26 Nisan 2014 Cumartesi

Sonbaharda yaprakların dökülmesinin hikmeti neler?


Sonbaharda yaprakların dökülmesinin hikmeti neler?
Tüm kâinatı yaratan Rabbimizin bu dünyada yarattığı her olayın arkasında bir hikmet var. Her detayda müthiş bir akıl ve müthiş bir sanat var. Bugün sizlere ağaçların sonbahardayapraklarını dökmesinin hikmetlerini anlatmak istiyorum.
Bitkiler için, özellikle de besin üretiminin yapıldığı yapraklar için güneş ışığı çok önemlidir. Sonbaharın gelmesiyle birlikte havalar soğumaya, gündüzler kısalmaya başlar ve dünyaya gelen güneş ışığında azalma meydana gelir. Bu azalma, bitkilerde bazı değişikliklere sebep olur ve yapraklarda “yaşlanma programı” olarak da nitelendirebileceğimizyaprak dökümü başlar. Pek çok kişinin önemsemediği hatta gaflet gözüyle baktığı bu olay gerçekte son derece hayranlık uyandırıcı ve mucizevidir.
Soğuk havalarda topraktaki su gitgide katılaşır ve ağaç köklerinin suyu emebilmesi zorlaşır. Buna karşın, yapraklardaki terleme havanın soğumasına rağmen devam etmektedir. Suyun azaldığı bir dönemde sürekli terleme yapan yapraklar, bitki için fazlalık olmaya başlamıştır. Zaten, yaprakların hücreleri soğuk kışgünlerinde don ile karşılaşıp parçalanacaktır. Bu yüzden ağaçlar, erken davranıp kış gelmeden yapraklarını dökerler, böylece zaten kısıtlı olan su rezervlerini boş yere kullanmamış olurlar.
Ağaçlar yapraklarını dökmeden önce, yapraktaki bütün besleyici maddeleri emmeye başlarlar. Amaçları potasyum, fosfat, nitrat gibi maddelerin düşen yapraklarla birlikte yok olmasını engellemektir. Bu maddeler, ağaç kabuğunun katmanlarının ve gövdenin ortasından geçen iliğe yönelir ve burada depolanırlar. İlikte toplanmaları, bu maddelerin ağaç tarafından kolay emilmesini sağlar.

Ağaçların yapraklarını dökmelerinin başka bir sebebinin ağaçlarda, hayvanlarda bulunan boşaltım sistemlerine benzer bir boşaltım sisteminin bulunmamasıyla ilgili olduğunu biliyoruz. Bildiğimiz gibi her organizma, yürüttüğü metabolik etkinliklerin sonucu olarak bir takım atıklar üretir. Bu atıklar, genellikle biriktiklerinde zehirli özellikte olabileceklerinden, organizma bünyesinden atılmaları gerekir. Bitkiler insanların ya da hayvanların sahip olduğu boşaltım sistemine sahip değildir. Bu yüzden metabolik atıklar yaprak hücrelerinde vakuol adı verilen organcıklarda, kristaller halinde biriktirilir. Yaprakların her kış mevsimi öncesinde dökülmesiyle de bitkiler bu atıklardan kurtulmuş olurlar.
Allah’ın bitkilerde yaprak dökümü gibi mükemmel bir mucizevi sistem yaratmıştır. Rabbimiz yarattığı canlılardaki bu gibi yapılarla bize yaratmada hiçbir ortağı olmadığını, sonsuz güç sahibi olduğunu tanıtır.
“Allah’tan başka, sana yararı da, zararı da olmayan(ilahlar)a tapma. Eğer sen (bunun aksini) yapacak olursan, bu durumda gerçekten zulmedenlerden olursun” (diye emrolundum.) Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O’ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O’nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Yunus Suresi, 106-107)
Dışarıdan bakıldığında sadece fiziksel bir işlem gibi görünen yaprak dökümü, aslında pek çok kimyasal olayın birbiri ardınca gerçekleşmesiyle meydana gelir. Yaprak dökümü, her yaprağın sapı ile dal arasındaki bölgede meydana gelen son derece kompleks olaylar sonucunda ortaya çıkar. Konu hakkında bilgisi olmayan insanlara, yaprakların dökülmesi oldukça sıradan bir işlem gibi gelebilir. Her sonbaharda aynı işlemin kusursuzca gerçekleşmesi, üstelik bu olayın milyonlarca yıldır hiç aksamadan sürmesi, insanlarda alışkanlık oluşturabilir. Oysa ağaçlar yapraklarını dökerken her yaprak için oldukça kompleks bir dizi kimyasal işlem gerçekleştirirler.
Yaprak ayasında yer alan hücrelerde, “fitokrom” adı verilen ışığa duyarlı ve bitkilere renk veren moleküller vardır. Bitkilerin, gecelerin süresinin uzaması sonucunda yapraklarına daha az güneş ışığı ulaştığını fark etmelerini sağlayan işte bu moleküllerdir. Fitokromlar bu değişimi algıladıklarında, yaprağın içinde çeşitli değişimlere sebep olur ve yaprağın yaşlanma programını başlatırlar.
Yapraklardaki yaşlanmanın ilk işaretlerinden biri, yaprak ayası hücrelerindeki etilen üretiminin başlamasıdır. Etilen gazı, yaprağa yeşil rengini veren klorofilin yıkımını başlatır; bir başka deyişle ağaç yapraklarındaki klorofili geri çeker. Yaprak dökülmesini geciktiren bir büyüme hormonu olan oksin maddesinin üretimini engelleyen de etilen gazıdır. Klorofilin yıkımının başlamasıyla birlikte yaprak güneşten daha az enerji alır ve daha az şeker üretir. Ayrıca, o güne kadar baskı altına alınmış, yapraklardaki sıcak renklerin oluşmasını sağlayan karotenoidler kendilerini gösterirler ve bu şekilde yapraklarda renk değişimi başlar.


Bir süre sonra etilen gazı yaprağın her tarafına yayılır ve yaprak sapına geldiğinde, burada bulunan küçük hücreler şişmeye başlayıp sapta bir gerginleşmeye neden olurlar. Yaprak sapının gövdeye bağlandığı bölümde bulunan hücrelerin miktarı artar ve hücreler özel enzimler üretmeye başlarlar. İlk olarak selülaz enzimleri selülozdan oluşan çeperleri parçalar, daha sonra pektinaz enzimleri hücreleri birbirine bağlayan pektin tabakasını parçalar. Giderek artan bu gerginliğe yaprak dayanamaz ve sapın dış tarafından içeriye doğru yarılmaya başlar.
Yaprak dökümünün ardındaki hikmetler:
Yaprak gövdeden tamamen ayrıldığı için, iletim borularından öz su alamaz, bu yüzden yaprağın tutunduğu yer ile bağı gittikçe zayıflar. Biraz hızlı esen bir rüzgâr bile yaprak sapını koparmaya yeterli olur.
Yaprak dökümü ile ağaçtaki besin  boşa gitmemiş olur.
Allah dökülecek olan yapraklarda son derece bilinçli bir mekanizma yaratmıştır. Yaprak dökülmeden önce protein ve karbonhidrat gibi kullanılabilir maddeler bitkinin gövdesinde depolanır. Böylece dökülecek olan yaprak bu maddeleri boş yere harcayamaz ve ilkbaharda yeşerecek yeni yapraklar için gerekli olan besin de depolanmış olur. Bitkinin ihtiyaç duyduğu maddeleri gövdesinde toplaması Allah’ın yeryüzünde yarattığı hayatın devamı için bir zorunluluktur.
Yere düşen yaprak başka canlılar için besin kaynağıdır.
Düşen yapraklar da mükemmel sistemin bir parçasını oluştururlar. Dökülen yaprakların en büyükleri toprağı besinle doldurur. Çünkü toprağa düşen ölü yapraklarda, böceklerin, mantarların ve bakterilerin yararlanabileceği besin maddeleri bulunur. Bu besin maddeleri, mikroorganizmalar tarafından değişime uğratılır ve toprağa karışırlar. Ağaçlar da bu maddeleri, kökleri aracılığıyla topraktan besin olarak geri alabilirler.
Düşen yapraklar orman tabanında bir humus tabakası oluşturarak yağmuru tutmaya ve emmeye yardımcı olurlar.
Birçok canlı dış etkenlerden kurtulmak için yaprakların altına saklanırlar.
Kuşkusuz fitokromların güneş ışınlarının azaldığını tespit edebilmelerinin, yaprağın düşmesi için gerekli olan tüm enzimlerin uygun zamanlarda devreye girmelerinin, tam sapın kopacağı yerde hücrelerin mantarözü üretmeye başlamasının ne derece olağanüstü bir işlemler zinciri olduğu ortadadır. Art arda işleyen ve her aşaması planlı ve birbiriyle bağlantılı olan bu kusursuz işlemler serisinin evrimcilerin iddia ettiği gibi “rastlantı” ile açıklanması mümkün değildir. Bütün bu işlemlerdeki zamanlama son derece yerindedir. Yaprak dökümü Yüce Allah’ın kusursuz planı ile mükemmel bir şekilde işlemektedir. Ayette şöyle buyrulur:
Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır. (En’am Suresi, 59)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder