2 Eylül 2013 Pazartesi

Bilim adamları evrendeki mükemmel düzeni tarif ediyor


Bilim adamları evrendeki mükemmel düzeni tarif ediyor
Fred Hoyle "The Intelligent Universe (Akıllı Evren)" adlı kitabında hayatın tesadüflerle oluşamayacağını anlatıyor.












Özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren en seküler bilimadamları bile yaptıkları araştırmalar sonucu üstün bir aklın yani Yaratıcı’nın adını telaffuz eder oldu. Bu durum bilimin derinleşmesi ve daha önce keşfedilmemiş boyutlarının bulunmasıyla ilgilidir, zira evrendeki en minik noktadan en devasa kütlelere kadar müthiş bir kurallılığın ve özel ayarın var olduğu bilim adamları tarafından anlaşılmış oldu.
Önemli bir astrofizikçi ve kozmolog olan Fred Hoyle bu durumun tipik örneklerinden biridir. Hoyle kariyerinin ilk günlerinde Tanrıtanımazdı, ateistti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Hoyle’in kafası karışıktı. Yaptığı araştırmalarda bazı elementlerin daha azken bazılarının neden çok olduğuna kafa yoruyordu. Bunun sonucunda nükleer çekirdeğinin yapısını incelemeye karar veren Hoyle, karbon çekirdeğinde o güne kadar keşfedilmemiş bir enerji düzeyi olduğunu tespit etti.
Yaptığı deneyler tespitlerini doğruladı. Hoyle, bunun bir rastlantı olamayacağına karar verdi, işin içinde ilâhî bir gücün olduğuna hükmetti. Sonraki yıllarda ilahi güç kendini başka alanlarda da gösteriyordu; şöyle ki:
Cisimlerin elektron ve protonlardan oluştuğu öteden beri biliniyordu. Bu ikisinin oranları sabit kabul edilmiş, kimse bu konu üzerinde düşünmemişti. Ama sonra bilim adamları proton ve elektronların tam değerini kesin olarak bilmek gerektiğini, zira bir milimlik kayma halinde bile yaşamın ortadan kalkacağını anladılar. ‘Hassas Ayarlar’ ın doğada ne denli önemli olduğuna ilişkin her gün yeni bir şeyler öğrenmeye başladık.
Ortaya çıkan sonuçlar kutsal kitapların ve dini kaynaklarımızın anlattığıyla uyum içerisindeydi. Birincisi, evrende ciddi bir ayar olduğu kesindir. Hoyle’un özyaşam öyküsünde belirttiği gibi, “Tanrıtanımaz görüşün, dünyanın belli bir amaçla yaratılmadığını söylemesi kadar ahmakça bir şey olamaz.”
İkincisi, insanoğlu evrenin tasarlanmış en önemli parçalarından birisidir; fizikçi Freeman Dyson’un deyimiyle“kimse yeryüzünde kendini yabancı gibi hissetmemelidir. Zira her geçen gün evrenin yapısını biraz daha tanıyor, onun biz buraya gelmeden önce bir şekilde bizden haberdar olduğunu seziyorum.”
Evrimcilerin ortaya attığı senaryoya göre, bundan dört milyar yıl önce, ilkel dünya atmosferinde birtakım cansız kimyasal maddeler tepkimeye girmiş, yıldırımların, sarsıntıların etkisiyle karışmış ve ilk canlı hücre ortaya çıkmıştır. Bu senaryonun gerçek olması imkansızdır, çünkü hayat tesadüfi bir şekilde oluşamayacak kadar komplekstir. En basit bir canlının bile birlikte çalışan milyonlarca parçası vardır ve bunların her birine organizmanın ana fonksiyonlarının işlemesi için gereksinim vardır.
Evrimci bir bilim adamı olan W. H. Thorpe, "Canlı hücrelerinin en basitinin sahip olduğu mekanizma bile, insanoğlunun şimdiye kadar yaptığı, hatta hayal ettiği bütün makinelerden çok daha komplekstir." diyerek bu kompleksliği kabul eder. Bu son derece kompleks sistemin parçalarının, doğru zamanda, doğru yerde, birden bire oluşma ve birbirleriyle şans eseri uyum göstermiş olma ihtimalleri kesinlikle yoktur.
Bu kompleks sistemin Darwinizm'in iddia ettiği gibi, kademe kademe gelişmiş olması da imkansızdır, çünkü sistem ancak tüm parçalarıyla eksiksiz olarak var olduğu zaman çalışır, daha ilkel "kademe"lerde hiçbir işe yaramaz. Nitekim cansız maddelerin biraraya gelerek canlılığı oluşturabilecekleri iddiası, bugüne kadar hiçbir deney ya da gözlem tarafından doğrulanmamış bilim dışı bir iddiadır. Aksine bütün bilimsel bulgular hayatın sadece hayattan geldiğini göstermiştir. Her canlı hücre bir başka canlı hücrenin çoğalmasıyla oluşur. Dünya üzerinde hiç kimse, en gelişmiş laboratuvarlarda dahi, cansız kimyasal maddeleri biraraya getirip canlı bir hücre yapmayı başaramamıştır.
(Allah) Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar; Güneş'i ve Ay'ı emre amade kılmıştır, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedir. İşte bunları (yaratıp düzene koyan) Allah sizin Rabbiniz'dir; mülk O'nundur. O'ndan başka taptıklarınız ise, 'bir çekirdeğin incecik zarına' bile malik olamazlar. [Fatır Suresi, 13.ayet]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder