2 Eylül 2013 Pazartesi

Sen de yalnızlığın çok iyi bir kaçış yolu olduğunu düşünenlerden misin?

Sen de yalnızlığın çok iyi bir kaçış yolu olduğunu düşünenlerden misin?
Yanlızlık sorunları çözmez, aksine insanı daha da bunalıma sürükler.

İnsanlar en ufak bir sıkıntıda kaçıp odalara kapanmayı en iyi çözüm olarak görüyorlar değil mi? Kimi kendini evden atıyor, kimi evin en uzak köşesine çekiliyor. İnsanların yanından adeta kaçarcasına uzaklaşıyorlar. Sorunlardan kaçmak için kendini evin banyosuna kilitleyen, ya da işyerinde toplantı odasına kaçan o kadar çok insan var ki. Hepsi hangi şart altında olurlarsa olsunlar yalnız kalarak içinde bulundukları durumdan biran önce kurtulmaya çalışıyorlar. Peki bu sorunu çözüyor mu: Tabii ki hayır.
Yanlızlığın o anda içerisinde bulundukları sıkıntıdan kurtulmaları için kendilerine nasıl bir faydası olabilir ki? Sorulacak olsanız, sebebini kendileri de bilmezler. Çünkü o tür durumlarda zaten asıl sorun “akılcı düşünmekten kaçmakistemeleri”dir. Etraflarında birileri olduğunda, davranışlarına dikkat etmeleri; makul ve mantıklı davranmaları gerekecektir. Ancak yalnız kaldıklarında bunların hiçbirini düşünmek durumunda kalmadan hareket edebileceklerdir. Bu düşünmekten kaçma eyleminin ise, kendilerine bir rahatlık sağlayacağına inanırlar.
Eğer insan gerçekten bir konuda tefekkür etmek, derinleşmek, daha iyi ve güzel düşünebilmek için, Allah'a sığınarak, Allah'tan yardım dilemek, dua etmek amacıyla yalnız kalmak istese, bu elbetteki son derece makul bir tavır olurdu. Allah, Kuran'ın pek çok ayetinde, insanlara bu ahlakı tavsiye etmiştir. Bu derinliği elde etmek için elbette mutlaka yalnız kalma gereksinimi yoktur ama, amaç Allah'a yönelmek olduğunda, bu davranış meşru bir hal alır.
Ancak zaten insanlar, yazının başında da belirtildiği gibi, genellikle sıkıntı anlarında, nefislerinin etkisi altına girdiklerinde; Kuran ayetlerini gereği gibi düşünemediklerinde, vicdanlarını tam olarak kullanamadıklarında çevrelerindeki insanlardan kaçıp yalnız kalma arayışı içine girmektedirler.
Yalnız kalındığında ise, bu kimselere ilk yanaşacak ve onların içerisinde bulundukları bu durumdan ilk istifade etmek isteyecek olan varlık, şeytan olur. Şeytan, bu kimselerinin vicdanlarından uzaklaşıp nefislerinin etkisi altına girmelerini sağlar. Kuran ile düşünmelerini; Allah'ın rızasına en uygun tavır ne ise onu uygulamalarını engellemeye, unutturmaya çalışır. Bunun yerine o kişiyi, Kuran ahlakında olmayan tavırlara sürüklemek ister. Duygusallığa, mantıksızlığa, güvensizliğe, huzursuzluğa, ümitsizliğe, üzüntüye, boş kuruntulara ve karamsarlığa kapılmaları için çabalar. Allah dilemedikçe, dünya üzerindeki tek bir toz tanesinin bile hareket etmeyeceğini unutturup; onlara olayları insanların yönettiğini düşündürtür. Bu yanılgı sonunda da kişinin, çevresindeki insanlara, dostlarına, yakınlarına karşı öfke, kin, haset, alınganlık, küskünlük gibi duygulara kapılıp Kuran ahlakından uzak tavırlar sergilemesini sağlamak ister.
Yanlızlığı seçen insanların en önemli bir özelliği de, yalnızlıklarını kimsenin bozmasına izin vermemeleridir. Kimi zaman bir hastalık, kimi zaman uykusuzluk, kimi zaman da çalışmaları gerektiği gibi bahanelerle bu yalnızlığın süresini mümkün olduğunca uzatmaya çalışırlar.Yalnız kalmayı başardıktan sonra ne yaptıklarına gelince, zaten asıl istedikleri yalnız kalarak, “hiçbir şey yapmamak”tır. Düşünmemek, akıl, mantık kullanmamak, içlerinde bulundukları durumu düzeltmenin ve telafi etmenin yolunu aramakla uğraşmamak, nefislerinden gelen kötü telkinleri bastırmaya çalışmamak, insanlara karşı sıkıntılarını gizleyip güzel ahlak göstermek zorunda kalmamak, iyiliği, affediciliği, hoşgörüyü, anlayışlı ve olgun olmayı, sevgiyi, merhameti, özveriyi gösteren taraf olmamak, güzel söz söylememek, güzel bir yüz göstermemek ve vicdanın getirdiği daha pek çok güzel davranışı yaşamaktan kaçmak...
“Peki şeytan, tüm bu tavırlardan uzaklaştırdığı, yalnızlığa çekilmiş bu kişileri ne yapmaya yöneltir?” Şeytanın asıl istediği, bu kişileri inkara, isyana ve gaflete sürükleyebilmektir. Kısa bir süre için bile olsa, Allah'ı, kaderi, ölümün, hesap gününün ve ahiretin yakınlığını unutturabilmek, kişiyi gaflete sürükleyebilmek ve bunun sonucunda da kadere isyana, tevekkülsüzlüğe, Kuran'a uygun olmayan bir düşünce ve üsluba çekebilmektir. Şeytan, her sıkıntıya düştüklerinde bu yönde etkileyebileceğini düşündüğü bu kimseleri, eninde sonunda bir gün tam olarak inkâra sürükleyebilme umudu içerisindedir.
Ancak şeytan insanlara bu amacını açıkça göstermez elbette. Bunun yerine bazen de kişiye meşru, makul hatta faydalı olacağına inandırdığı sebepler öne sürdürtür. Fakat şeytanın planı kuşkusuz ki, bu hayırlı düşünceleri de hemen engelleyip kişiyi kendi yoluna çekmeye çalışmak olacaktır. Bu doğrultuda kişi, “Biraz yalnız kalayım, kafamı toparlayayım.”, “Şu an makul düşünemiyor olabilirim. Biraz dinlenirsem akılcı hareket edebilirim.”, “Şu an kendimi toparlayamadığımı başkaları görmesin. Kendime çekidüzen verip hemen yanlarına döneceğim”, “Yalnız kalıp yaşadığım bu olayları biraz gözden geçirip analiz edeyim. Kendi hatalarımı bulup doğrusuna niyet edeyim” gibi, aldatıcı sebeplerle yalnızlığa yönelir.
İşte mümin, şeytanın bu “masum gibi gözüken, ancak rahmani olmayan” kışkırtmasına karşı çok dikkatli olmalıdır. Allah'ın, göstereceği ahlakı denemek için yarattığı sıkıntılarla karşılaşan bir insanın, içinden geçen “yalnız kalma isteği”nin, “doğru yol olmayacağını” hemen anlaması gerekir. O zorluk ya da sıkıntılı durum karşısında göstermesi gereken Kuran ahlakı ne ise, onu herkesin arasında, açık açık yaşamaya çalışmalıdır. Hatalarını düşünecekse, daha iyi olmaya gayret edecekse, niyetini tazeleyecekse bunu mümin kardeşlerinin yanında da yapabilir. Güzel bir söz söyleyecek, gönül alacak, bir şeyleri telafi edecekse, bunu hiç çekinmeden kalabalıkta da yapmalıdır. Üzerinde manevi bir sıkıntı varsa, hemen Allah'a sığınmalı; Allah'ın verdiği güzel nimetleri düşünüp şükretmelidir. Sıkıntının şeytandan olduğunu bilip, Allah rızası için şeytanın istediğinin tam aksi yönde, Kuran ahlakının gerektirdiği gibi neşeli, sıhhatli, girişken, konuşkan tavırlar göstermelidir. Onun bu güzel ahlakı, şeytanın tuzağını baştan bozacak, kişinin kalbine de iman huzuru ve ferahlık verecektir. İnsanları sıkıntıdan kurtaracak tek yol, “Rabbimiz'e sığınıp, Allah'tan ve Kuran ahlakından yana tavır koymak”tır. Kuran'da bu gerçek insanlara şöyle bildirilmiştir:
Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.(Ra’d Suresi, 28)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder