Hastalar için gerçek şifa: Bediüzzaman’ın hastalar risalesi – 2
Hastalık insanın en acizliğini hissettiği andır, eğer isterse bu dönemde derin bir maneviyata kavuşabilir.
Bir hasta için en güzel ilaç kuşkusuz onun moralinin çok yüksek olması, maneviyatının güçlü olması, Allah’ın onun yanında olduğunu bilmesidir. Eğer kişi maneviyatını güçlü tutarsa, başına gelen bu güzel imtihanı güzellikle kabul edip sabrederse o zaman üzerindeki tüm yükleri bir kenara bırakmış gibi hafifler. Ama “neden benim başıma geldi” diye isyan edip, hüzne kapılırsa, paniğe kapılırsa, sabırla güzel ahlak gösteremezse, imtihan olduğunu unutursa, işte o zaman hastalık tüm ağırlığı ile üzerine çöker. Ne hastalar var ki sabırla, Allah’a dayanıp güvenerek en zorlu hastalıkları kolaylıkla atlatır, ne hastalar var ki isyanla küçücük bir ağrı ile kendini perişan eder.
Daha önce söylediğim gibi Hastalar Risalesini her hasta mutlaka okumalıdır, her satırında ayrı bir güzellik veşifa olan bu Risaleyi sizlerle paylaşmaya devam ediyorum:
DÖRDÜNCÜ DEVA: Ey şekvacı hasta! Senin hakkın şekva değil şükürdür, sabırdır. Çünkü senin vücudun ve âza ve cihazatın, senin mülkün değildir. Sen onları yapmamışsın, başka tezgâhlardan satın almamışsın.Demek başkasının mülküdür. Onların mâliki, mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Yirmialtıncı Söz’de denildiği gibi, meselâ gâyet zengin, gâyet mâhir bir san’atkâr; güzel san’atını, kıymetdar servetini göstermek için, miskin bir adama modellik vazifesini gördürmek maksadıyla, bir ücrete mukabil, bir saatçik zamanda, murassa ve gâyet san’atlı diktiği bir gömleği, bir hulleyi o fakire giydirir. Onun üstünde işler ve vaziyetler verir. Harika envâ-ı san’atını göstermek için keser, değiştirir, uzaltır, kısaltır. Acaba şu ücretli miskin adam, o zata dese: “Bana zahmet veriyorsun, eğilip kalkmakla verdiğin vaziyetten bana sıkıntı veriyorsun, beni güzelleştiren bu gömleği kesip kısaltmakla güzelliğimi bozuyorsun” demeye hak kazanabilir mi?
Merhametsizlik, insafsızlık ettin diyebilir mi? İşte aynen bu misal gibi, Sâni-i Zülcelâl sana ey hasta! Göz, kulak, akıl, kalb gibi nuranî duygularla murassa olarak giydirdiği cisim gömleğini, Esmâ-i hüsnasının nakışlarını göstermek için, çok hâlât içinde seni çevirir ve çok vaziyetlerde seni değiştirir. Sen açlıkla onun Rezzak ismini tanıdığın gibi, Şâfi ismini de hastalığınla bil. Elemler, musîbetler bir kısım Esmâsının ahkâmını gösterdikleri için, onlarda hikmetten lem’alar ve Rahmetten şualar ve o şuaat içinde çok güzellikler bulunuyor. Eğer perde açılsa, tevahhuş ve nefret ettiğin hastalık perdesi arkasında, sevimli güzel mânâları bulursun.
BEŞİNCİ DEVA: Ey maraza mübtela hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatım gelmiştir ki; hastalık bazılara bir ihsan-ı İlahîdir, bir hediye-i Rahmânîdir. Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsız olduğum halde, bazı genç zatlar, hastalık münasebetiyle dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki; hangi hastalıklı genci gördüm, sair gençlere nisbeten âhiretini düşünmeye başlıyor. Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvanî hevesattan bir derece kendini kurtarıyor. Ben de bakıyordum, onların tahammül dâhilindeki hastalıklarını bir ihsan-ı İlahî olduğunu ihtar ederdim.
Derdim ki: “Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde değilim, hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra Hâlık-ı Rahîm inşâAllah sana şifa verir.” Hem derdim: “Senin bir kısım emsalin sıhhat belâsıyla gaflete düşüp, namazı terkedip, kabri düşünmeyip, Allah’ı unutup, bir saatlik hayat-ı dünyeviyenin zâhirî keyfi ile, hadsiz bir hayat-ı ebediyesini sarsar, zedeler, belki de harab eder. Sen hastalık gözüyle, her halde gideceğin bir menzilin olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri görürsün ve onlara göre davranıyorsun. Demek senin için hastalık, bir sıhhattır. Bir kısım emsalindeki sıhhat, bir hastalıktır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder