Güzel, içinden sevgi akan bir bakıştan daha etkileyici olan bir şey var mı?
Eğer bir kadının sevgisi ve tutkusu bakışlarına yansımıyorsa, onu ruhunda da yaşamıyor demektir.
Göz nasıl iki küçük kristal küre ki insanın ruhundaki bütün duyguları dışarı yansıtıyor, nasıl muhteşem ki insan ruhunda ne hissediyorsa adeta ayna gibi gözlerine yansıyor. Derin sevgide, hayranlıkta, temizlikte, akılda, nefrette, kinde, düşmanlıkta gözlerde tüm ihtişamıyla beliriyor. Gözlerin onları kullanmayı bilen insanlar için kıymeti tarif edilemez. Her insan aklı ölçüsünde bakışlarını güzel kullanabilir, duygularını tek bir söz bile söylemeden gözleriyle karşı tarafa anlatabilir. Güzel ve etkileyici bir bakış karşı tarafın tüm ruhunu sarar ve onu derinden etkiler.
Güzel bakış ancak akıllı, imanlı, güzel ahlaklı insanlarda olur. Zaten inançsız insanlar arasında ‘güzel bakış’ o kadar da önemli bir konu değildir. İnsanların değer yargıları daha çok dünyevi bazı menfaat dengelerine dayalıdır. Karşılarındaki kişide aradıkları özellikler arasında “güzel bakış” çok sonlarda yer alan, hatta birçok kişi için de hiç dikkati çekmeyen bir özelliktir.
Zenginlik, lüks yaşam şartları, toplumda etkili olabilecek bir kariyer, iyi ve kaliteli bir çevre, iyi iş imkânları, fiziksel güzellik gibi değerler ise, bu gibi insanlarda adeta manevi bir hipnoz etkisi oluşturarak hayranlık uyandıran ana unsurlardır.
Müminler için ise bakışların önemi çok büyüktür. Çünkü bir insandaki en sevilecek özellikler onun ruhunu oluşturan değerlerdir. Ve gözler, bir insanın ruhunu dışa yansıtan en hayati yeridir. Ruhunda yaşadığı tüm güzellikler ve kötülükler, ister istemez insanın bakışlarına çok açık bir şekilde yansır. Samimiyetsiz bir insan, sözleriyle samimiyetsizliğini her ne kadar saklasa da, gözlerinde gerçek samimiyeti hiçbir şekilde elde edemez. Samimi bir insan da, hiçbir şey yapmasa dahi, gözleriyle dürüst, vicdanlı ve samimi bir insan olduğunu ortaya koymuş olur. Dolayısıyla gözlerde oluşan anlam insanları tanımada çok önemli bir araçtır.
Ancak bakışların gücü bu kadarla sınırlı değildir. İnsan isterse gözlerini çok daha da güzel bir şekilde kullanabilir. Bir mümin sahip olduğu güzel özellikleri ne kadar derinlemesine yaşarsa, bakışlarında da bu duygularını çok daha derin ve anlamlı bir şekilde ifade edebilir. Ruhunu ne kadar iyi ifade edebilir, kişiliğini ve ahlakını ne kadar iyi dışa yansıtabilirse, bu, çevresindeki insanlara o kadar güven veren bir nimete dönüşür. Bir insanın Allah'a olan imanı ve teslimiyeti ne kadar iyi anlaşılırsa, bu da o kişinin çevresindeki müminler için o kadar büyük bir güven alameti ve konfor olur. O kişinin gerçekten Allah'a sadık, samimi, güvenilir ve imanlı bir insan olduğuna dair görülen her alamet, onun çok daha fazla sevilmesini de sağlar.
Bu yüzden mümin gözlerini, yalnızca vücudunun herhangi bir organı olarak değerlendirmez. Güzel bakışların, müminler arasında sevgiyi, saygıyı, dostluğu, güveni pekiştirecek önemli bir vesile olduğunu bilir. Dolayısıyla da gözlerini güzel kullanmayı, güzel bakmayı önemli bir imani zevk haline getirir.
Ayrıca inançlı bir insan için sevgi, dostluk, sadakat, güven gibi özellikler çok büyük nimetlerdir. Eğer bunları, birçok tavrıyla olduğu kadar gözleriyle de ifade etme imkânı varsa, böyle bir fırsatı olabilecek en iyi şekilde değerlendirir. Sevgi, saygı, sadakat, güven cennetin en önemli ve en büyük nimetlerindendir. Dolayısıyla bunlar, müminlerin dünyada iken de yaşamayı en çok istedikleri ve elde edebilmek için en fazla çaba harcadıkları güzelliklerdendir. Sevgiyi olabilecek en üst sınırda yaşamaya çalışırken, güzel ve anlamlı bakışların oluşturacağı güzel etkiyi göz ardı etmeleri çok büyük bir hata olur.
Ancak elbette ki insanın ‘güzel bakışlar’ için bir çaba harcaması gerekir. İnsan içte ne kadar temiz ahlaklı olursa olsun, kendisini dalgınlığa, durgunluğa bırakırsa, çevresinde olup biten olaylara, dünyada ve çevresindeki insanlarda oluşan güzelliklere karşı ilgisiz ve umursuz bir yaklaşım içerisinde olursa, bu sıradanlık ve matlık bakışlarına da yansır. Allah'ın kendisi için yarattığı küçük büyük her nimetin sevincini gereği gibi yaşamazsa, birlikte olduğu insanların güzel ahlak özelliklerinden sevince ve heyecana kapılmazsa, Allah sevgisini, Allah aşkını içinde coşkuyla yaşamazsa, bu eksiklik bakışlarında da hemen kendini belli eder.
Ama eğer mümin Allah rızası için dikkatini açarsa, Allah'ın yarattığı her detayı görür, her nimete şükredici olur, her fırsatı güzel ahlakı yaşamak için değerlendirirse, Allah onun kalbini her türlü güzel duyguya açar. Böyle bir insan sevgiyi, sadakati, teslimiyeti, şevki, heyecanı, coşkuyu çok derinlemesine yaşar. Bu iman derinliği o kadar yoğundur ki, bu kişinin gözleri, bakanlar için çok fazla anlamlar içerir. Böyle bir insan tek bir anlık bakışıyla bile, kendisi hakkında, sanki bir ömür süresince tanınıyormuşçasına kesin bir kanaat oluşturur.
Bu yüzden mümin hiçbir zaman için “bakışlarım o kadar da önemli değil; önemli olan tavırlarımda sözlerimde hata yapmamam. Beni tanımak isteyen davranışlarımla, konuşmalarımla tanısın” dememelidir. Güzel, akıllı ve güven verici bakmayı da önemli bir ibadet olarak görmelidir. Çünkü Yüce Rabbimiz Kuran’da bakışların insanları tanımada, onlara sevgi saygı yöneltmede, güvenmede ve onlarla dostluk kurmada çok önemli bir ölçü olduğunu bildirmiştir. Birçok ayette insanların karakterlerinin bakışlarından anlaşıldığı anlatılmaktadır:
"Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın..." (Muhammed Suresi, 30)
"O inkar edenler, zikri (Kuran'ı) işittikleri zaman, seni neredeyse gözleriyle devireceklerdi..." (Kalem Suresi, 51)
"(Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir." (Mümin Suresi, 19)
İşte bu gerçeğin şuuruna varan her insanın, her geçen gün, daha güzel, daha anlamlı, daha sevgi dolu, daha güven veren, daha akıllı, daha şahsiyetli bakışlar elde etmek için çaba harcaması gerekir. Kazanacağı bu özellik, Allah'ın izniyle dünyada da ahirette de pek çok hayırlara vesile olacak; ona pek çok gizli nimetin kapısını açacaktır.
"Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder.
O, latif olandır, haberdar olandır."
(Enam Suresi, 103)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder