Evrimi çökerten deliller 9 – Evrimcilerin sahte Dino kuş fosilleri
Bilimsel bir gerçek gibi insanlara sunulanlar kısa bir süre sonra yine bilim adamları tarafından yalanlanıyor.
Evrim teorisini savunan arkadaşımız “insanlar kandırılmaya çok müsaitler, ama bazen insanların içinden ezber bozanlar çıkabiliyor” demiş. Evet çok doğru. İnsanlar yaratılışdelillerini hiç düşünmedikleri için ve bilimsel kanıtlar yıllarca insanların gözlerinden saklandığı için insanlar evrim teorisine inandılar. Şimdi ise yaratılışı ispat eden delilleri gördükleri için uyanmaya, artık evrim teorisine kanmamaya başladılar. Ayrıca aynı arkadaşımıza neden evrimcilerin yaratılışı ispat eden fosilleri müzelerin arka odalarında sakladıklarını, sahte fosilleri sergileyerek insanları kandırmaya çalıştıklarını da sormamız gerek.
Bilim insanları yanıltmak demek değildir, bilim insanlara doğruları göstermektir. İnsanlara bilimsel delillerle doğruları gösterenler yaratılışçılardır. Şimdi evrimi çürüten delillere devam edelim ve evrimcilerin teoriyi ayakta tutma adına hangi yollara başvurduklarını hep birlikte bir göz atalım, evrim teorisini savunan arkadaşımız bir sonraki yazısında neden evrimcilerin teoriyi ayakta tutma adına bu yollara başvurduklarını açıklarsa çok sevinirim.
Evrimciler Archaeopteryx hakkındaki iddialarının da çürümesi üzerine, kuşların kökeni konusunda tamamen çıkmaza girdiler. Bu sebeple, bazı evrimciler klasik yöntemlerine başvurmak durumunda kaldılar: Gerçek dışı fosilleri öne sürmek! 1990'lı yıllarda dünya kamuoyuna birkaç kez "yarı dinozor, yarı kuş fosil bulundu" mesajları verilmiş, evrimci medya kuruluşları bu sözde "dino-kuş"ların çizimlerini yayınlamış, bu yolla uluslar arası, bilimle alakası olmayan bir kampanya yürütülmüştür.
Kampanyanın çarpıtmaya dayandığı ise kısa bir süre sonra bir bir ortaya çıkmıştır. Bu kampanyanın ilk kahramanı, 1996'da Çin'de bulunan ve Sinosauropteryx adı verilen bir dinozordu. Fosil, tüm dünyaya "tüylü dinozor" olarak tanıtılmış ve pek çok gazetede haber yapılmıştı. Ancak ilerleyen aylarda Sinosauropteryx üzerinde yapılan detaylı analizler, evrimci araştırmacıların heyecanla "kuş tüyü" olarak tanıttıkları yapıların tüylerle ilgisi bulunmadığını gösterdi. Science dergisinde yayınlanan Plucking the Feathered Dinosaur" (Tüylü Dinozorun Tüylerini Yolmak) başlıklı bir makalede, evrimci paleontologlar tarafından "tüy" olarak algılanan yapıların gerçekte tüylerle ilgisiz olduğu şöyle belirtiliyordu:
"Bir yıl kadar önce, paleontologlar "tüylü dizonor"a ait fotoğrafların ortaya çıkmasıyla heyecan yaşamışlardı. Çin'in Yixian bölgesinde bulunan Sinosauropteryx adlı fosil, New York Times'ın ön sayfasında yayınlanmış ve kuşların kökeninin dinozorlar olduğuna dair etkili bir delil olarak sunulmuştu. Ama geçtiğimiz ay Chicago'daki omurgalılar paleontolojisi toplantısında verilen hüküm daha farklı oldu: Fosil örneklerini inceleyen yarım düzine Batılı paleontolog, bu yapıların modern tüyler olmadığını söylediler... Kansas Üniversitesi paleontoloğu Larry Martin, bu yapıların yıpranmış kollagan fiberleri olduğunu ve kuşlarla hiçbir ilişkisi olmadığını belirtti."1
Bir diğer "dino-kuş" furyası ise 1999 yılında başlatıldı. Yine Çin'de bulunan bir fosil gündeme getirildi ve tüm dünyaya "evrime büyük delil" olarak sunuldu. Kampanyanın kaynağı olan National Geographic dergisi, bulunan fosilden ilhamla "tüylü dinozor" resimleri çizip yayınladı ve bunlar Türkiye dahil pek çok ülkede gazetelere manşet oldu. Bazı gazeteler, "Kanatlı Dinozor Bulundu" ve "Uçan Dinozor Bulundu" başlıklı haberler yayınladılar.
Ancak 2 yıl sonra çok çarpıcı bir gerçek ortaya çıktı.29 Mart 2001 tarihli bazı günlük gazetelerde evrim teorisi adına önemli bir itiraf yer alıyordu. 1999'da ortaya atılan "dino-kuş fosili"nin gerçekte bir çarpıtma olduğu, bir sürüngen omurgasına kuş iskeleti parçalarının yapıştırılmasıyla üretildiği ortaya çıkmıştı. Örneğin Hürriyet gazetesinin "DİNO-KUŞ PALAVRA ÇIKTI" başlıklı haberinde şöyle yazıyordu:
"National Geographic dergisinin Kasım 1999'da kuş ile dinozor arasındaki eksik halka olduğunu duyurduğu, hakkında bilimsel makaleler yazılan hayvanın sahte olduğu anlaşıldı. 'Archaeoraptor liaoningensis' adı verilen hindi büyüklüğündeki dino-kuşun iskeletinin başka hayvanlara ait kemiklerden biraraya getirildiği ortaya çıktı.
Evrim teorisinde önemli bir eksikliği aydınlattığı varsayılan dino-kuşun 125 milyon yıl öncesine ait olduğu, Çin'in Liaoning eyaletinde bulunduğu öne sürülüyordu. Tüylü vücudu bir kuşa benziyor, ancak uzun, kemikli kuyruğu et tüketen dinozorları çağrıştırıyordu. İngiliz haftalık bilim dergisi Nature'un bugünkü sayısında yayınlanan bir inceleme dino-kuşun palavra olduğunu gözler önüne serdi. Aralarında üç paleontoloğun da bulunduğu bir grup araştırmacı bilgisayar tomografisinin yardımıyla sahtekârlığı kanıtladılar. Dino-kuş aslında Çinli kaçakçıların eseriydi... Kaçakçılar yapışkan ve harçlar kullanarak 88 kemik ve taştan dino-kuş yaratmıştı. Archaeoraptor'un ön kısmı tek bir kuşa ait fosildi, ancak dinozorun kuyruğuyla birlikte beden kısmında dört ayrı türden kemikler vardı. Dino-kuşun bilgisayarda taranması kuş iskeletinin daha önce bilinmeyen türlere ait olduğuna, dino kısmının ise küçük dinozorların yeni türüne işaret etti."2
Peki nasıl olmuştu da National Geographic dergisi bu kadar büyük bir bilim sahtekarlığını tüm dünyaya "evrimin büyük kanıtı" olarak göstermişti? Bu sorunun cevabı, söz konusu derginin evrim fanatizminde gizliydi. National Geographic, Darwinizm'e körü körüne bağlandığı ve teori lehinde gibi gördüğü her propaganda malzemesini bilimsel bir kaygı duymadan kullandığı için ikinci bir "Piltdown skandalı"na imza atmıştı.
Evrimci bilim adamları dahi National Geographic'in fanatizmini kabul ediyordu. ABD'deki ünlü Smitsonian Enstitüsü'nün kuşlarla ilgili bölüm başkanı olan Dr. Storrs L. Olson, bu fosilin sahte olduğuna dair daha önceden National Geographic'i uyardığını, ancak dergi yönetiminin bunu tamamen gözardı ettiğini açıkladı.3 Olson, USA Today gazetesine yaptığı açıklamada ise, "Problem şu ki, fosilin sahte olduğu belli bir aşamada National Geographic tarafından da anlaşılmıştı, ama bu bilgi açıklanmadı"diyordu.4 Yani National Geographic, tüm dünyaya büyük evrim delili olarak gösterdiği fosilin sahte olduğunu anlamasına rağmen, aldatmacayı sürdürmüştü.
National Geographic dergisinin sergilediği bu tavrın, evrim teorisi adına düzenlenen ilk sahtekarlık olmadığını da belirtmek gerekir. Ortaya atılmasından bu yana, teoriyi desteklemek için pek çok sahtekarlık yapılmıştır. Alman biyolog Ernst Haeckel, Darwin'i destelemek için sahte embriyo çizimleri yapmıştır. İngiliz evrimciler, insan kafatasına orangutan çenesi monte edip, bunu British Museum'da 40 yılı aşkın bir süre "Piltdown Adamı-Evrimin En Büyük Kanıtı" diye sergilemişlerdir. Amerikalı evrimciler, tek bir domuz dişini "Nebraska Adamı" diye lanse etmişlerdir. Dünyanın dört bir yanında, "rekonstrüksiyon" adı verilen sahte çizimlerle, gerçekte hiçbir zaman yaşamamış olan "ilkel yaratıklar" veya "maymun adam"lar tasvir edilmiştir.
Kısacası evrimciler daha önce Piltdown adamı sahtekârlığında denedikleri bir yöntemi bir kez daha kullanmışlardı: Bulamadıkları ara geçiş formunu kendileri üretmişlerdir. Bu olay, evrim teorisi lehinde yapılan uluslararası propagandanın ne kadar yanıltıcı olduğunun ve evrimcilerin teoriye bağlılık uğruna her türlü sahtekarlığı yapabileceklerinin bir kanıtı olarak tarihe geçmiş oldu.
Kaynak:
1.Ann Gibbons, "Plucking the Feathered Dinosaur", Science, cilt 278, no 5341 14 Kasım 1997, s. 1229 – 1230
2."Dino-Kuş Palavra Çıktı", Hürriyet, 29 Mart 2001
3.Storrs L. Olson "OPEN LETTER TO: Dr. Peter Raven, Secretary, Committee for Research and Exploration, National Geographic Society Washington, DC 20036", Smithsonian Institution, 1 Kasım 1999
4.Tim Friend, "Dinosaur-bird link smashed in fossil flap", USA Today, 25 Ocak 2000
2."Dino-Kuş Palavra Çıktı", Hürriyet, 29 Mart 2001
3.Storrs L. Olson "OPEN LETTER TO: Dr. Peter Raven, Secretary, Committee for Research and Exploration, National Geographic Society Washington, DC 20036", Smithsonian Institution, 1 Kasım 1999
4.Tim Friend, "Dinosaur-bird link smashed in fossil flap", USA Today, 25 Ocak 2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder