Suriye’deki bu çocuğun sorumluluğu İttihad-ı İslam’ı istemeyenlerin boynunadır!
Suriyede yaşanan eziyet ancak Türk İslam Birliği'nin kurulmasıyla sona erecektir.
Suriye’de taşın üzerine yatan bu çocuğu gördünüz mü? Esad kendi halkına tüm dünyanın gözü önünde işte böyle zulmediyor. Çoluk, çocuk, yaşlı, genç demeden insanların üzerine hunharca bombalar yağdırıyor. Binlerce çocuk aç, susuz ve yetim kalmış bir şekilde sokaklarda yaşam mücadelesi veriyor. Tüm dünya bu zulmü görmezden geldiği gibi Müslüman ülkelerde de derin bir sessizlik hakim.
Halbuki bir yerde Müslümanların hakkına saldırıldığında tüm müslümanların ittifak etmeleri, zulme birlikte karşılık verip mazlumları kurtarmaları gerekir. Allah bunu size farz kıldım diyor; bu da ancak İttihad-ı İslam ile olur. Eğer bu olmuş olsaydı, yani Müslümanlar birlik olsaydı Suriye’de bu zavallı çocuğun görüntülerini seyreder miydik? Bu çocuğun sorumluluğu İttihad-ı İslamı istemeyen, bunun için gayret etmeyen herkesin boynunadır.
İslam coğrafyasında hayatını kaybedenler Irak’ta 100 ölü, Suriye’de 70 ölü, Mısır’da 500 ölü gibi, sadece sayılarıyla bilinirken, Batı’da tek bir insanın başına bir olay gelse tüm dünya o kişiyi ismiyle tanıyorsa bunun üzerinde ciddi düşünülmesi gerekir. Müslümanları, Batı’da bazı kesimlerin ve hatta bir çok Müslümanın dahi gözünde bu derece değersiz kılanın ne olduğunu net olarak ortaya koymak gerekir. Müslümanlar birlik olsalar kimse onları değersiz göremez. Batıda bir insan öldüğünde nasıl dünya ayağa kalkıyorsa Ortadoğu’da bir Müslüman öldüğünde de bütün dünya ayağa kalkmalıdır. Bu da ancak İttihad-ı İslam ile mümkündür.
Bakın Bediüzzaman İttihad-ı İslam ile ilgili nasıl sözler söylüyor:
Hz. Muhammed (a.s)’ın yolu, şüphe ve hileden münezzeh olduğundan, şüphe ve hileyi ima eden gizlemekten de müstağnîdir. Hem de o derece büyük ve geniş ve her şeyi kuşatan bir gerçek, özellikle bu zaman ehline karşı hiçbir sebeple saklanmaz. Okyanus nasıl bir testide saklanacak! DEFALARCA SÖYLÜYORUM Kİ, İSLAM BİRLİĞİ GERÇEĞİNDE OLAN İTTİHAD-I MUHAMMEDÎNİN (A.S.M.), BİRLİK YÖNÜ ALLAH’IN BİRLİĞİNE İMAN VE ONDAN BAŞKA İLAH OLMADIĞINI TASDİK ETMEKTİR. AHD VE YEMİNİ DE ÎMANDIR. DAHİL OLANLARI, TÜM MÜ’MİNLERDİR. TÜZÜK METNİ, PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)‘İN SÜNNETİDİR. YASASI, EMİRLERİ, KANUNLARI VE ŞERİATIN YASAKLADIĞI ŞEYLERDİR. BU BİRLİK; GELENEKTEN, ALIŞKANLIKTAN DEĞİL, İBÂDETTİR. GİZLENMEK, KORKMAK; İKİ YÜZLÜLÜKTENDİR. FARZDA GÖSTERİŞ, YOKTUR. BU ZAMANIN EN BÜYÜK FARZ VAZÎFESİ, İSLAM BİRLİĞİDİR. BİRLİĞİN HEDEF VE MAKSADI; O KADAR UZUN, KOLLARA AYRILMIŞ, HER ŞEYİ KUŞATAN, KARAR YERLERİNİ VE İSLAMIN İBADET YERLERİNİ BİRBİRİNE BAĞLAYAN NURANİ BİR SOYU HAREKETE GEÇİRMEKLE, ONUNLA BAĞLANMIŞ OLANLARI UYARMA VE YÜKSELME YOLUNA BİR İSTEK VE VİCDANİ EMİR İLE SEVK ETMEKTİR. BU BİRLİĞİN YOLU MUHABBETTİR. DÜŞMANLIĞIMIZ İSE, CEHALETE, İKİ YÜZLÜLÜĞE VE MÜNAFIKLIĞADIR. MÜSLÜMAN OLMAYANLAR EMİN OLSUNLAR Kİ, BU BİRLİĞİMİZ, BU ÜÇ VASFA KARŞI ÇIKMAKTIR. MÜSLÜMAN OLMAYANA KARŞI HAREKETİMİZ İKNÂDIR. ZİRA ONLARI MEDENÎ BİLİRİZ. VE İSLÂMİYETİ SEVGİLİ VE YÜCE GÖSTERMEKTİR. Zira onları insaflı zannediyoruz. Lâübaliler iyi bilsinler ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir yabancıya sevdiremezler. Zira mesleksizliklerini göstermiş olurlar. Mesleksizlik, anarşilik sevilmez. Ve bu birliğe araştırarak dahil olanlar, onları (yani laubalileri) taklit edip çıkmazlar. İttihad-ı Muhammedî aleyhissalâtü vesselâm olan İslam Birliğinin fikirlerini, meslek ve gerçeğini halkın fikirlerine arz ederiz. Kimin bir itirazı varsa etsin, cevaba hazırız.Farsça ibâre: Cihânın bütün arslanlarının bağlandığı bu zinciri hilekâr bir tilkinin koparmasına imkân var mıdır? (Hutbe-i Şamiye, Sâdâ-yı Hakikat, s. 94)
…O ZATIN ÜÇÜNCÜ VAZİFESİ, İSLAM HALİFELİĞİNİ İSLAM BİRLİĞİNE BİNA EDEREK, DİNDAR HIRİSTİYANLARLA İTTİFAK EDİP İSLAM DİNİNE HİZMET ETMEKTİR. BU VAZİFE, PEK BÜYÜK BİR SALTANAT VE KUVVET ve milyonlar fedakârlarla uygulanabilir. Birincivazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymetlidir. Fakat o ikinci, ÜÇÜNCÜ VAZİFELER PEK PARLAK VE ÇOK GENİŞ BİR DAİREDE VE ŞAŞAALI BİR TARZDA OLDUĞUNDAN, herkesin ve halkın gözünde daha ehemmiyetli görünüyorlar. İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin açıklamaya muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve siyasetçileri telaşa verir ve vermiş; hücumlarına vesile olur. Çünkü, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar; öteki yönlerine atılırlar. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 9)
Bediüzzaman birçok sözünde Müslümanlara İttihad-ı İslam’ın farz olduğunu anlatmıştır. Müslümanlar Kuran’da tarif edildiği gibi güçlü ve kararlı olacak, birleşecek, İttihad-ı İslam’ı savunacak, İttihad-ı İslam’ı oluşturacak, başlarına bir lider seçecekler. O zaman hiç kimse onları parçalayıp, bölüp olayların içine çekemez. Müslümanlar Kuran’da farz olarak bildirilen bu emri gerçekleştirmedikleri sürece akan kan dinmeyecek, yaşanan zulüm bitmeyecektir.
“İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73)
“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın…” (Al-i İmran Suresi, 103)
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin…” (Hucurat Suresi, 10)
“… Çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, 46)
“Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır.” (Şura Suresi, 39)
“Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak cehd edenleri (mücadele edenleri) sever.” (Saff Suresi, 4)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder