasına muhtaçtır. Bu manada, her asrın bir hissesi bulunmak lâzımdır. Hem gaflet içinde fenalara uymamak ve lâkaydlıkta nefsin dizginini bırakmamak için, nifakın başına geçecek müdhiş şahıslardan her asır çekinmeli ve korkmalı. Eğer tayin edilseydi, herkesi doğru yola sevketmenin gereği ziyan olurdu.
Şimdi Mehdi gibi şahısların hakkındaki rivayetlerin ihtilafatı ve sırrı şudur ki: Ehadîsi tefsir edenler, hadisin tam metnini tefsirlerine ve istinbatlarına (Müçtehid veya büyük bir âlimin gizli bir manayı içtihad ile meydana çıkarması) tatbik etmişler.MESELÂ: SALTANAT MERKEZİ O VAKİT ŞAM'DA VEYA MEDİNE'DE OLDUĞUNDAN, HZ. MEHDİ (A.S.) VE SÜFYANIN HADİSELERİNİ SALTANAT MERKEZİ CİVARINDA OLAN BASRA, KÛFE, ŞAM GİBİ YERLERDE TASAVVUR EDEREK ÖYLE TEFSİR ETMİŞLER. HEM DE O ŞAHISLARIN ŞAHS-I MANEVÎSİNE VEYA TEMSİL ETTİKLERİ CEMAATE AİT BÜYÜK ESERLERİ O ŞAHISLARIN ZÂTLARINDA TASAVVUR EDEREK ÖYLE TEFSİR ETMİŞLER Kİ, O HARİKA ŞAHISLAR ÇIKTIKLARI VAKİT BÜTÜN HALK ONLARI TANIYACAK GİBİ BİR ŞEKİL VERMİŞLER. HALBUKİ DEMİŞTİK: BU DÜNYA TECRÜBE MEYDANIDIR. AKLA KAPI AÇILIR, FAKAT İHTİYARI ELİNDEN ALINMAZ. ÖYLE İSE O (ŞAHISLAR, HATTÂ O MÜTHİŞ DECCAL DAHİ ÇIKTIĞI ZAMAN ÇOKLARI, HATTÂ KENDİSİ DE BAŞLANGIÇTA DECCAL OLDUĞUNU BİLMEZ. BELKİ NUR-U İMANIN DİKKATİYLE, O AHİR ZAMAN ŞAHISLARI TANINABİLİR. (Sözler, s. 318)
Yazıma ikinci bölümde devam etmek istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder